Sezaî Karakoç ağabey (ki, kendisine bu vesileyle de sağlık, âfiyet ve hayırlı ömürler diliyorum) bir şiirinde, ‘Biz koşu bittikten sonra da koşan atlarız’ diyordu.
‘Kendi kesin doğrusuna göre bir dünya kurmak’ azmi içinde olanlar, bu mısrayı, ‘Biz koşu bittikten sonra da koşanlarız’ diye telaffuz edebilirler. Çünkü kesin doğru inançlı olanlar, günlük maslahat, menfaat veya rüzgârlara göre yön değiştirmez, duraklamaz ve ümitsizlik ona yabancıdır. ‘Ümid yolcusu yorulmaz, ufukları aşar gider..’
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim atmosferinden çıkmak gerektiğini, ‘sıcak demiri soğutmak lâzım..’ diyerek ifade ediyor. Evet, bu bir gerekliliktir.
En iyisi, ‘Muhabbet ve husûmette aşırı gitmeyiniz; bugün övdüklerinizle yarın düşman, bugün düşman olduklarınızla da yarın dost olursunuz’ meâlindeki ‘hadis-i nebevî’ rivayetini unutmamak ve gereğince amel etmek, ‘Keşke, filanca sözleri söylemeseydik’ gibi bir pişmanlık noktasına gelmemek için taa baştan ölçülü hareket etmek dikkatinden uzak düşmemek...
***
Seçim dönemleri, toplumların zayıf anlarıdır. Çünkü ortada bir yarış, bir hedefe varma yarışı vardır. Bu yarışın zâhirinde,‘En iyi hizmeti biz veririz’ iddiası varsa da, işin bu tarafı gerçeği bütünüyle yansıtmaz. Doğrudur ki, her yarışçı, izleyenleri memnun etmek isterken, onlara vereceği hizmeti de vaad veya geçmiş icraatiyle sergilemek ister; ama, bunlar, etkili olsa bile, yarışın sonunu belirleyen aslî etken değildir ve hattâ bazan çok önemi de yoktur.
***
Nitekim, son mahallî seçimler sırasında bir kez daha görüldü ki, konuya bütünüyle kendi dünya görüşleri ve ideolojileri açısından bakan kesimler, İstanbul’da Beşiktaş, Şişli, Kadıköy; Ankara’da Çankaya, Yeni Mahalle gibi ilçelerde, İzmir’de kimliğini bile bilmedikleri kişileri, sırf kendi cenahlarının aday göstermesi sebebiyle seçmişlerdir; hattâ, Beşiktaş’ta yüzde 83 gibi bir kesin ekseriyetle..
***
17 yıldır iktidarda ve 25 yıldır da İstanbul’da kendi çizgisini halkına beğendirmiş olan Erdoğan ve ekibi, İstanbul çapında Belediye Başkanlıklarını ve Belediye Meclisi’ndeki kesin ekseriyetini bu kez de korumuşsa da, BŞ Belediye Başkanlığı’nı -henüz kesinleşmediği için- kılpayı bir kaybetme veya kazanma durumuna gelmiştir.
Muhalefet kazanırsa, 25 yıldır uzak kaldıkları İstanbul BŞ Belediye Başkanlığı’nı elde etmiş olmaktan dolayı sevinebilirler. Ama iktidar tarafı kılpayı kazanacak olsa bile, bu, tökezleyerek elde edilen buruk bir kazanma olacaktır.
Hele de İstanbul gibi, sadece ülkenin değil, Balkanlar’dan Kafkaslar’a, Arap diyarlarına ve Afrika’ya kadar her yerde, iki bin yıl öncelerden beri önemli bir merkez olan ve son 1453’ten beri de, İslâmî hayat tarzının, kültür ve medeniyetinin büyük çapta sembolü olan bir şehrin, son 25 yıldaki büyük hizmetlere rağmen, bu zayıf noktaya gelmesi, sağlıklı şekilde tahlil edilmelidir. Ama ‘Araba devrilince yol gösteren çok olur’ şeklindeki kafa karışıklıklarına düşmeden..
Alınan bu neticeden, yanıp yakınma değil, ders çıkarma ve birbirini yıpratmayı esas almadan anlamaya çalışma zamanıdır. Her sorumlu, kendisini süzgeçten geçirmeli ve bir nefs muhasebesi yapmalı ve sorumluluktan hiç kimseyi müstesnâ tutmadan, ‘Hepimiz sorumluyuz’ diyebilmeli.. Yoksa, herkes yaralı ve birbirine küskün çıkar.