Birand görseydi sevinirdi

Mehmet Ali Birand öldüðü gün yayýnlanan son yazýsýnda yüzbinlerin Diyarbakýr’da toplanacaðýný, törenin bir Kürt gösterisi þeklinde geçeceðini, PKK’nýn tutumunun ne olacaðýný bilmediðini yazmýþtý. Örgütün Ýmralý süreci konusunda ne düþündüðünün iþaretini vereceðini belirtmiþti.

Birand BDP’den de, PKK’dan da, devletten de itidal bekliyordu. Büyük topluluklarý kýþkýrtmanýn kolay ama kontrol altýnda tutmanýn zor olduðunu söylüyordu. O da pek çoðumuz gibi kaygýlýydý. Belli ki cinayetlerin siyasi amacýna ulaþabileceðinden çekiniyordu.

***

Korktuðu gerçekleþmedi. O hasta yataðýnda hayatta kalma mücadelesi verirken Diyarbakýr’da düzenlenen tören sakin bir þekilde geçti, katýlanlar barýþ çaðrýsýnda bulundu. Siyah giysiler yasý temsil ederken beyaz atkýlar barýþ için takýlmýþtý. Dünkü cenaze namazlarý da olaysýz atlatýldý, Meleler barýþ çaðrýsýnda bulundu. Yani Birand’ýn beklediði oldu, PKK Ýmralý sürecini desteklediðini gösterdi. Herhangi bir þekilde barýþý zorlamaya kalkmadý. Eminim bunlarý görebilseydi çok sevinirdi. Çünkü benim tanýdýðým Birand iyi bir gazeteci olmanýn ötesinde saðduyulu bir kanaat önderiydi.

O, Türkiye’yi ilgilendiren hemen tüm sorunlarda doðru yerde durdu, çözümleri destekledi, çözüm üretmeye çalýþanlara haberleriyle, yorumlarýyla katkýda bulundu. Kýbrýs’ta Annan Planý’nýn, Ermenistan ile olan iliþkilerde protokollerin, Yunanistan-Türkiye yakýnlaþmasýnda sivil toplumun arkasýndaydý.

Kendisiyle ilk kez nasýl ve nerede karþýlaþtýðýmý, tanýþtýðýmý hatýrlamýyorum fakat ben onu hep sevdim ve saygý duydum. Ne zaman ihtiyacým olsa yanýmdaydý. Düzenlediðimiz toplantýlarýn moderatörü, konuþmacýsýydý. Bir kaç hafta önce de üniversitemde yaptýðý bir konuþmaya yurt dýþýnda olmam yüzünden katýlamadýðým için yazýþmýþtýk kendisiyle.

“Bir dahaki sefere” demiþti, ama bir dahaki sefer olmayacak ne yazýk ki. Onu tanýyan pek çok insan gibi aklýmda kalan aný parçalarýyla yetinmek zorunda kalacaðým. Yýllar önce Atina’ya yaptýðýmýz uçak yolculuðundan, 28 Þubat döneminden ya da katýldýðýmýz programlarýndan artan kalanlarla.

Galiba en çok da web sayfasýna koyduðu güler yüzlü çocukluk resimlerini hatýrlayacaðým. Galatasaray Lisesi’nin bahçesinde çektirdikleri aklýma gelecek hep. Muzip ama hüzünlü gülümsemeli olanlarýný unutmayacaðým. Belki de onun her zamanki doðallýðýný ve hayata bakýþýný yansýttýðý için.

Son gününe kadar çalýþma iradesini ona veren de hayata, özellikle de kendi hayatýna bu þekilde bakabilmesi olmalý. Varoluþunu iþiyle özdeþleþtirmesi, sanki hiç ölmeyecekmiþ gibi çalýþýrken çok yakýnda öleceðini bilmesi. Týpký çocukluk resimlerinde olduðu gibi hüzünle keyfi harmanlamasý.

***

Evet, 17 Ocak günü Türkiye önemli bir gazetecisini kaybetti. Ancak ayný gün yýllar süren ve 10 binlerce insanýn hayatýna mal olan bir sorun çok önemli bir eþikten atladý. Kimin gerçekleþtirdiði belli olmayan bir provokasyonun korkulan siyasi sonucu oluþmadý.

Türkiye bir bütün olarak saðduyulu davrandý. Barýþýn geleceðinin olduðu görüldü. Kürt sorununun çözülebileceði, PKK’nýn silah býrakmak isteyebileceði anlaþýldý. Umarýz toplumsal desteði yüzde 50’lerin üstünde dolaþan hükümet de Diyarbakýr’da olanlarý bizim okuduðumuz gibi okur. Birand da huzur içinde yatar...