Bir yemek Kılıçdaroğlu’nun maskesini tam düşürdü…

CIA’in olaylara yön verme kabiliyetine sahip elemanı Enver Altaylı’nın Soğuk Savaş yıllarında Alpaslan Türkeş liderliğindeki MHP içinde oynadığı rol üzerinden Ülkücü kanada yüklenmek kolay, önemli olan, her siyasi hareketin Altaylı’sını ortaya çıkarmaktır…

Ülkücüler ihanetin parmak izlerini görmüş, Ruzi Nazar-Enver Altaylı çizgisini hareketin içinden dışarı sürüklemişler, alan kim, FETÖ!..

FETÖ esas olarak hangi zeminden yürümüş, dini hassasiyeti yüksek muhafazakar kesim… Orada, “milli görüş” zemininde kapı duran Necmettin Erbakan var, 28 Şubat’la birlikte onun etkisiz hale getirilmesi, “Hocaefendi kültünün” güçlenmesine bu kesimde kimler sahip çıkmış. En basit soru: Recep Tayyip Erdoğan –bizim bildiğimiz- 2007 itibariyle bu ihanet şebekesiyle arasını soğutup zamanla büyük mücadeleyi başlatırken neden hep yalnız kalmış?..

Mustafa Kemal’den NATOTÜRKÇÜ’lük devşirmiş, sözde Kemalistler’in yaptıklarından kimler sol-liberal kanatta “Kuvvayı Milliye düşmanlığı” yükseltmiş, hepsi birden neye “Taraf” olmuşlar?..

Bakın, Devlet Bahçeli liderliğindeki Ülkücü kanat, FETÖ ile mücadelede ön safta, AK Parti’nin içinde ayak izleri olan “muhafazakar”(!) zevattan bir kesim ile “solcu gözüken emperyalist işbirlikçisi liberaller” FETÖ’yü unutturmak için ellerinden geleni yapıyorlar, oturup bakacak mıyız, hayır!..

· KILIÇDAROĞLU’NUN İŞBİRLİKÇİ CEPHESİ…

Sol kanattaki –doğru/yerinde/haklı- kavga yakın gelecekte, Kuvvayı Milliye cephesinin daha da güçlenmesine, kafa karışıklıklarının berraklaşmasına neden olacak kıvamdadır.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun T24 isimli internet yayın kuruluşunun yazar kadrosuyla yediği yemeğin ardından yaşanan tartışma, anti-emperyalist/demokratik mücadele için gerekliydi.

Soner Yalçın’ın şu satırlarını önemsiyorum:

Bilincinde emperyalist teori olmayan, ulus devlet ve Atatürk düşmanı sol liberaller, FETÖ'nün CIA/ Gladio projesi olduğunu kavramak istemedi. Bu politik körlük sebebiyle, FETÖ sürek avının “Taraf'ı” oldular!

Peki ya bugün?

Gerek Baykal'ın saf dışı bırakılması ve gerekse 17-25 Aralık operasyonu CHP'de teori/program anlamında kırılmaya sebep oldu. Yeni CHP yönetimi “düşmanımın düşmanı dostumdur” kaba mantığıyla FETÖ ile işbirliği yapmaya başladı…

Yalçın’ın bu çıkışına Özdemir İnce’den anlamlı bir destek geldi:

Günün birinde böyle bir buluşmanın olacağını tahmin ediyordum. CHP’nin iktidara geldiği gün böyle bir yüzsüz ve arsız çıkarma bekliyordum. Ama bu “hulûl” (sızma, girme) bu kadar erken olduğuna göre, bu iş tamam vatandaş, CHP garanti iktidara geliyor.

Kılıçdaroğlu; T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın ile T24 yazarları Hasan Cemal, Murat Belge, Yalçın Doğan, Aydın Engin, Fikret Bila, Şirin Payzın, Tayfun Atay, Soli Özel ve Murat Sabuncu’nun gündemdeki konulara ilişkin sorularını yanıtlamış.... Ziyafetli toplantıya Hasan Cemal, Murat Belge ve Aydın Engin gibi devirimcilerin katılması bilhassa memnuniyetimi mucip oldu. Kim bilir ne derinlikli, ne genişlikli tavsiyelerde bulunmuşlardır. (…) Zeytinyağlı oldukları için de suyla hiç karışmazlar. Ama T24’ün “Ana Rahmine Haklı Düşenler” kadrosunda eksik var: Baskın Oran, Cengiz Çandar, Nilüfer Göle, Etyen Mahcupyan, Mete Tunçay, Ahmet İnsel, Ayşe Hür, Nuray Mert ve Türkiye’yi de kemalize etmek (Kemalizmden arındırmak) isteyen Nedim Gürsel neredeler Allah aşkına? Ayıp, çok ayıp!

Aslında, sözü edilenler, “Hrant Dink’in arkadaşı” olarak ortalığa dökülüp, “derin devlet-Ergenekon palavraları” saydırdıktan sonra cinayetin gerçek faili FETÖ’yü ortaya çıkartan Nedim Şener’in deyimiyle, “sonradan katili beğenmeyenler grubu…”

· SOLU AVRUPA EMPERYALİZMİNİN KUCAĞINA BIRAKMAK…

Solu öteden beri, anti-emperyalist/kuvva çizgisinin dışında Avrupa’nın kucağında tutmaya çalışan T24 yazarı Oya Baydar’ın bu görüşlere karşı yazdığı yazının girişindeki “Liberal veya liberallik, bizdeki bazı çevrelerin, cehalet veya kötü niyetle kullandıkları anlamda bir küfür veya aşağılama değildir. Birine, "bırak o liberali" dediğinizde, aslında "bırak o özgürlükçüyü" demiş olursunuz” sözleri bir yana, bence asıl cevap, Berlin’den geldi…

Kaçak Can Dündar ve –nedense- sürgünü tercih etmiş Cengiz Çandar’la birlikte bir Berlin hatırası fotoğrafını yazısına iliştiren Hasan Cemal’in şu satırları aslında FETÖ-PKK ittifak çizgisinin nasıl bir “liberal masala” dönüştüğünü göstermesi bakımından önemliydi…

“Sürgündeki, hapisteki dostları düşünüyorum.

28 Ocak'ta Osman Kavala'nın Silivri'de davası var.

Tahliye edilecek mi?

Ya o tuhaf bakışlı adam...

Sevgili Ahmet Altan ne zaman kavuşacak özgürlüğüne?

Selahattin Demirtaş...

Figen Yüksekdağ...

Gültan Kışanak...

Mümtazer Türköne...

Sedat Laçiner...

Mustafa Ünal...

Daha o kadar çok isim var ki demir parmaklık arkasında, say say bitmez.”

Hasan Cemal, Soner Yalçın-Özdemir İnce hattının karşısında durduğu sol-liberal kanadın Enver Altaylı’sı mı, bilmem, o uzmanların ortaya çıkartacağı bir konudur, ama bu yazdıkları bir gerçeği ortaya koyuyor: Bu insanlara göre, Türkiye’de binlerce insanın yaşamına mal olan, kentlerin yıkılmasıyla sonuçlanan bir hendek-barikat ayaklanmasıyla, 15 Temmuz işgal amaçlı emperyalist saldırısı hiç yaşanmadı!..

Yazıklar olsun…