Önceki gün Ýstanbul’da yaþanan hadise, önümüzdeki döneme ait hesaplaþmanýn sanýldýðýndan çok daha sert geçeceðini gösteriyor. Yýllar yýlý karanlýk odaklarýn taþeronu olan bir örgüt, bu kez bir savcýyý önce rehin alýp sonra hunharca katletti. Demek ki deðiþen bir þey yok. Ayný tezgahlar, ayný yapýlar ve taþeronlar. Bu satýrlarý yazarken ekranlara Ýstanbul emniyetine yönelik bir saldýrýnýn ilk haberi yansýyor.
Kuþkusuz neresinden bakarsak bakalým, Ýstanbul’da ve böyle merkezi bir adliye binasýnda bunlarýn yaþanmasý pek çok soruyu önümüze getiriyor. Ancak daha geniþ bir açýdan baktýðýmýzda, dönemsel olarak bu tür olaylara uygun bir zemin olduðunu söylemek durumundayýz.
Devleti ve bir þekilde iktidarý her alanda zaaf içinde göstermek için hazýr bekleyen yapýlara dikkat. Paralel yapýdan tutun da farklý alanlarda güç kaybeden hemen tüm statüko güçlerine kadar herkes bunu ispatlamak için elinden geleni yapmakta bir an bile tereddüt etmeyecek durumda. Ayný gün yaþanan elektrik kesintisiyle bu hadiseler arasýnda bir irtibat olup olmadýðýný da henüz bilmiyoruz. Neredeyse her hadise arasýnda bað kurulacak kadar hassas bir dönemde olunca, ülkenin neredeyse tamamýný karanlýkta býrakan bir kesintiyle ilgili kuþku duyulmasý da çok normal elbette.
Türkiye’nin çýktýðý bir yol var. Bu yol, ne siyasi partilerle, ne de iktidarlarla sýnýrlý. Bu yol haritasý artýk devlet aklý eliyle þekillenen ve yürürlüðe konulan bir özelliðe sahip. Tam da bu nedenle basit bir iktidar-muhalefet kavgasýndan çok, yeni dönemin mimarisine dair bir çatýþmadan söz ediyoruz.
Ne yaþanýrsa yaþansýn, bu olaylarýn bizi taþýmak istediði fay hattýna dönüp bakmamak, bundan beslenmek ve yeniden güç kazanmak isteyen ‘statüko’ya yüz vermemek, eski Türkiye’nin alýþkanlýklarýný yeniden hortlatmamak þu aþamada çok önemli. Kavgalar üzerinden inþa edilen bir siyasetin bizi nerelere getirdiðine dair çok kötü örnekler var siyasi tarihimizde. Þimdi, üstelik Sünni-Alevi denkleminde okumamýz istenen bir çatýþma ve fay hattýný kaþýmak, bizi hiç beklemediðimiz felaketlere sürükleyebilir.
Bu söylediklerimin, yaþadýðýmýz ülkede önemli ölçüde havada kalacaðýný, pek çok siyasi aktörün adeta rol ezberlemiþ gibi bu yangýný körükleyen açýklamalar yapacaðýný, tüm bunlarýn da sorunu kangren hale getireceðini biliyorum ne yazýk ki.
Tek umudum, bu ülkede uzun zamandýr bu tür operasyonlarýn girdabýna kapýlmayan, sakin ve saðduyulu davranan bir anlayýþýn iktidarda olmasý. Ancak yine de unutmayalým. Türkiye’den söz ediyoruz. Devlet içindeki kirli odaklarýn, en öldü dediðimiz zamanlarda harekete geçtiði bir ülkeden. Etrafýnýza bakýn. Uzun zamandýr konuþmayan, adeta tasfiye oldu diye düþündüðümüz isimler nasýl birdenbire sahneye çýkýyor.
Bu ürkütücü tabloda saðduyu ve devlet aklýný geleceðe bakacak þekilde dinamik tutmak hiç kolay deðil. Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan, sabýrla ve büyük riskler alarak inþa ettiði yeni Türkiye’nin, böyle gölgelerin altýnda kalmasýna izin vermeyecek kadar tecrübeli ve dikkatli.
Sabýr, saðduyu ve dikkat. Yeni dönemde her zamankinden daha çok ihtiyacýmýz var. Eskiye raðbet olmasýn, bit pazarýna da nur yaðmasýn bir kez daha. Türkiye bunlarý geride býraksýn umudunu koruyarak bitirelim.