Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
secakirgil@yahoo.com
Tüm Yazıları

Biz nerede zulüm varsa karşı çıkıp o mazlumun yanında yer almakla mükellefiz!

Okuyucularla Hasbihal...

Muhterem okuyucularımızın eleştiri ve görüşleri etrafında pazar günleri yaptığımız bir Hasbihal'e daha sağlık-âfiyet üzere, hayırlı çalışmalar dileği ve selâmlarımızla başlıyoruz.

*Samsun'dan Kerime Aslan ve Ayşe Kemerci isimli hanım kardeşler birlikte yazdıkları mesajda, 2000 yılında Somali'den Birleşik Amerika'ya göç edip orada siyasete de atılarak Amerikan Meclisi'nde, Minnesota temsilcisi olarak bulunan Ilhan Omar (İlhan Ömer) isimli Müslüman hanım hakkında Amerikan Başkanı Trump'ın 3 gün önce yaptığı çirkin iddialarla dolu, saygısız konuşmasını okuyunca, 'Bizi o dünyadaki İslam hazımsızlığından haberdar ettiğiniz için size teşekkür etmekle birlikte, o konuyu, sizin gibi nezaketli cümlelerle geçiştirmek yerine, esaslı bir 'Yuhh ulan koca coni!' demenizi beklerdik...' demişler...

--Bu konuda şu kadarını belirteyim ki, Trump'ın geçen seneki seçimlerde en büyük destekçisi olup şimdilerde onunla arası biraz soğuk olan ve 500 milyar doları bulan servetiyle dünyanın en zengin kişisi olarak anılan Elon Musk isimli kişi, şimdi Trump'a yaklaşarak; Trump'ın, salı günü Pensilvanya'da yaptığı ve İlhan Ömer'in hakaretler ettiği mitingde, "Onu geri gönderin!" diye bağırttırdığı kitlelerin yanında yer alıyor. İlhan Ömer'i, Minnesota'daki seçmenlerine bir seçim mitinginde, ' Somali'nin haklarını korumak için çalışacağına dair verdiği sözler dolayısıyla 'Amerika'ya, yönelik vatana ihanetle suçladı.

Niyeymiş...

Efendim, Etiyopya ülkesi, - Kızıl Deniz sahilindeki Eritre eyaletinin uzun bir silahlı mücadeleden sonra ayrılıp ayrı bir devlet kurmasından sonra-, tek deniz bağlantısı olan sahillerden – deniz'den mahrum kalmış... Amerika şimdi, Somali'ye baskı yapıp Etiyopya'nın denize açılması için bir üs, ona bir liman vermesini dayatıyor. Somali de bunu kabule yaklaşmıyor. İlhan Ömer de, Amerika'da bulunan Somalili hemşehrilerine, 'hemvatan'larına, Amerika'nın Somali'ye böyle bir baskı yapmasına karşı çıkacağını söylemiş.

Evet, meselenin aslı bu konuya dayanıyormuş ve ama o konuyu bahane ederek, bu Müslüman ülkesine baskı yapıp 'filanca sahillerinden Etiyopya'ya bir çıkış ver.' diye bir ferman veriyor. Evet bu Amerikan talimatına Amerika'ya göç etmekle Somali'yle ilgisini tamamen kesmesi lâzımmışcasına-, İlhan Ömer isimli bu Müslüman hanıma ağır hakaretler ve baskılar yapıyor.

İlhan Ömer ise, 'Trump'ın bana olan takıntısı son derece tuhaf. Ciddî şekilde yardıma ihtiyacı var. Bir utanç kaynağı olmaya devam ediyor" diyor.

İlhan Ömer

*

*Emine İlyas ve Şerife Kaya isimli hanım kardeşlerle, ayrı ayrı ve ama aynı konu etrafında bir kaç kez görüştük. Bu kardeşler farklı derneklerde olsalar da, 28 Şubat 1997'deki zorbalık ve dayatmaların mağdurları olan yüzlerce hanım kardeşlerimizin bir kısmının öğretmenlik halkları tanınıp mağduriyetleri giderilmişse de, sayıları yüzleri bulan pek çok kardeşlerinin mağduriyetlerinin henüz de giderilemeyişinden ve de bu konuda hassasiyetini bildikleri 'en üst sorumlu'ya seslerinin ulaştırılmadığından yakınıyorlar. Ve 'en üst sorumlu-yetkili'ye durumu bizzat anlatsalar, bu problemlerinin bir çırpıda çözüleceğinden de eminler. Evet, geride daha yüzlercesi 28 yıldır bu haksız uygulamaların giderilemeyen yüzlerce 'mağdure'nin bulunmasından yakınıyor.

-Bu durumu, bu problemi çözmek ve ilgilenmek durumunda olan her makama bu şekilde buradan da duyurmuş olayım.

*İstanbul'dan Sırrı Toprak isimli edebiyat öğretmeni olduğunu bildiren okuyucumuz da 'sizin yazılarınızdaki tarzınız dikkatimi çekiyor. Virgül, noktalı virgül ve (^) şapka işareti kullanılmasına oldukça dikkat ediyorsunuz. Sizi tebrik ediyorum...

Ancak bazen, sizi yazdığınızda yanlış olduğu açık olan ve size ters geleceğini düşündüğüm bazı kelimelerin yazılımında bazen şaşırtıyorsunuz beni. Çünkü siz meselâ 'Halid, Ahmed, Mahmûd, Necib' gibi isimlerin yazılışına veya 'şehid', kelimesinin yazımına dikkat eder ve bu gibi kelimelerin sonlarını (t) değil, (d) harfi ile yazarsınız doğru olarak ve şehit yazmasınız. Hattâ bir yazınızda, Abdulhak Hamîd'in, isminin Hamit olarak yazılmasına tepki olarak, 'Ömrümün sonunda 'ham it' de oldum...' diye yakındığını yazmıştınız.

Ama biliyorum ki bunları bugünün bilgisayarları, TDK'nın yazılım kurallarının dayatması olarak, onları o programlara göre yazmadığınızda, altına hemen kırmızı çizgi çekiyorlar. Bu yazışmalara dikkat edilmediğinden, Peygamberimizin adı bile giderek Muhammet diye yazılıyor, sonu (t) harfi ile ve bilinmediğinden değil, inadına bozmak hedefinden olsa gerek. Keza, Abdullah ismi de bazı yerlerde Aptullah diye b yerine p ile yazılması gibi.

--Evet bu kardeşimin haklı tesbitlerini aktarıyorum.

Dün öğleden sonra, Birlik Vakfı'nın Çemberlitaş'taki merkezinde dil üzerinde bir program vardı. Dil ve Edebiyat Derneği Gn. Başkanı ve beş dönem milletvekilliği yapmış olan Ekrem Erdem bey bu konuda yapılan yanlışların, adım adım, dilin aslî kültür yatağından koparılması gibi bir sonuç ortaya çıkarmakta olduğunu anlattı uzun uzun. Sonra de eski Meclis Başkanı İsmail Kahraman ağabey de, benzer eleştirileri dile getirdi.

Evet bu konular 'Önemli değil...' deyip kenarından teğet geçersek, bozulmadık kelime kalmaz ve hele de İslamî ıstılahlar -terimler...-

*Ankara'dan Neriman Demirci kardeşimiz de, '12 Aralık tarihli ve Trump'la ilgili yazınızın başlığında 'narsist' demeyip 'narsistik' ifadesini kullanmıştınız. Orada bir yanlışlık yok muydu?' diyor.

--Doğrudan doğruya 'narsist' denilirse, bu tıbbî açıdan bir hükümdür; bir hüküm ifade etmiyor ve 'narsizm'i hatırlatan bir durumdan veya benzerlikten haber vermek için 'narsistik' ifadesini kullanıyoruz; yani, bir ihtimalden söz edilmiş oluyor. O açıdan, bir yanlışlık olmadığı düşünülerek öyle yazılmıştır.

· * Hakan Pakdil, isimli okuyucumuz da, 'İnşaallah Trump daha da iğrençleşir de ondan daha iğrenç olan Amerika'nın ne olduğunu dünya hiçbir zaman hatırdan çıkarmaz.

Belki de petrol kralları bu iğrençlik sayesinde yıkılacak!' diyor.

*İstanbul'dan Cemal Aydın bey de, Trump'ın tuhaf konuşmalarına değindiğim son yazıdan sonra 'Bu kişi'nin durumu aynen dediğiniz gibi de, herkese saldırırken, Reis'i niye övüyor?' diyor.

*Reis'in böyle sözlerden etkilenemeyeceğini o da biliyor herhalde. Ayrıca, başkalarına yaptığı gibi bir de saldırgan tavır mı takınsın?

· *Özkan Acar isimli okuyucumuz da bir internet sitesinde 10 Aralık 2025 günü, şöyle yazmış...

Yazılarıyla bizi yıllardır aydınlattığı için sayın büyüğüm Selahaddin abimden Rabb'im razı olsun.

Yalnız yıllardır yazılarının iyi niyetle olduğuna eminim fakat bu konuda bilgisinin olmadığına pek ihtimal de veremiyorum ancak yazdıkları şiirler olsun veya divan-ı kebir ya da mesnevi isimli eserlerinde açıkça görüldüğü üzere "hululiye "inancının müntesipleri olan Yunus Emre, Mevlana Celaleddin Rumi'den alıntılar yapması onların öğretilerini sanki İslamın öğretileri imişcesine yazılarında örnek göstermesi kendisinin çizgisiyle bağdaştıramıyorum.

Takdir edersiniz ki "hululiye" inancının İslamla asla bağlantısı yoktur.

Kanaatimce durum şunu anımsatıyor. Haşr 16 ve Enfal 48 de şeytan-ı aleyhi lanenin "...Ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım " demesine rağmen gittiği yolun Allah'a asi olması gibi.

Evet tamam bunlar ve benzerlerinin hoşa giden sözleri var fakat asla yolları yol değil.

Bunların yolunu takip edip de "sıratı müstaqim" üzere olduğunun kabul edilmesi mümkün değil.

Keza aynı yolun üzerinde, insanları "o" yoldan (sıratı müstaqim) saptırmak için şeytan da oturmuş bulunmaktadır.

Selam ve sevgilerimle efendim...

--Özkan Acar Bey'e... Yazımda geçen şiirlere takılmışsınız, o şiirleri nakleden ben değil, Başkan Erdoğan idi. Esasen o yazının büyük bir kısmı Tayyib Bey'in sözlerinden bir özetlemeydi. Ama ben o şiirlerden daha fazlasını da yeri geldiğinde naklederim. Yûnus Emre ve Celâleddin Rûmî, mezheb imamı veya fıkıh âlimi değildirler.

Bana doğru gelen ve asırların içinden süzülüp gelmiş sözlerini alırım. Kaldı ki piyasada, Yunus'tan da, birbirinden farklı defterler vardır, Mesnevî defterleri de... Ben bilmesem bile, bu konularda uzmanlaşanlar bunu bilirler.

Onların, 800 küsur yıldır sevenleri de vardır, eleştirenleri de... Şahsen istifade ettiğim yerleri olur, katılmadığım yerleri de... Ama onları veya başkalarını, bana yanlış gelen görüşlerinden dolayı, hemen toptan reddetmem.

*