Tuhaf, sarsýcý ve hakikaten üzücü bir çeliþki bu.
Gururu ve utancý bir þekilde ayný anda yaþýyoruz.
Haber bültenleri, gazetelerin sayfalarý iki tür haberle dolu.
Bir yanda Zeytin Dalý Harekatý’nda görev alan kahraman askerlerimiz var. Keza yurt içinde terör örgütleriyle mücadele eden askerimiz, polisimiz, kamu görevlilerimiz var.
Bazen onlardan bazýlarý isimleriyle, resimleriyle bir habere konu olduðunda, tarifsiz bir acý buluyor bizi.
Kýyamama hali, hayranlýk hali, þükran duygusu… Ayný anda terör örgütlerine ve destekçilerine karþý içimizde yükselen büyük bir öfke, derin bir adalet arzusu…
Ateþ þehidin ailesinin evine düþüyor ama 80 milyonun da evinde yas oluyor.
Sonra þehide de, þehidin yakýnlarýna da dualar, Yasin-i Þerifler, Fetih’ler, hatimler…
Vasiyet býrakmýþ oluyorlar bazen þehitlerimiz.
O satýrlarda þehidin elinle, nefesinle saklý kalan hayata bakýp da, bu büyük fedakârlýða, kahramanlýða, 20’li yaþlardaki bu gençlerde þaha kalkan o olgunluða gýpta etmemek elde deðil.
Anne babasýna vasiyet eden oðullarýn gücüyle ayakla kalýyor bu ülke.
“Nur’a söyleyin, ben ona doymadým” diye diye þehadete giden bir sevdalý eþ olarak ölümsüzlüðe kavuþuyor o gençler.
Ailelerine, eþlerine, çocuklarýna, sevdiklerine kutlu bir onur býrakýyorlar.
Bu aziz millete ise bir vatan.
Bunun bilgisiyle, duygusuyla tek yürek olup güm güm atýyor Türkiye.
***
Öte yanda ise korkunç þeyler geliyor gündeme. Gururla birlikte derin bir utancý da yaþýyoruz ayný zaman diliminde. Sarsýlýyoruz.
Küçücük çocuklara tecavüz eden sapýklar... Tecavüz edip öldüren sapýk katiller... Eþini, eski eþini, niþanlýsýný, sevgilisini, bir þekilde yoluna çýkýp hayatýný kararttýðý kadýnýn canýna kast eden aþaðýlýk yaratýklar…
Bunlar da çýkýyor iþte ne yazýk ki aramýzdan!
Bu kadar onurlu, merhametli, rikkatli bir toplumun içinden bu caniler, bu merhametsizler, gözü dönmüþler nasýl çýkýyor? Ne oluyor, neden oluyor?
Her toplumda vardýr elbette böyle hasta, suçlu kiþiler. Olabilir. Dünya bu kadar delirmiþken, kansýzlýk, adaletsizlik, merhametsizlik her yerde hüküm sürerken Türkiye de alacak elbet bundan payýný.
Lakin bu ülke, ayný zamanda gönlü en geniþ, en zengin ülke…
3 buçuk milyon mülteciye bakýyor yüzünü ekþitmeden. Dünyanýn her yerindeki ihtiyaç sahiplerine aralýksýz yardýmlar gönderiyor. Sonra da mutmain bir kalple “helali hoþ olsun” diyor.
Hal böyleyken, bu sapýklar, bu caniler nereden türüyor?
Bazýlarý evli barklý, çoluk çocuk, iþ güç sahibi iken ne ara bu kadar insanlýktan çýkýyorlar?
Bu iþe acil müdahale lazým. Psikiyatrlarýn, din adamlarýnýn, gönül adamlarýnýn, sosyologlarýn, eðitimcilerin, kim varsa bu yanlýþýn, bu çirkinliðin düzeltilmesinde faydasý dokunabilecek olan, bu iþe el atmasý lazým.
Cezalarýn kesinlikle caydýrýcý olmasý hatta bir daha bu suçu iþleme imkanýný o caninin elinden almasý gerek evet.
Ama bu insanlarýn suça meylini ortadan kaldýracak toplumsal anlamda köklü, kalýcý tedbirler de lazým.
Dün göðsümüzü kabartan bir güzellik daha yaþandý.
Kan ve kök hücreden yapay deri üreten bir buluþla bilim dünyasýnýn takdirini kazanan Ercüment Ovalý, gönül dünyamýzýn da takdirini kazandý.
Ovalý, GO ödül töreninde aldýðý “yýlýn bilim ödülü”nü Trabzon Maçka’daki PKK saldýrýsýnda, evinin avlusunda vurulan þehit çocuðumuz Eren Bülbül’e adadý.
“Biri de çýkýp demiyor ki Eren iyi ki varsýn” diye bir ses býrakýp giden Eren’e; Eren’e bir þey olmasýn diye üzerine kapanan ama vücudundan 41 kurþun çýkarýlan þehit astsubay Ferhat Gedik’e ve bu vatanýn var ve bütün kalabilmesi için Afrin’e Zeytin Dalý götüren kahraman askerlerimize adadý. Ne iyi etti... Göðsümüzü bir de böyle kabarttý.