Birader, bezdirdiniz artık!

Gürsel Tekin dostumuz Taksim’de fenalaşmış... Tazyikli sudan ve gazdan etkilendiği söyleniyor. Hatta bir ara “sı....rım böyle vekilliğin içine” diye bağırmış... Ben duyanların yalancısıyım.

Önce “geçmiş olsun” dileklerimi sunmak istiyorum.

Hayır, bir istihfaf ya da ironi yok...

Samimiyetle geçmiş olsun.

Gürsel Tekin, muhtemeldir ki, Taksim Dayanışması’nın “Haydi Gezi’ye” çağrısına uyarak yollara düştü ve o hoş olmayan muameleyle karşılaştı.

Bu arada, Gürsel Tekin dostumuzun Taksim’e çıkmadan önce “Sizi ben bile kurtaramam” şeklinde bir demeç verdiğini ve siyasi rakibini köşeye sıkıştırdığını da hatırlatalım.

Bu lafı İsmet Paşa, siyasi rakibi Menderes’e söylemişti.

Hakikaten kurtaramamıştı onu.

Kurtarmak istememişti.

Şartlar olgunlaştığında darbenin meşru hak olduğunu söyleyen Paşa, İmralı’da darağaçları kurulurken seyretmişti.

Ben Gürsel Tekin’in demecinden çok, Taksim Dayanışması’nın bir vesile uydurup periyodik aralıklarla yaptığı “Haydi Gezi’ye” çağrısına takıldım.

Gezi Direnişi’nin ne kadar da başarılı olduğu konusunda bir bildiri okunacak...

Haydi Gezi’ye...

Ethem Sarısülük anılacak.

Haydi Gezi’ye...

Madımak katliamı kınanacak.

Haydi Gezi’ye...

Salim arkadaşların “yarım kalmış devrim yürüyüşü” hatırlanacak, ailecek ve Cihangir’cek nostalji yapılacak.

Haydi Gezi’ye...

Duran adamlara karşı duran adamlar protesto edilecek.

Haydi Gezi’ye...

Topçu Kışlası”nın yapımını durduran mahkeme kararı okunacak. (Gerçi ortada Topçu Kışlası’yla ilgili bir çalışma, bir plan, bir fizibilite ya da Belediye Meclisi’nce alınmış bir karar yok ama önemi değil... Maksat hareket olsun.)

Haydi Gezi’ye...

Mahkeme kararının iptaline yönelik başvurunun reddedildiğine dair üst mahkemeden karar çıkacak...

Haydi Gezi’ye...

Üst mahkemenin kararı “elden” Taksim’e ulaştırılacak. (Kime ulaştırılacak ve ayrıca muhatap kim, bu da önemli değil...)

Haydi Gezi’ye...

İçinde “halkımız”, “emperyalizm”, “devrim”, “savaşımız”, “her yer Taksim, her yer direniş” ve “diktatör” ifadelerinin geçtiği basın bildirisi okunacak.

Haydi Gezi’ye...

Gezi’nin artık halka açılması (esasında “komüncü” çiçek çocuklara açılması) gerektiği konusunda görüş izhar edilecek...

Haydi Gezi’ye...

Bazı sanatçılara sahip çıkılacak.

Haydi Gezi’ye...

Bu “Haydi Gezi’ye” çağrıları bitmeyecek ve Taksim Dayanışması, direnişi canlı tutmak için “vesile içinde vesile aramaya”devam edecek.

Sonra gelsin polis müdahalesi, gaz, tazyikli su, arbede, “palalı adam gösterileri” ve bitmeyen bir kaos görüntüleri.

Madem öyle, benim de “Taksim Dayanışması” adı verilen gruba bir çift sözüm ve bazı sorularım olacak.

Birader, artık bıktırdınız ve bezdirici olmaya başladınız.

Mesele “Gezi Parkı”ysa, istediğinizi aldınız işte...

Dağılın artık ve çekilin insanların hayatından.

Hayır, mesele Gezi Parkı değilse ve birtakım “politik talepleriniz” varsa (ki, olduğu görülüyor), bunu dile getirecek başka enstrümanlar ve ifade kanalları bulun...

Siz rezalet çıkaracaksınız diye, Gezi Parkı halka açılamıyor.

Orası çünkü, sadece size ve acıklı komün görüntüleri sergileyen çiçek çocuklara ait değil.

Halka ait...

Hani, tencere tava gürültüleriyle rahatsız edip canından bezdirdiğiniz kara kalabalıklar...

Hadi çevrecisiniz, devrimcisiniz, yurtseversiniz, diktatörlüğe karşısınız da, şu “Köprü yapmayacaksın, havaalanı açmayacaksın, Kanal İstanbul projesinden vazgeçeceksin, enerji santrallerinin yapımını durduracaksın ve hemen istifa edip gideceksin” ültimatomu da ne oluyor?

Kimsiniz siz?

Kimlerin ya da hangi güçlerin sözcülüğünü yapıyorsunuz?

Dahası, “devrim komitesi” jargonuyla konuşma hakkını nerden alıyorsunuz?