Katar Sarayýnda yaþanan taht deðiþikliðini “saray darbesi” diye yorumladýðým için epeyce eleþtiri aldým. Doha’da yaþanan deðiþimin darbe olarak yorumlanmasýna itiraz edenler sabýk emirin saðlýk sorunlarý olduðunu, tahtýný oðluna devretmesinin yýllardýr konuþulan bir konu olduðunu hatýrlattýlar.
Ona bakarsanýz Emir’i devirmek üzere darbe hazýrlýklarý yapýldýðýna dair haberler de öteden beri þurada burada karþýmýza çýkýyordu. Hatta taht devir tesliminden birkaç hafta önce silahlý birliklerin askeri darbe giriþiminde bulunduklarýna dair “ayrýntýlar içeren” haberler yayýlmýþtý. O haberler ne doðrulandý ne de yalanlandý. Bence bütün bunlar gösterse gösterse Doha sarayýnýn bir çeþit kaynayan kazan olduðunu gösterir ancak. Þeyh Hamad’ýn saðlýk sorunlarý yaþadýðý doðru olabilir. Ama özellikle orta doðudaki iktidar kavgalarýnda “saðlýk sorunu” kavramýnýn ne anlam ifade ettiðini bilmeyen yoktur.
Katar Emirinin görevini oðluna býraktýðýnýn açýklanmasýyla birlikte hemen baþbakan ve dýþiþleri bakanýnýn, Katar dýþ politikasýnýn en önemli enstrümaný olan El Cezire kanalýnýn genel müdürünün, sonra da genelkurmay baþkanýnýn da deðiþmesi ortada tahtýn el deðiþtirmesinin ötesinde bir politika deðiþikliði olabileceðini düþündürtür tabii ki!
Suudi Arabistan ve diðer Körfez monarþilerinin hiç tasvip etmediklerini bildiðimiz bir dýþ politikasý vardý Katar’ýn. Özellikle Arap Baharý sürecinde iyice su yüzüne çýkan bu politika bölgedeki statüko açýsýndan ciddi bir tehdit olarak algýlanan Ýhvan-ý Müslimin hareketine saðlanan destekle realize ediliyordu.
Öyle ki kendi halký da Selefi-Vahhabi anlayýþa baðlý olan Katar devleti bölgede Selefilerle Ýhvan çizgisindeki gruplar arasýndaki ihtilaflarda bile Ýhvan’dan yana tavýr almaktan geri durmuyordu. Buna karþýlýk Suudiler öncelikle Ýhvan’a karþý sigorta iþlevi gördüðünü düþündükleri için Selefi gruplarýn arkasýnda duruyorlardý ve Katar’ýn tutumundan ciddi oranda rahatsýzlýk duyuyorlardý. Arap Baharý sürecinde ayný safta yer alan bu iki devletin dýþ politikalarý hem Libya’da, hem Mýsýr’da hem de Suriye’de hiç deðilse vekâletlerini yürüten gruplar üzerinden karþý karþýya geldiler. (Hatýrlatma: Geçen yýl bu zamanlar bu köþede çýkan “Türkiye için risk: Proxy savaþ” yazýmýzda bu vekâlet savaþlarý konusunu dile getirmiþtik.)
Mýsýr’da Mursi yönetimini Katar destekliyordu; Suud ve diðer Körfez emirlikleri ise Ýhvan iktidarýndan memnun deðillerdi. Nitekim Katar’ýn Mursi yönetimine sadece resmi kanallardan yaptýðý yardým 5 milyar dolardý. Askeri darbeden sonra ise Suudi Arabistan, Birleþik Arap Emirlikleri ve Kuveyt kesenin aðzýný açtýlar ve darbe yönetimine 12 milyar dolarlýk acil bir ekonomik destek sundular hemen.
Sadece buradan baktýðýnýzda bile Mýsýr’daki askeri darbenin de Katar’daki “taht deðiþikliði”nden bir hafta sonra gerçekleþmesi tesadüf olarak görülemez. Tam aksine Mýsýr’daki askeri darbe Katar’da yaþanan þeyin de bir “saray darbesi” olarak tanýmlanmasýný kolaylaþtýrýyor.
Þu da var: 25 Haziran günü Katar Sarayýnda taht deðiþikliði yapýlýrken çok uzak olmayan bir yerde, Suudi Arabistan’ýn baþkenti Riyad’da Suudi Dýþiþleri Bakaný Suud el Faysal ile ABD’li mevkidaþý John Kerry uzun bir görüþme gerçekleþtiriyorlardý. Bu görüþmenin ardýndan taraflarýn yaptýklarý “resmi” açýklamalar Amerikan Dýþiþlerinin internet sitesinde var. Görüþmenin içeriðini bilemiyoruz ama aktarýldýðý kadarýyla ana konunun Suriye’deki geliþmeler ve bununla ilgili yeni beklentiler olduðu anlaþýlýyor.
Zaten hemen herkes de kabul ediyor ki hem Katar Sarayýnda hem de Kahire’de oluþan yeni kompozisyondan en fazla etkilenecek olan konu Suriye’de iki yýldýr devam eden kanlý iç savaþýn geleceði.
Doha Sarayýnda Þeyh Hamad’ýn tahtýný oðluna býraktýðý açýklandýðý gün Riyad’da Amerikan Dýþiþleri Bakanýyla saatlerce süren bir görüþme yapan Suud el Faysal 1975’den beri ülkesinin dýþiþleri bakaný. O tarihten bu yana ortadoðuda yaþanan bütün çalkantýlarýn ya þahidi ya da aktörü olarak kimseye nasip olmayacak bir tecrübenin sahibi. Bu tecrübeli devlet adamýnýn Arap baharýnda oluþan bölge tablosunu kendi ülkesinin çýkarlarý doðrultusunda yeniden düzenlemek üzere “müttefikleriyle birlikte”harekete geçtiðini söylemek kehanet olmaz sanki.