“Biz, iþinde gücünde insanlarýz gazeteci bey, öncesine, sonrasýna pek aklýmýz ermez…
Ýki evlat var, ellerinden öper, büyük olaný kýz, benim prensesim… Küçük olan hayta bir oðlan…
Biz hanýmla tam okuyamadýk, yani yarým kaldý bazý þeyler, dünya hali, ama sözümüz var, onlar iyi okuyacak, öyle bir okuyacaklar ki, þöyle mahalleden yürürken onlara bakýp yüreðim kabaracak…
Þimdi de kabarýyor… Ama öyle bir gurur baþka bir þey tabii…
Televizyon dizilerindeki aðýr abileri, film kahramanlarýný severim, halleriyle bize bir þeyler anlatýrlar, tabii anlayana…
Anlayan anlar, anlamayan anlamaz, her koyun kendi bacaðýndan asýlýr…
Yok, gazeteci bey…
Biz, sýradan insanlarýz, bizim buralardan öyle kahraman falan, çýkmaz…
Herkes ekmek derdinde… Bir koþturmadýr gidiyor, görüyorsun… Ay sonu iyi gelsin, Allah bugünümüzü aratmasýn, çoluk-çocuðun saðlýk-sýhhati yerinde olsun, yeter…
Biz kim, öyle kahramanlýk kim…
O gece mi?.. 15 Temmuz…
Ha, o gece, “çýkýn sokaða, durdurun bunlarý” dedi ya…
Yok, destan yazmak falan bizim neyimize, ben hanýma sarýldým, bak, itiraf ediyorum gözümden iki damla yaþ da geldi, ondan sakladým ama sana söylüyorum gazeteci bey, “Çocuklar sana emanet, vatan göreve çaðýrdý, gidiyorum, gidip de dönmemek var, þehit olmak var, hakkýný helal et” dedim.
Helalim dik durdu, söyleyeyim, ama, arkamdan aðlamýþtýr eminim, öyle bir kadýndýr, söylemez…
Korktum mu, tabii ki korktum gazeteci bey, Çengelköy’de yaðmur gibi mermi yaðdý, hain sýkýyor, daha o zaman Gölbaþý’ndaki Özel Harekat’a attýklarý o bombayý, o þehit ettikleri vatan evlatlarýný bilmiyoruz, üzerlerinde Mustafa Kemal’in üniformasý var ya, bu kadarýný da yapmazlar diye düþündük, ama çok can aldýlar, dünya bilsin… Yunan’ýn yapamadýðýný yaptýlar be, Meclis’i bombaladý bunlar…
Ateþi ve ihaneti orada gördük…
Onlar sýktý, biz üzerlerine yürüdük…
Bir hal geldi bizlere… Baþtaki korku falan yok…
Bizim eniþte, ablamýn kocasý… Yaþý baþý var yani… Onlar karþýda oturur, Saraçhane’ye inmiþ, oradaki havuzun suyundan abdest almýþ, Kelime-i Þehadet, bir de Allah-ü Ekber, tamam, gitmiþler hainin üzerine…
Bir de bizim Recep var, bilirsin IHH’dan, bana dedi ki, “O gece benim insanlara bakýþým deðiþti, sahildeki balýkçýda iki kadeh atmýþ olanla kendimi ayný cephede buldum, herkes haine karþý birleþti, sanki Türkiye yeniden kuruldu…”
Bak burada hainin sýktýðý kurþunun izleri duvarlarda o garajýn kapýsýnda duruyor gazeteci bey, burada þehit verdik…
Bize nasip deðilmiþ, olmadý, yüce Rabbimin takdiridir, babam dedi ki, “Demek ümmet için yapacaðýn baþka görevler de varmýþ…”
Babadýr, oðluna tabii ki iyisini düþünür ama, ben de buna inanýyorum, kýsmet…
Yok gazeteci bey, öyle þey olur mu, lafý olur mu, devlet bana ne edecek, ne bekleyeceðim devletten, bu memleket meselesi, millet meselesi, kimseden bir þey beklemeyiz haliyle, bizim dedelerimiz, Çanakkale’da, Dumlupýnar’da Sakarya’da, Sarýkamýþ’ta devletten bir þey mi beklemiþ ki, ben…
Yok, lafý bile ayýp…
O gece ATM kuyruðuna gideni, makarna almak için bakkal açtýraný gördüm, yüzlemem, komþudur…
Tabii “tiyatro” denmesi çok koydu bize, hadi kavgaya girmedin, kenarda durup bekledin, bari kara çalma di’mi gazeteci bey…
Burada þehidimiz çok…
Ben çok istedim ulaþamadým ama kardeþimle arkadaþlarý Köprü’deydiler, bir arkadaþlarý þehit… Çok halim-selim bir çocuktu tanýrým, kavgaya karýþmaz, saygýlý… Dediler ki, orada, aslan gibiydi…
Bizler sýradan insanlarýz, gazeteci bey, yeri gelmedikçe kimse bizi önemsemez…
Hani Eren de demiþti ya…
Birileri çýkýp “iyi ki varsýnýz” demese de…
Bizler gazeteci bey, pek görülmeyiz, hakkýmýzda konuþulmaz, ne yaparýz, ne ederiz merak edenimiz yoktur, ama günü geldiðinde tarih yazarýz…
Böyle…
Bak yaz bunu… Büyük harfle…
TARÝH YAZARIZ…”