Türkiye’de “Kemalist” diye bildiðimiz çevrelerin bir özgürlük talebiyle ortaya çýkacaðý ve benim de onlarý savunmak durumunda kalacaðým yakýn zamana kadar pek aklýma gelmezdi doðrusu.
Ankara’nýn Ulus Meydaný’nda düzenlenmek istenen ama valilik engeline takýlan alternatif Cumhuriyet Bayramý kutlamasýndan söz ediyorum.
CHP’nin baþýný çektiði, Ýþçi Partisi gibi olaðan þüphelilerin ve bilumum “iktidar karþýtý” grubun hararetle desteklediði bu kutlama bence kesinlikle yasaklanmamalý, özgürce yapýlmalýydý.
Peki niçin böyle düþünüyorum? Söz konusu gruplara ve ideolojilerine bir sempati beslediðim için mi?
Cumhuriyet dedikleri
Hayýr. Bu sütunu okuyanlar zaten biliyordur, ama yine de söyleyeyim: Kendilerinden fersah fersah uzaðým. Öyle ki onlarýn coþkuyla kutladýðý “Cumhuriyet Bayramý” benim için pek bir pek anlam taþýmaz, çünkü bizatihi “cumhuriyet”in benim gözümde büyük bir deðeri yoktur.
Çünkü bilirim ki dünyadaki diktatörlüklerin çoðu cumhuriyet iken (mesela Suriye), demokrasilerin önemli bir kýsmý da monarþidir (mesela Britanya). Çünkü bilirim ki “padiþahý kovup” cumhuriyeti ilan etmek, Türkiye’yi hiç de daha özgür, demokratik ve müreffeh kýlmamýþtýr. Bunlarýn kapýsý, ancak “cumhuriyet” kodamanlarýnýn “karþý devrim” saydýðý “çok partili hayat” ile 1950 yýlýnda aralanmýþtýr.
Onun için ben eðer Türkiye’de siyasi bir bayram kutlayacaksam, cumhuriyetin ilk serbest ve adil seçimlerinin yapýldýðý 14 Mayýs 1950’yi kutlarým; “Demokrasi Bayramý” olarak.
Ama “Cumhuriyet Bayramý” kutlayana da karýþmam ve dahasý karýþýlmasýný da istemem.
Çünkü onlarýn da kendi ideolojilerini özgürce ifade etmeleri, cumhuriyetin (aslýnda onlarýn hiç de hedeflemediði bir biçimde) özgürleþmesinin bir gereðidir.
Ya provokasyon olursa?
Peki ama ya Ankara valiliðinin açýkladýðý gibi bir “provokasyon tehlikesi” varsa?
Onun için verilmediyse izin?
Ya resmi makamlarýn bildiði büyük tehditler varsa da, biz ukala hürriyet-füruþlar oturduðumuz yerden bilmiþlik taslýyorsak? Kuþkusuz, Ankara valiliðinin sahip olduðu “istihbarat”ýn yüzde birini bile bilemem ben. Ama þunlarý biliyorum:
- Eðer “provokasyon”dan kasýt þiddet eylemleri ise, bunlar güvenlik tedbirleri artýrýlarak da önlenebilir. Alana giriþte arama yapýlýr, vs.
- Eðer “provokasyon”dan kasýt göstericilerin “cumhuriyet elden gitti, sivil faþizm geldi” filan diye ortalýðý inletmesiyse, bu en doðal haklarýdýr, ifade özgürlüðünün bir parçasýdýr.
- Kaldý ki Ankara’nýn ortasýnda öylesine ateþli bir iktidar-karþýtý miting yapýlabilmesi, Türkiye’nin “sivil faþizm”in pençesine düþmek bir yana eskisine göre çok daha özgürleþtiðinin en çarpýcý göstergesi olacaktýr. (Ve akýllý bir iktidarýn bunu görmesi gerekir.)
- Yakýn tarihimizde nice miting devlet tarafýndan “provokasyon olur” diye engellenmiþ, ancak tam da bu engellemenin kendisi kitleleri öfkelendirerek “provokasyon” oluvermiþtir. Taksim’de 1 Mayýs’a izin verilmedi diye çýkan kavgalarý da, bu yasak AK Parti döneminde kalkýnca sorunsuzca kutlanan 1 Mayýslarý da hepimiz biliyoruz.
Son olarak bir de bu tartýþma vesilesiyle daha genel bir hatýrlatma yapayým.
Bizim güzel memleketimizde “devlet aklý” denen bir þey vardýr ve bayaðý feci bir þeydir. Resmi tutumdan ayrýþan her türlü görüþ ve talebi “yassah kardeþim” diye onyýllardýr bastýragelmiþtir.
Ve eskiden “çevre”de olduklarý için bu “aklýn” maðduru olup da þimdi “merkez”e gelen herkesin, “aman dikkat edelim, bize de bulaþmasýn bu akýl” diye hassasiyet göstermesinde sonsuz fayda vardýr.
Çünkü hakikaten fena halde bulaþýcýdýr bu meret...