Bazen tempomuza ayak uyduramadýklarý için bazý fasýllarý kendimiz açtýk.
Ama biz kapýyý ittikçe “asla giremezsiniz” anlamýna gelen sun’i engeller çýkardýlar.
Her fasýlda, “Peki Kýbrýs ne olacak” diye sormalarýnýn baþka bir izahý var mý?
Bize AB kapýsý, Rumlar alýndýðý gün kapatýldý zaten.
Ýlerleme raporlarýna bir göz atýn. Her biri birer teröre destek bildirisidir.
Hatta yandaþlarý “Selo” ve avanesi içeri girince Meclis’i iþgale kalkýþtýlar.
Týpký milletin meclisini, milletin vekillerine mezar yapmaya kalkan darbeciler gibi…
Bakan Çavuþoðlu anlatmýþtý, o gece darbecilerin beceremediði anlaþýlýnca Avrupalý mevkidaþlarý arayýp “Darbecilere kötü davranmayýn” demiþler.
Zaten gördüðünüz gibi, Türkiye’de hainliðini ispatlayan herkesi çaðýrýp baðýrlarýna basýyorlar.
OHAL kimin derdi?
AP’deki öfke patlamasýnýn gerekçesi olarak OHAL’i gösterdiler.
Neden?
Kendileri daha terörün ucunu görmeden OHAL’e giriyor ve bir daha çýkamýyor?
Efendim, “Siviller zarar görüyor”muþ…
Hadi ya… Peki, kapýnýza dayanan sivilleri içeri almamak için kat kat duvar ören, üzerine de dikenli teller geren kim acaba?
Ayrýca, Türkiye’deki OHAL’i, günlük hayatýnda hissettiðini söyleyen bir “sivil” bile yok.
Benim bildiðim bu uygulamadan zarar görenler FETÖ hainleridir.
O halde, biz bu “iþgalci taþeronlarý”na dokununca siz neden sinir uçlarýnýza dokunulmuþ gibi zýplýyorsunuz!..
Velhasýl, Avrupa’nýn bu öfkesinin Kopenhag Kriterleriyle filan hiçbir ilgisi yoktur.
Hatta hem çözümsüz hale getirip hem de her fasýlda önümüze koyduklarý Kýbrýs meselesini çözsek (ki bunun için çok yoðun çaba sarf ediyoruz), hatta Rumlara versek bile problem bitmeyecek. Bu sefer de “1922’de aldýðýnýz Ýzmir’i Yunanistan’a geri verin”diyecekler.
“Dininizi deðiþtirin” diyecekler…
Hatta CHP iktidara gelse, “AB’ye sokuyoruz” diye Ýzmir’i ayýrýp Yunanistan’a bile verse yine istekleri bitmeyecek, “Dininizi deðiþtirin”diyecekler.
Çünkü Avrupa, Müslüman Türkiye’yi AB’ye almak istemiyor.
Çünkü bir “ortak” olarak dahi Avrupa’ya geri dönmemizden korkuyorlar.
Bizim “ittihatçýlar” anlamasa da Avrupa’nýn, “Türkiye tekrar þahlanmasýn, Ýslam coðrafyasýna ümit olmasýn, yine Viyana’ya dayanmasýn” çabalarý, bir asýr önce Osmanlý’daki devþirmeleriyle birlikte yürüttükleri çabalarýndan farklý deðildir.
Her zaman söylüyorum, bunlar Hristiyan Kulübü filan deðil, kravatlý Haçlýlardýr.
Bireysel hayatlarýnda hiç de yeri olmayan Hristiyanlýðý, sadece Ýslam dünyasýna karþý Haçlý birliðini koruyabilmek için yaþatýyor, Papalýk kurumunu onun için ayakta tutuyorlar.
Zamanýnda tahrif ettikleri Hristiyanlýðý þimdi de süfli emelleri için tahrip ediyorlar.
Zira ulusal çýkarlarý için baþkalarýnýn vatanýný yerle bir etmek ve oradan kaçan zavallýlarý da; ‘huzurumuz bozulmasýn’ diye denize dökmek hangi dinde var?
Ayrýca bu samimiyetsizler, Türkiye’ye karþý bu ucuz kahramanlýkla, tabanda yükselen ýrkçý akýmý da dengelemeye çalýþýyor.
Oysa, siyasi çýkarlarý için geleceklerini yakýyor hatta ateþe benzin atýyorlar.
KAFAMA TAKILANLAR
31 Ekim günü Cumhuriyet’e yapýlan operasyonun zamanlamasýný çok “manidar” bulduðumu yazmýþtým.
Yok yok, “savcý talihsizliði”nden veya FETÖ’cü baþmüfettiþten filan bahsetmiyorum.
FETÖ’nün Cumhuriyet Vakfý’ný ele geçirmek için fahiþ maddi hata ve usulsüzlüklerle yaptýðý yönetim deðiþikliðinin, 24 Kasým’daki duruþmada iptal edilerek vakýf yönetiminin eski yöneticilere devredilmesine kesin gözüyle bakýlýyordu.
Ve zamanlamasý manidar bu operasyon üzerine kurulan yerli ve yabancý mahalle baskýsý, kesin gibi olan bu kararý engellemiþtir.