Baþlýktaki sarih ifade Atifet Ulusoy’a ait. Ulusoy’un “Teslim olmak isteseydik seçenek çoktu” diye devam eden sosyal medya paylaþýmý o kadar doðru ve netti ki bir anda binlerce insanýn ortak hissiyatýnýn ifadesi haline geliverdi.
Çünkü tam da bu... Çünkü ABD bu kez “ülkenizdeki terör olaylarýnda kullandýðýmýz papazýmýzý üç vakte kadar vermezseniz çok fena olur haa” diye tehdit savuruyor lakin asýl istedikleri Brunson deðil Erdoðan.
Erdoðan, baðýmsýz Türkiye’yi temsil ediyor çünkü.
“Ver Erdoðan’ý, al tasmayý” diyorlar resmen.
Bu ülkenin Erdoðan’ýn etrafýnda, Erdoðan’ýn þahsýnda þahlanan çelik iradesini göremiyorlar.
Temas halinde olduklarý, pis iþlerinde kullanmak üzere yatýrým yaptýklarý ve arada bir de “our boys / bizim çocuklar” diye tanýmladýklarý tasmalýlarý dinliyorlar çünkü hala. Onlardan rapor alýyor, onlara bel baðlýyorlar.
Onlar zaten mimli. Medyada, sosyal medyada bir iki tane gevþek “tabii bu hepimizin ortak meselesi” türünden cümle kurup ardýndan ABD’nin saldýrýsýný Erdoðan’dan kurtulmak için fýrsata çevirmeye çalýþýyorlar.
“Efendimiz ne istiyorsa verelim gitsin, zaten yaþadýklarýmýz Erdoðan’ýn yanlýþ politikalarý yüzünden…” içerikli her konuþmanýn gizli öznesi hep ayný.
15 Temmuz gecesi tanklarý alkýþlayanlar, vatan evlatlarý alanlara koþup iþgalcilere kafa tutarken ATM’lere koþup para çeken ardýndan market raflarýnda makarna býrakmayan ve güvenli evlerde TV karþýsýnda kahve içerek neticeyi bekleþenler...
Baksanýza, koltuðunu saðlama alan siyasi silüetler de büyük bir özgüvenle estirmekte.
“Ekonomi yönetimi baðýmsýz deðil” deyip güya “tek adam” vurgusu yaparak Erdoðan’ý hedefe koyuyorlar. Darbe gecesini Beylerbeyindeki evinde, çay koyup televizyon izleyerek geçirdiðini ifade eden bir baþkasý da siyasi fýrsatçýlýk kuyruðuna son anda kaynak yapmayý baþardý.
Ama Allah’a þükür bu millet, zilleti deðil izzeti seçti; devleti “proje siyasetçilere” býrakmadý.
Erdoðan liderliðindeki devlet yönetimi her tür rasyonel tedbiri alýyor.
Zaten çoklu iliþkiler aðýyla Türkiye’yi saðlama almýþ durumdalar. Jeo-stratejik konumunun bir sonucu olarak Türkiye, dünya ekonomik sisteminin tam ortasýnda. Türkiye ekonomisinin çökmesi demek mevcut dünya sisteminin çökmesi demek.
Türkiye zorlanýrsa Avrupa’dan Asya’ya, Balkanlardan Ortadoðu’ya, Baltýklardan Afrika’ya büyük bir domino etkisi yaþanýr.
Alev Alatlý’nýn dediði gibi, “Türkiye batmaz. Batarsa da okyanuslar taþar, onu da kimse göze alamaz.”
Nitekim peþ peþe Türkiye ile dayanýþma açýklamalarý geliyor.
Þurasý kesin ki, ülkelerin ekonomi güvenliðini teminat altýna alan ve devletlerarasý iliþkileri düzenleyen tüm uluslararasý metinlere aykýrý, haksýz, hukuksuz ve akýlsýz bir iþ yapýyor þu an Trump yönetimindeki ABD.
Allah’a þükür, Cumhurbaþkanýmýzýn liderliðindeki Devlet yönetimi de hak ettiði cevabý her alanda veriyor bu haydut devlete.
Söylemsel düzeyde de söylenmesi gerekeni ilk aðýzdan, en yüksek perdeden söylüyor Baþkan Erdoðan.
Türkiye’nin tehdide boyun eðecek bir ülke olmadýðý, eðmeyeceðini; bu milletin mandacýlýðý 100 yýl önce elinin tersiyle ittiðini; terörle mücadelenin aynen süreceðini; sýnýrýmýzda terör koridoruna zinhar izin verilmeyeceðini; Pensilvanya melunu baþta olmak üzere kaçak FETÖ’cülerin kimin eteði altýnda iseler alýnýp getirileceðini, þehitlerimizin kanýnýn yerde býrakýlmayacaðýný teyit ediyor.
“Küresel sistemin kabadayýlarý, bedeli kanla ödenmiþ kazanýmlarýmýza el uzatamaz” diyerek yüreðimize su serpti.
Teslim olmak, boynunu boyunduruða uzatmak deðil, her alanda her anlamda baðýmsýz olmak istiyor bu millet.
O yüzden de baðýmsýz Türkiye için Erdoðan’ýn arkasýnda sapasaðlam duruyor.