Bitli yorgana girmek

Bitli yorgan” medya-siyaset jargonuna, nasıl belalı bir ilişki olduğunu ifade sadedinde 1970’lerde oluşan koalisyon formülleri için giren bir tanımlama.

“Koalisyon terbiyesini kazanmalıyız, bu demokratik bir erdem işaretidir” gibi cilalı sözler her zaman söylenir, Batı’dan, yani demokrasinin kökleştiği iddia edilen dünyadan yürüyen koalisyon örnekleri verilir ama en başarılı görünen koalisyon örnekleri bile bir dünya sancının içinde yol alır.

Çünkü “İki, üç parti bir parti gibi çalışacağız” sözleri, başlangıçtaki flört-aşk döneminde ne kadar tedavül ederse etsin, partiler hükümet içinde kendi çıkarlarını önceleyerek yol almaya çalışırlar. Hatta “koalisyon ahengi”ni önemseme adına parti önceliğini gözardı edenler bir süre sonra “Saf”hatta “Aptal” gibi görünmeye başlar.

Koalisyon, belki parti dar tabanlarına sağlanan rant sebebiyle kabul gören bir Hükümet formülü olabilir ama o bünyede yer alan her partiyi tüketen bir süreçtir. Çünkü koalisyonda en yoğun olarak gündemde olacak olan şey, çekişmedir. Koalisyonda ortaklar, adeta devleti yeme noktasında yarışa girerler. Koalisyon er veya geç bitecek, her parti bunu bilir ve biterken güçlü çıkma hesabıyla hareket eder. O da yıpranmayı getirir. Yıpranma hissi derinleştikçe koalisyondan kopuş duygusu da derinleşir. 

Koalisyondaki sancı, daha hangi bakanlığın hangi partiye ait olacağı pazarlığından başlar. “Devletin omurgası” niteliğinde bakanlıklar vardır mesela, Milli Eğitim gibi, Adalet gibi, İçişleri, Milli Savunma gibi... Parayı kontrol eden bakanlık vardır. İcraat bakanlıkları vardır mesela... Yoğun istihdam sağlayan, yoğun yatırım yönlendiren bakanlıklar vardır. Bunların her biri, ihtiva ettiği stratejik değere göre pazarlık konusu olur. Koalisyonun işleyiş sürecinde de, farklı partilerin tabanlarından gelen tepkiye göre de sancıya yol açar. 

Bir de, “sayıyı tutturma zorunluluğu” sebebiyle, kimyası hiç uyuşmayan partilerin mesela “tarihi yanılgıya son verme” söylemiyle yanyana geldiği koalisyon formüllerinin üreteceği sancı söz konusudur. İster koalisyonun içinde yer alsın, ister dışardan desteklemek suretiyle koalisyon oluşumuna imkan versin, toplumsal kimya farklılıkları kaçınılmaz bir sancı sebebidir.

Ak Parti’nin üç dönemdir sürdürdüğü tek başına iktidara kadar Türkiye’de iktidarların ömrü ortalama 16 ayı geçmemiş. Seçimden sonra  63’üncü hükümet kurulacak mesela. Cumhuriyet’in 92 yılında 63 hükümet. 5 yıllık 4 yıllık seçim dönemleri dikkate alındığında Hükümetlerin istikrarı bakımından bu tablo ne kadar dramatik durumda olduğumuzu anlatmaya yeter. 

Daha güncel durumun tahliline gelirsek, muhalefet partilerinin tek başına iktidar söylemlerinin içinin ne kadar boş olduğunu bilmek için çok derin siyaset okumasına gerek yok. Belli ki seçimlerden tek başına iktidar olarak çıkma potansiyeline sadece Ak Parti sahiptir. Ve belli ki muhalefet, Ak Parti’yi paçalarından aşağıya çekmek için çaba gösterirken, halka, sadece “Koalisyonlu bir Türkiye”yi vadedebilir.

O zaman muhalefete, “Hadi milletin önüne bir de koalisyon formülü koyun” çağrısı yapmak gerekiyor.  

CHP - MHP - HDP koalisyonu mu?

Böyle bir formül bitli yorgan olmaz da ne olur?

Hadi MHP ile HDP’nin yanyana gelmeyeceğini farzedelim, o zaman güvenoyu sayısı nasıl elde edilecek? HDP’nin dışardan desteklediği bir CHP - MHP azınlık hükümetinin başında Damokles kılıcı olmayacak mı?

CHP ve MHP’nin içinde yer alacağı bir koalisyonun İç Anadolu ve sahillerde karşı karşıya kalacağı farklı algı nasıl dengelenecek?

Bakıyorum, şu anda azılı Ak parti düşmanlığını oynayan köşelerde bile Ak Parti’li koalisyon formülleri hayali kuruluyor. Tam bir olmayacak duaya amin demek bu. Hem Ak Parti’yi iktidardan düşürme hesabıyla bin türlü kumpas kurulsun hem de Ak Parti’ye “Gel bu bitli yorganın içine sen de gir” densin.

Görünüşe göre 7 Haziran seçimleri, bir yönüyle de “Bitli yorgan sınavı” halinde geçecek. Bakalım milletimizin basireti tarihin önüne nasıl bir tercihi koyacak?