Birbirimize ‘oh olsun’ dersek...

Yýlbaþýnda Ýstanbul Reina gece kulübündeki caniliði, alçaklýðý anlatacak söz bulamýyoruz. Bir eðlence mekânýndaki insanlarý rastgele ateþ ederek öldürmenin hiçbir izahý yok.

Faili henüz yakalanmadý ama failinin belli olmasý, katliamý yaptýranlarýn da belli olmasý anlamýna gelmiyor. Mesela terörist DEAÞ’lý çýksa yaptýran DEAÞ, PKK’lý çýksa yaptýran Kandil’dekiler mi olacak? FETÖ’cü çýksa- iþte Samanyolu TV’deki dizide Büyükelçi cinayetindeki gibi bir sonraki hafta da Reina katliamýný çaðrýþtýran sahneler var- talimat Pensilvanya’dan mý gelmiþ olacak? Neden? Çünkü bu terör örgütlerinin hepsinin üzerinde artýk bir þer odaðý olduðunu biliyoruz. Hedefe göre terör örgütleri taþeron olarak seçiliyor. Elbette taþeronluk, Kandil’dekilerin, DEAÞ elebaþýlarýnýn, Pensilvanya’daki F. Gülen’in hainliðini perdelemez ve onlarýn cezasýný hafifletmez. Ama katliamlarýn, terörün arkasýndaki asýl kanlý eli gözden uzak tutmamalýyýz.

Ýstanbul Beþiktaþ, Kayseri, Reina katliamlarýnýn, ayný zincirin halkasý olarak Rus Büyükelçisi suikastýnýn asýl faillerini nerede aramak lazým?

Þu anda Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn durmadan söylediði bir þey var: Terör örgütleri üzerinden yarýnýn Türkiye’si engellenmek isteniyor. Ýstiklal Harbi gibi bir mücadele veriyoruz. Milli seferberlik günleri içerisindeyiz…

Demek faili, bize müttefik göründüðü halde PKK’nýn Suriye’deki kolu YPG’ye yardým edenlerde aramak lazým. Bizi DEAÞ’a yardým etmekle suçlayýp, sonra El Bab’da DEAÞ’la çarpýþmalarda yalnýz býrakanlarda aramak lazým… Biz demedik, ABD’nin yeni Baþkaný Trump dedi; “DEAÞ’ý Obama kurdurdu” diye…

Demek faili, bütün terör örgütlerine kucak açan, onlarý himaye eden Avrupa’nýn yöneticilerinde aramak lazým. Demek bizi iç savaþa zorlamak isteyenlerde aramak lazým. Bizi Türk- Kürt, Sünni-Alevi, laik- anti laik diye cepheleþtirmeye çalýþanlarda, bizi iç savaþa zorlamaya çalýþanlarda aramak lazým.

Demek faili, Türkiye ile Rusya’nýn ittifakýndan rahatsýz olanlarda, Suriye’deki savaþýn bitmesini istemeyenlerde aramak lazým…

Ýki hususun da altýný çizmek lazým. Birincisi, giderek azgýnlaþan katliamlar ve peþ peþe gelecek suikastlar, elbette toplumu endiþelendiriyor. Ancak terör üzerinden siyasî hesaplar yapýlmasý, terör bahane edilerek devletin güvenlik ve emniyet güçlerinin hedefe konulmasý iktidara muhalefet deðil, þer odaðýnýn iþini kolaylaþtýrmaktýr.

Ýkincisi, asýl hedefin bizi cepheleþtirmek, bir iç savaþa zorlamak olduðu bilindiði halde, bazýlarýnýn yangýna körükle gitmesidir.

Madem Türk - Kürt çatýþmasý isteniyor. O zaman PKK terörünün arkasýndan bütün Kürtleri PKK’lý gibi göstermek gafletinden vazgeçilmeli, bunun adi bir provokasyon olduðu unutulmamalý.

Madem Sünni-Alevi çatýþmasý isteniyor, Alevi vatandaþlarýmýzý hedefe koyanlara dikkat etmeli. Her terör saldýrýsýndan sonra “Türk-Kürt kardeþtir, Sünni-Alevi ayrýmý ne demek, biz farklýlýklarýmýzla bir milletiz” demeliyiz…

Madem laik-anti laik cepheleþmesi için uðraþýlýyor, farklý yaþam tarzlarýný düþmanlýk sebebi yapmamalýyýz. Karþýlýklý olarak yaþantýlarýmýzý tasvip etmesek bile inanç ve ibadet hürriyetini, fikir ve ifade hürriyetini samimi olarak savunabilmeliyiz. Sadece kendine demokrat olanlarla bu ülkenin birliði ve beraberliði temin edilemez. Hangi mekânda katledilirse katledilsinler, hayatýný kaybedenlerin hepsini insan, eþit yurttaþ ve mazlum olarak görebilmeliyiz. Reina’da öldürülenler için “oh olsun” demek, insanlýktan çýkmaktýr. Biz, bir Yahudi’nin tabutu önünden geçerken ayaða kalkan, “o bir insan” diyen Peygamberin ümmetiyiz.