Birleþik Krallýk, AB’de kalýp kalmama referandumunu 23 Haziran’da yapacak. Sandýk baþýna gitmeye niyeti olanlarýn yaklaþýk 1/3’ü kararsýz; kararýný verdiðini beyan edenler arasýnda ise, AB’den çýkma yanlýlarýnýn daha baskýn olduðu gözüküyor.
Sonucu kararsýzlarýn belirleyecek olmasý þaþýrtýcý deðil, zira durum toplumu kararsýz kýlacak kadar karmaþýk. Birleþik Krallýk’ýn AB üyeliði son derece sancýlý olmuþtu. Fransa, Birleþik Krallýk’ýn Ortak Pazar’da haksýz rekabete yol açtýðýný, ABD’nin Truva Atý olduðunu ve bütünleþmiþ Avrupa projesini sabote edeceðini ileri sürmüþ; iki kez veto etmiþti.
Birleþik Krallýk doðrudan AB projesini sabote etmedi, ancak çok daha bütünleþmiþ Avrupa projesine her zaman karþý çýktý. AB’nin bütünleþme antlaþmalarýný onayladý, ancak bütünleþtirici politikalarýnýn dýþýnda kaldý. Euro ve Schengen Bölgesi dýþýnda kaldý, sosyal politikalara uyum saðlamadý; dolayýsýyla her zaman ayrýcalýklý üye pozisyonunu korudu.
Bununla birlikte, AB giderek bütünleþtikçe bazý ortak politikalarýn dýþýnda kalmak Birleþik Krallýk açýsýndan zorlaþtý.
Çeliþkili gerekçeler
Referanduma giden sürecin sosyal güvenlik sistemleri, iþ kanunu, piyasa düzenlemesi gibi konulardan baþladýðýný, ardýndan AB’nin mülteci ve vatandaþlýk politikasýyla hýz kazandýðýný ve Suriye’den Avrupa’ya gitmek isteyenlerin sayýsýnýn artmasýyla zirveye vardýðýný söyleyebiliriz. Ayrýca, ayrýlma tartýþmalarýný baþlatan muhafazakâr baþbakan Cameron, Birleþik Krallýk’ýn küresel i aðýrlýðýný yitirmesinin en önemli nedeni olarak AB’yi gösterdi ve ya AB bütünleþmeyi gevþetsin ya da Ýngiltere çýksýn önerisi getirdi.
AB’nin için bir pranga olduðu savunulmasýna raðmen, AB’den ayrýlmanýn ne gibi bir maliyeti olacaðý fazla ise fazla ele alýnmadý. Bugün toplumda kararsýzlarýn çok olmasýnýn nedenlerinden birisi bu.
AB’den ayrýlmanýn ekonomik maliyeti, ayrýlma sürecinin nasýl bir anlaþma ile düzenleneceðine baðlý. Tam da bu nedenle hükümet referandumu anlamýndan çýkarmaya ve bunun hükümete AB ile müzakere etme yetkisi verme anlamýna geldiðini savunmaya baþladý.
Daha önce AB’den ayrýlan olmadýðý için, muhtemelen üyelik nasýl bir anlaþma ile oluyor ise, ayrýlmanýn da bu biçimde düzenlenmesi mümkün. Dolayýsýyla meselenin ekonomik boyutu, düzenlenme olasýlýðý taþýyor.
Riskler
Düzenlenemeyecek konular ise, risklere iþaret ediyor. Öncelikle bu durumun AB içi bir çözülme sürecine yol açmasý mümkün. Þu sýralar kendi derdine düþmüþ Fransa’nýn bile Ýngilizlerden kurtulduðuna sevinerek daha bütünleþmiþ bir Avrupa’yý savunacak hali yok. Ayrýca, Birleþik Krallýk gibi bir üyesini içeride tutamayan AB’nin büyük prestij kaybedeceði ve bunun tüm üyeleri olumsuz etkileyeceði düþünülebilir.
Ýkincisi, AB’den çýkma gerekçelerinde Ýslam korkusunun kullanýlmasýyla ilgili. Birleþik Krallýk’ýn “istenmeyen yabancýlardan” korunmasý gerekçesi, Müslümanlara iþaret ediyor ve bu da bazen dolaylý, bazen alenen Türkiye’nin AB üyeliðine karþý çýkýþý besliyor. Dolayýsýyla, Türkiye’nin üye olmasý halinde tam da Ýngiltere’nin istediði gibi bir AB olacaðý tasarýmý ile Türkiyeli bir AB’nin daha çekilmez olacaðý arasýnda kalmýþ bir siyaset söz konusu.
Kararsýzlýða neden olan üçüncü risk ise, Birleþik Krallýk’ýn da Birleþik Avrupa ile birlikte daðýlma ihtimali. AB, üye devletlerdeki ayrýlýkçý eðilimlerin ayrý devletlere dönüþmemelerini saðlayan güvenceler sistemidir. Britanya, AB’yi ret ederken bu güvenceyi de ret etmiþ olur ve sonuçta bölünme ihtimali artar. Daha beteri, Birleþik Krallýk’ýn daðýlma süreci baþkalarýný da yüreklendirici bir ortam yaratýr.