Fark oldu ama... Ýlk gol, devre bitimine yakýn dakikalarda geldiðinde; G.Saray o ana kadar (Onyekuru’nun baþlardaki pozisyonu dýþýnda) hiçbir etkinliði yoktu. Fakat baktýðýnýzda, topa sahip olma oraný çok yüksekti ve baský kuruyormuþ gibi de görünüyordu ama; becerebildiði bir þey yoktu.
Daha çok anlamsýz bir koþturmaca, karmaþa ve kopukluk içindeydi. Emre Akbaba, transferin gözdesi olmanýn verdiði özgüvenle; her pozisyonun içinde olmaya gayret gösteriyordu. Attýðý güzel gole raðmen; neyi, niçin, nasýl yapmasý gerektiði konusunda kafasý biraz karýþýktý.
Sarý-kýrmýzýlýlarýn bütünlükten uzak, savruk ve kontrolsüz baskýsý da, ilk yarýda ürün vermekten uzaktý. Buna raðmen, bir karambol ve hatta þans golüyle öne geçtiler. Þans diyorum; çünkü kaleci topu tutabilecekken anlamsýz hareketler yapýyor, savunma da çizgi üstünden uzaklaþtrýmýyordu. Fernando, çifte hatayý affetmedi.
1-0 öne geçiþ, pozisyon golü deðildi. Duran toptan gelen bir fýrsat ürünüydü... Yani öne geçmeyi hakedecek, gerçek anlamda bir verimlilikleri yoktu.
***
Alanya, çok erkenden baþladýðý zaman çalma ve oyunu soðutma giriþimleri ile; doðrusu sevimsiz oluyordu. 90 dakikayý böyle bitiremezlerdi. G.Saray seyircisi, haklý olarak sinirlendi.
Zaten anti futbol, Alanya’ya bir yarar getirmedi. Þans; iyi olmasa da, iyi olmaya gayret eden tarafa güldü.
Ýkinci yarý, daha toparlanmýþ bir G.Saray’ý sahaya sürdü. Sinan, Eren ve Emre’nin arka arkaya gelen golleri, bu geliþimin mazbatasýydý.
Þansla öne geçmek, artýk güçle galip gelmeye dönüþmü þtü. Anlayacaðýnýz; bildik G.Saray vizyondaydý. Ortalýðý sildi süpürdü...