Geçtiðimiz akþam Fatih Camii avlusunda toplandýk. Hem Doðu Türkistan’da aðýr zulüm altýndaki kardeþlerimize dua ettik, hem yaþanan zulümlere itirazýmýzý insanlýða duyurabilmek için Beyazýt’a kadar yürüdük...
Çin devleti ‘kýzýl Çin’ olduðu günlerde, kendini tüm dünyaya kapatmýþ bir sessizlik deviydi. O yýllarda haberleþme imkaný da olmadýðýndan, sadece hasret vardý... Lakin zamanla yaþanan açýlým politikalarýyla birlikte, gerek nüfusu gerekse yüzölçümü itibariyle Çin, artýk dünya ile konuþan devasa bir ülke oldu. Özellikle Kuþak-Yol Projesi’yle birlikte düþünüldüðünde, artýk Çin’in bir Avrupa ülkesi olduðunu bile söyleyebiliriz. Afrika’da ve Güney Amerika’da da hatýrý sayýlýr bir ticari aðýn yöneticisi Çin...
Dünyada deðiþen dengelere ve yeni kutuplaþma rollerine baktýðýmýzda, Çin’in istikbali parlak gözüküyor. Çin adýna tüm bu olumlu adýmlar, onun insan haklarý ve demokrasi konusunda da yýldýzýnýn parlamasý umudunu taþýyor. Lakin Doðu Türkistan’da yaþananlar, insanlýk adýna tam bir hayal kýrýklýðý... Sosyal medyada, tanýklarýn anlatýlarýný, video ve fotoðraflarý gördüðünde insanýn beyni dönüyor.
Bunlarýn arasýnda bizi ziyadesiyle rencide eden ve dünyadaki tüm sanat çevrelerini de ayaða kaldýrmasý gereken ünlü ozan Abdurrehim Heyit’in yaþadýklarýdýr. Geçtiðimiz aylarda kapatýldýðý Çin hapishanelerinde iþkence altýnda can verdiði haberiyle sarsýlan çevreleri, Heyit’i konuþturarak cevaplamak isteyen Çin, bu yayýnýnda Heyit’in iþkenceler altýnda bilincini yitirmiþ halini göstererek adeta insanlýkla alay etti... Abdurrehim Heyit, Doðu Türkistan için milli bir deðer olabilir ama onun insanlýk adýna kültürel bir miras, evrensel sanat deðeri ve sembolü olduðunu da hatýrlatmakta fayda var... Sanata saygý adýna, dünya sanat çevreleri, Doðu Türkistan’daki ozanlara ne olduðunu sormak zorunda...
Çin, Doðu Türkistan’da toplumsal uyum adý altýnda kurduðu temerküz kamplarýnda, dini ve yerel deðerlerin cezalandýrýldýðý bir esarete mahkum etti halký. Çocuklara Türkçe isimler koymak, namaz kýlmak, oruç tutmak, Kur’an okumak ve evde bulundurmak, domuz yememek, içki içmemek Doðu Türkistan’da suç! Anlayacaðýnýz, Doðu Türkistan, cehenneme çevrilmiþ durumda...
Çin, tüm dünyada yeni ve müspet atýlýmlar yaparken, nasýl oluyor da Doðu Türkistan’a böylesine vahþi ve karanlýk bir politikayý reva görüyor... Anlamak kolay deðil. Ve bu durumu eleþtirmek için aðzýmýzý her açtýðýmýzda olayý sahipleniyor görüntüsü altýnda tersinden Çin zulmünü haklýlaþtýran ABD’nin garantör tavrý da meseleyi baþka çýkmazlara sürüklüyor.
Cuma akþamý Fatiha Camii’ndeki dua ve yürüyüþe katýlmak üzere bindiðim vapurda Doðu Türkistanlý kýz öðrencilerle karþýlaþtým. Ýki yýldýr anne babalarýyla telefonda dahi görüþemiyorlarmýþ. O kadar sýcak ve canayakýndýlar ki, beni bir Uygur lokantasýna götürdüler. Orada sulu aþ ve eriþte yedik, çay içtik. Kimisi Ýlahiyat, kimisi hukuk, týp okuyan, narin, kibar kýzlar. Onlara bakarken içimdeki deniz patladý. Ya Rabbi, nereye gidecek bu çocuklar dedim... Birer yýldýz kadar yalnýzlar. Yarýn deðil, bir saat sonra ne olacaðýndan bile emin deðiller. Ama yine de gülümsüyorlar, ikram ediyorlar, kendilerine ve çevrelerine saygýlarýyla hemen seçiliyorlar...
Devletler arasý siyasi ve ticari iliþkiler, diplomatik anlaþmalar, resmi anlamda sesimizi kýsabilir. Ama fertler, sivil toplum gruplarý, gazeteciler ve sanatçýlar olarak, Doðu Türkistan meselesini hep kalbimizin gündeminde tutmalýyýz diyorum...