Birleþik Krallýk’ýn muhafazakar hükümeti ülkenin ekonomik teamüllerini sarsan kararlar aldýkça, eleþtirilerin dozu da giderek yükseliyor.
Muhafazakarlara oy verdiðini söyleyen kesimler bile, son dönemde alýnan kararlarýn Britanya ekonomisini ‘baþka tekellere’ kaptýrdýðý için kýzgýn gözüküyorlar. Ýnsanlar, kýzgýnlýklarýný sadece siyasal ortamlarda ve siyaset kurumlarýyla göstermiyorlar bu ülkede. Sosyal alan, eleþtiri ve tepkinin esas sahasý. Örneðin ülke genelinde faaliyet sürdüren bir marketler zinciri tüm marketler içinde son iki yýlda en fazla kar saðlayan kuruluþ olmuþ. Bu marketin özelliði, bir tür iþçi kooperatifi gibi kurulmuþ olmasý. Her iþçi hissedar, hani tek bir sahibi bulunmuyor. Satýlan mallarýn fiyatlarý pek iþçi kuruluþuna uygun deðil, yani daha ucuz ürün satan bir sürü market var; tabi daha pahalýsýný da.
Ýnsanlar, alýþveriþlerini bu marketten yapmaya ve sabah çaylarýný da içindeki mekanlarda içmeye yönelmiþler. Maðaza yöneticileri, durumu iktidara yönelik tepki sonucu olarak yorumluyorlar.
Eðitim sektörü
Muhafazakar iktidarýn aldýðý kararlardan birisi, Birleþik Krallýk’ýn en önemli gelir kaynaklarýndan birisi olan yüksek eðitim alanýný ‘özel’ üniversitelere açmak olmuþ. Çoðu ABD merkezli bir dizi büyük þirket, bu karlý alana yönelmiþ ve daha önce kolej olarak adlandýrýlan yerlerin üniversiteye dönüþmesi için, iddiaya göre, baþbakana ‘baský’ yapýlmýþ. Önce bu yönde bir yasa deðiþikliði yapýlmýþ, ardýndan önceleri kolej yöneticisi sonradan rektör olan kiþiler de bu büyük þirketlerle pazarlýklar yürüten iþ adamlarýna dönüþmüþler.
Rektörlerin bu iþten büyük kazanç saðladýklarý iddiasý varsa da, esas sorun bu firmalarýn eðitim piyasasýna girmesiyle Oxford ve Cambridge gibi köklü üniversiteleri bile fazlasýyla sarsmýþ. Zira, öðrenciyi müþteri gibi gören üniversite sayýsý arttýkça, fiyatlar düþmemiþ ama eðitim kalitesi fevkalade düþmüþ.
Bu yasayla birlikte, muhafazakar iktidar bir baþka þey daha yapmýþ ve ‘yabancý öðrenci’lere verilen vize sürelerini bir yýlýn altýna indirmiþ. AB üyesi vatandaþlar hariç, bu kýsýtlama bir tek Japon vatandaþlarýna uygulanmýyormuþ.
Yabancýlar
Ortadoðu ve Afrika ülkelerinden gelenlerin yolunu kesen bu uygulama, ülke bütçesine büyük bir zarar olarak kaydolmuþ; üniversiteler ücretleri artýrmýþ, Ýngiliz vatandaþlarý da senede 10 bin sterlin gibi ücreti ödemektense yüksek eðitimleri için Fransa ve Belçika gibi eðitimin ücretsiz olduðu yerlere yönelmiþler. Giderek daha fazla Fransýzca konuþan Ýngiliz olacaðý anlaþýlýyor. Ancak, Ýngilizler Fransýzcayý Fransa’ya giderek deðil, Fransa’dan gelenlerden de öðrenebilirler; zira tarým arazilerini giderek daha fazla satýn alýp fiyatlarý iki yýlda beþ katýna zýplatan Fransýz sayýsý az deðil. Bu arazilerde þarap üretimi yapýyorlarmýþ.
Yerli üretici ve yerli firmalar kýzgýnlýklarýný baþbakan Cameron’un ‘ahbap’ iliþkilerini dile getirerek gösteriyorlar.
Dýþarýdan az parayla gelene kapýlarý kapayan ama çok parayla gelene sonuna kadar açan bu hükümet, ülkesine sokmaktan imtina ettiði öðrencilerin ülkelerinde ise giderek daha fazla mal ediniyormuþ. Bu mal edinilen yerlerin bir kýsmýnýn da Kýbrýs gibi statüsü sorunlu yerler olduðunu hatýrlatmakta yarar bulunuyor.
Liberalizmin vatan topraðý, vahþi kapitalizmi ve muhafazakar içe kapanma yöntemlerini pek onaylamýyor gibi gözüküyor. Yanýlmak mümkün, ama Birleþik Krallýk’ýn Fransa’yý izlemesi ve ‘sol’un iktidara gelmesi çok uzak bir ihtimal deðil.