‘Biz niye geri kaldýk?' sorusuna cevap ararken..

Kendisini "Türk Einstein'ý (Aynþtayn'ý)" diye takdim eden bir Prof. O. Sinanoðlu vardý. Ama, nükleer fiziðin en büyük isimlerinden sayýlan Albert Einstein'la benzerliði, ilgisi ve hele ilmî çalýþmalarý nelerdi derseniz, 'sýfýr'.. Köln Üni.de 20 sene öncelerde verdiði bir konferansta, 1 saate yakýn bir süreyi, Ýnönü'yü kötülemeye ve selefini övmeye ayýrmýþ ve de 'Arab alfabesinden Latin alfabesi'ne geçilmesini ise, öve-öve bitirememiþti.

Genetik üzerine çalýþmalarýyla 'Nobel' ödülü verilen bir bilim adamý olan Prof. Aziz Sancar'ýn bir konuþmasýný okuyunca, hemen, uzun yýllar boyu övülen Sinanoðlu'nun hatýrlayýverdim. Sancar Hoca, bu açýdan da mütevâzý bir þahsiyet.. O kadar ki, Nobel Ödülü'nü alýp evine geldiðinde, hanýmýna, 'Haným, Nobel Ödülü aldým' diye müjde vermesine karþý, hanýmýnýn, 'Þu çöp kutusunu al, çöp deposuna boþalt!.' deyiþini anlatmasýndaki âný hatýrlayýverdim.

*

Ama, bu vesileyle bir noktaya deðinmeden geçemeyeceðim..

Geçen gün Tayyip Bey'in yemin töreninde davetliler arasýnda bulunan Aziz Hoca'ya, protokol / teþrifât sorumlularýnýn bir yanlýþý olarak ayrýlan yer, ilginç olduðu kadar çok komik bir tablo da oluþturmuþtu.

Þöyle ki, Hristiyanlýkta, bazý üst dereceli dinî cemaat liderine, 'kutsal' olduklarýný ifade için kullanýlan 'Saint/(yani, Aziz)' sýfatlý birkaç zevat da protokolde, sýrf 'aziz' olduklarý için ön sýrada, ayrý bir yere alýnmýþlardý.. Ancak, 'Aziz Dimitri, Aziz Nikolas, Aziz Frederich' gibi isimlerden sonra, Aziz Sancar da onlarýn yanýna oturtulmuþtu, her halde onun da Ruhban sýnýfýndan olduðu sanýlarak.. O da, benim burada iþim ne dememiþ.. 'Bir fotoðraf oyunu olmaya..' dedim, ama, gerçek bir yanlýþ olduðu söylendi..

*

Aziz Sancar, geçen hafta, Semerkant'ta 'Türk Devletler Teþkilatý- Türk Üniversiteler Birliði Rektörler Özel Toplantýsý'nda da bir konuþma yapmýþ.. Öyle bir toplantý için, Aziz Sancar ismi, muhakkak ki, isabetli bir davet..

Sancar Hoca'nýn 'Deðerli kardeþlerim..' diye baþlayan konuþmasý, ana hatlarýyla bir aðýrbaþlýlýk taþýyor. Bu uzun konuþmayý özüne zarar vermeden özetlemeye çalýþayým.

Sancar Hoca, 'Nobel Ödülü aldýðý zaman, bunu sadece Türkiye Cumhuriyeti deðil, bütün Türk Dünyasý adýna da aldýðýnýn gururunu taþýdýðýný ve amma içinde, bir o kadar da bir eziklik hissettiðini' söylüyor. Ve sonra, -özetle- þöyle devam ediyor:

'Biz tarihimizle övünüyoruz. Tarih kitaplarýnda bize Türklerin büyük medeniyetler meydana getirdiklerini öðretirlerdi. Gerçeði söyleyeyim, ilkokulda, ortaokulda buna inanýyordum. Fakat, liseye, üniversiteye gittikten sonra buna þüphe ettim ve bu, içimde bir tutku olarak kaldý. Yýllar sonra, Batý'lý yazarlardan çýkmýþ eserleri okudum ve anladým ki, gerçekten de, 750 ilâ 1250 yýllarý arasýnda Türk Dünyasý bilim dünyasýnýn merkeziydi. Ama, bir sürü nedenlerle, ondan sonra bilim yapmayý býraktýk ve Avrupa, ABD bizi geçti. Bunu çözmemiz lâzým..

Gerçekten de, biz Türklerin yaklaþýk son 500 yýlda bilime doðru dürüst katký yapamadýðýmýz ortada.. Peki, neden yapmadýk? Bazý insanlar buna, 'zeki olmadýðýmýz için..' cevabýný verir. Ancak, bilim yapmak genetik veya zekâ meselesi deðil, gelenek meselesidir. (...) Onlar bizden daha üstün zekâlý mý? Deðilller.. Onlarýn kültüründe bilime, eðitime önem veriliyor. Dolayýsýyla biz de bunu bir gelenek haline getirmeli ve çocuklarýmýza erken yaþta aþýlamalýyýz.. (...) Teknoloji önemli, fakat temel bilim olmadan teknoloji olmaz.. 'Avrupa'dan , Amerika'dan makine alýp , ben teknoloji yapýyorum , ben patent aldým , bilmem ne aldým'la yükselme olmaz.. (...) Dünyada eðer bir kuvvet olarak tanýnmak istiyorsak, yabancýlar tarafýndan yönetilmek istenmiyorsak, biz bilim yapmalýyýz ve bilimde kuvvetli olmalýyýz ki, dünya bizi yaptýðýmýz bilimle tanýsýn.. Unutmamalýyýz ki, biz çalýþtýðýmýz, ürettiðimiz sürece üstün olacaðýz.. Yoksa üstünlük genetik deðildir. Bütün insanlar birbirine eþittir.

Kuþkusuz ki, Türk Dünyasý'nda bilimsel geri kalmýþlýðýn bir çok kurumsal ve sosyal nedenleri vardýr. Maalesef ben bunlarýn çözümünü iyi bilmiyorum. (...) Fakat, anladýðým o ki, maddî yatýrým yapmaktan öte bir bilim ortamý geliþtirmek lâzým.. Uluð Bey, Ýbn Sinâ, El'Birûnî, yoktan ortaya çýkmadýlar. O zaman Türk Dünyasý'nda bir bilim ortamý vardý, yüzlerce baþarýlý bilim insaný vardý ve bilime çok ilgi vardý. Uluð Bey, Orta Asya Altýn Çaðý'ndaki bilim adamlarýyla ortak çalýþarak bilim yapýyordu. (...)Bilimi geliþtirmek için neler yapmamýz gerektiðini, nâçizâne, kendi gözlemlerime dayanarak burada özetlemek istiyorum..'

Evet, Aziz Hoca bunlarý söyledikten sonra, tespit ve tekliflerini 9 ana baþlýk halinde sýralamýþ.

Bunlarý da, kýsaca özetlemeye çalýþayým:

1- Adalet, özgür düþünce ve sorgulama ortamý.. Benim yetiþtirdiðim en baþarýlý öðrenciler , benimle münakaþa eden öðrenciler olmuþtur. (...)

2- Sosyal bilimciler kusura bakmasýn, temel bilimlere yatýrým yapmalýyýz.. (...)

3- Kýz ve erkek çocuklarýmýza ayný eðitim fýrsatýný vermeliyiz..(...)

4- Çocuklarýmýza çok erken yaþlarda deney yapmayý öðretmemiz lâzýmdýr. (...)

5- Politika ve din, bilime karýþtýrýlmamalýdýr.. (...)

6- Bilim adamlarýný din ve politikanýn dýþýnda tutmak lâzýmdýr.. (...) Bilim adamlarý da din ve inanç iþlerine karýþmasýn.. Çünkü toplumun büyük kýsmýný dýþlar ve alçak görür algýsý verir.

7- Bilim adamlarýna liyâkate dayalý imkân saðlanmalýdýr. (...) Meselâ benim çalýþtýðým Amerika'da, dün yaptýðýna bakmazlar. Ben Nobel'i aldýktan sonra yayýna gönderdiðim ilk makalem reddedildi. (...) Çalýþacaksýnýz, durmadan çalýþacaksýnýz.. Bunun ölçüsü budur.. (...) Devam etmezseniz, Nobel filân dinlemezler, desteklemezler. Bilimle ilgili görevlerde yine buna bakýlýr ve dünyadan ve Amerika'dan, en iyilerin bu görevlere getirilmesine çalýþýlýr.

8- (...) Bilim yapanlara özgürlük vereceksiniz. Þunu yap, bunu yap demeyeceksiniz. (...)

9- Bütün bunlarýn dýþýnda benim kanaatimce bir Türk, Türk Dünyasý'na bir vefâ borcu , bir sevgi olmadan, iyi bir bilim adamý olmaz.. (...) Ben bilim yaparken, yalnýz kendimi deðil, Türk Milleti'ni temsil ediyorum diye düþündüm. Bu benim için güç kaynaðý olmuþtur..'

Evet, Aziz Hoca'nýn üzerinde durulacak veya tartýþýlacak görüþlerini bu kadarca özetlemek mümkün olabildi. Hoca'nýn o konuþmasýnda, 'dünyadaki büyük bilim adamlarýnýn kendi inançlarýnýn propagandasýna yapmadan, çalýþmalarýna ýþýk tutan kaynaðý göstermek için, kendi Kutsal kitaplarýndan bir veya birçok özlü cümleye atýfta bulunmadan bir makale yazmadýklarýný veya bir konuþma yapmadýklarýný' belirtmesini de isterdim. Çünkü, bu gibi manevî dayanaklar olmaksýzýn, bilimin insanlýða fayda kadar, büyük zararlar da getirdiði, nükleer gücün veya þimdilerde korkularak tartýþýlan 'yapay zekâ'nýn kullanýlmasýndan da anlaþýlabilir.

*

Aziz Hoca'nýn konuþmasýný okurken, Ýstanbul'daki Birûnî Üniversitesi'nin öðrencilerinden, 'Muhammed Ebû-r'Reyhan el' Birûnî kimdir?' diye sorduðumda, onlarca öðrenciden bir tanesinin bile doðru cevap verdiðini göremeyiþimi de acý ile hatýrladým. Evet, Gazneli Mahmûd döneminin, 1000 sene öncelerin bu büyük bilgininin adýný taþýyan üniversitedeki öðrenciler, o kadar meraklýlar ki, okuduklarý üniversitenin adýný taþýdýðý büyük þahsiyet hakkýnda bilgileri yoktu..

*

Hoca'nýn tavsiyelerinden özellikle 'deney'ler vurgusuna gelince, 'Teknofest' fuarlarýnýn, gençliðe son yýllardaki büyük ivmeler kazandýrdýðýný da hatýrlayalým.

Ve böyle bir dönemde, Türkiye'nin, dünyanýn en üstün yetenekli (MMU)savaþ muharebe uçaðýný yaptýðýný, Temel Kotil, Ýsmail Demir ve Selçuk Bayraktar gibi isimlerin öncülüðünde yerli mühendislerimizin, kendi uçak gemimizi, en geliþmiþ ÝHA ve SÝGA ürettiklerini, Tayfun gibi bin km menzilli ve yüksek isabet gücü bakýmýndan emsalsiz olarak nitelenen füzeleri yaptýklarý ve bu ileri teknoloji ürünlerinin dünya pazarlarýnda aranan ürünleri olduklarýný da unutmayalým..

*

Ve , Amerikan Genelkurmay Baþk. Gen Mark Milley'in dün , 'Ortadoðu'daki bir takým bölge ülkelerinin üçüncü bir super güç olmak yolundaki çabalarýnýn kendilerini tehdit ettiði'ni belirtmesinden maksadýn, kim olduðunu düþündüm. Her halde, Siyonist Ýsrail rejimi deðildi.. Muhtemelen, Türkiye, Ýran ve bir nükleer güç olduðu bilinen Pakistan'ýn ayrý ayrý veya birlikte böyle bir güç olacaklarý korkusu olsa gerek Amerikalýyý kâbuslara sevk eden husus..

*

Bu konu etrafýnda, nÝþaallah bir yazý daha yazmak ümidiyle..

*