Bizden altý kiþilik ses çýkar!



Özgü Namal ile Selen Uçer’in baþrollerini paylaþtýðý, Kerem Ayan’ýn çevirdiði ve sahneye koyduðu Kuçu Kuçu dün prömiyerini yaptý. Oyun hafta boyunca Ýstanbul’un çeþitli sahnelerinde sergilenecek.


Özgü Namal ile Selen Uçer, Kerem Ayan’ýn yönettiði Kuçu Kuçu adlý oyunda sahneyi paylaþýyor. Ýki aktrisin duyduðu heyecan sinemacýlarý kýskandýracak!


Selen Uçer ve Özgü Namal ile dün prömiyeri yapýlan Kuçu Kuçu adlý oyunu konuþmak için buluþtuk. Prömiyere üç gün kala ikisinin de heyecaný görülmeye deðerdi! Ama bu heyecan sahneyý çýkmakla deðil çok sevip benimsedikleri bir metni yorumlamakla baðlantýlý! Kerem Ayan’ýn FabriceRoger – Lacan’ýnChienChien adlý oyunundan çevirdiði ve Türkiye’ye uyarladýðý Kuçu Kuçu, çocukluk arkadaþý iki kadýnýn yýllar sonra bir araya gelip hesaplaþmasýný konu alýyor. AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu’nun bu oyunu Ýstanbul’un birçok sahnesinde sergilenecek.


Andersen’in Çirkin Ördek Yavrusu misali kuðu olan Melda, Melis’in çocukken oynadýklarý oyunda kendisini ezmesini unutamamýþ. Roller deðiþmiþ, Melda’nýn kocasý Melis’in kocasýnýn patronu artýk. Ýki kadýn kocalarýyla yiyecekleri yemekten önce nezaketen Melda’nýn evinde buluþuyor ve geçmiþteki oyun yeniden baþlýyor! Ünlü psikanalist Lacan’ýn torunu olan yazarýn metni Uçer ve Namal’a beyazperdede arayýp da bulamadýklarý iki kadýn karakteri canlandýrma fýrsatý verdi. Hanýmýn Çiftliði dizisinde rol aldýklarý sýrada kadýn karakter azlýðýndan þikayet edip dertleþirken kafa dengi olduklarýný fark eden Uçer ile Namal, benzer bir metnin filmi yapýlsa çok sevineceklerini de belirtti.


Ýki kadýn arasýndaki rekabet ve iktidar mücadelesi hiç rastlanmayan bir konu. Sanki sadece erkeklere mahsustur… Bu oyunun sahneye konuyor olmasý sizi heyecanlandýrýyor mu?


Özgü: Çok heyecanlandýk. Nedense hayatta böyle þeyler olmazmýþ, kadýnlar birbirlerinin arkasýndan konuþup rekabet etmezmiþ gibi üstü kapalý, hem kadýný ötekileþtirmek anlamýnda,  hem de hiç bunlarý yapmazlarmýþ gibi, birer melek yapýp yüceltmek anlamýnda. Çok hoþlandýk bunun deþifre olmasýndan. Bu iþin içinde olmak için can attýk.


Pasifize edilmemiþ kadýný sen nasýl tanýmlýyorsun Selen?


Aslýnda hiçbir kadýnýn pasifize edilemediðini, ama bu taraflarýnýn gösterilmediðini, sadece yüzeyde gösterildiðini düþünüyorum. Gizlenerek, geri planda, birtakým istekler, arzular daha manipülatif olarak ama açýkça konuþulmadan yapýlmaya o kadar alýþýlmýþ ki! Toplum da daha ataerkil bir yapýda… Oyunun aslý Fransýzca ama Kerem Ayan uyarladý, iki Türkiyeli kadýný anlatýyor… Olabildiðince detaylandýrdýk oyunun içinde, bizden de malzemeler ufak ufak kondu içine, okuma aþamasýnda. Bir kadýn olarak benim hayatýmý o kadar etkilemiþ bir þey ki kadýn arkadaþlarýmýzla yaþadýðýmýz durumlar… Arkadaþlýk hayatýmýzýn temelini oluþturuyor, içine doðduðumuz aile dýþýnda hayatýmýzý bir arada geçirdiðimiz insanlar onlar! O kadar etkili ki her þeyde! Bunun tartýþýlýyor olmasý da beni heyecanlandýrýyor. Kadýn olmalarý da, hep can dostu erkekler hakkýnda eserler vardýr.


Kadýn karakterler arasýnda herhangi bir çatýþma ele alýnýrsa hep erkekler üzerinden ele alýnýr. Kuçu Kuçu’da ise kocalarýnýn ön planda olmadýðý, çocukluklarýna dayanan bir mücadele var deðil mi?


Özgü: Tamamen birey olarak, sistemin içindeki ezilmiþlikleri, bastýrýlmýþlýklarýyla mücadele etmek zorunda kalmýþ kadýnlar… Bir þekilde birinden hýrs, birinden þiddet, birinden dominant karakter olarak ortaya çýkýyor bunlar. Sistem yaratýyor bunu, kadýna da kýzýyoruz, özeleþtiri yapýyoruz ama sistem o hale getiriyor. Beni bu oyunda en çok heyecanlandýran insani yönlerinin, zaaflarýnýn, acý tatlý, iyi kötü yanlarýnýn ayný anda bir bedende olmasý. Dizilerde, filmlerde hep karton karakterler var. Ýnsan dediðin karýþýk, karmaþýk bir varlýk! Bu yüzyýlda her þey üç boyutlu, insan neden olmasýn?


Özgü’nün sözünü ettiði üç boyutluluk sahne üzerinde yüksek tansiyon gerektirir deðil mi? Ayrýca bir kadýn ile bir erkek arasýndakinden daha zor herhalde iki kadýn arasýnda kimya tutturmak… Nasýl çalýþtýnýz?


Selen: Kavga edebilmek çok güzel bir þey! Kavga dediðim tartýþmak. Ýkimiz de çok heyecanlýyýz o kadar güzel oluyor ki tartýþmak! Bu kadar uyuþacaðýmýzý düþünmezdim ben.


Özgü: Bizim kimyamýz tuttu. Doðal bir kývýlcým oluþtu. Bu da çok iyi çünkü oyun çok yorucu, 1 saat 15 dakika hiç durmadan konuþuyoruz. Perde yok. Sürekli içki içiyoruz, sarhoþuz. Allahtan kimyamýz tuttu da ondan faydalanacaðýz. Þunu biliyorum: Bana bir þey olursa Selen beni kurtarýr! Bu güven çok önemli.


Selen: Çalýþýrken en önemlisi birbirinden beslenmek.


Melda ile Melis’i biraz anlatýr mýsýnýz? Nedir çocukluklarýndan gelen ve çözemedikleri mesele?


Özgü: Aslýnda karþýlaþana kadar çözüp çözmediklerini bilemiyorlar. Yýllardýr görüþmüyorlar. Kendileriyle de çözüp çözemediklerini karþýlaþtýklarýnda anlýyorlar. Onlar için de bir keþif. Geçmiþleri iki saatlik karþýlaþmada deþifre oluyor.


Selen senin karakterin büyük bir deðiþim geçirmiþ, deðil mi?


Evet, Melda için durum biraz farklý. Konu üzerine daha çok düþünmüþ ve oyunu hazýrlayan o aslýnda. Altta kalan zamanýnda acý çektiði için bazý þeyleri daha çok düþünür ya… Öbürü hayatýna daha rahat devam edebilir. Melda bunu sorgulamýþ, birtakým þeyleri kabullenip birtakým þeylerle de yüzleþmek isteyerek bu oyunu kurmuþ. Ýlk baþta, ikisi arasýnda böyle bir fark var. Sonra tekrar iletiþim kurmayý istediklerinde ikisi birden açýlýyorlar.


Özgü: Bildikleri tek iletiþim þekli çocukken kurduklarý olunca yetiþkin kadýnlar olarak baþka türlü iletiþim kuramýyorlar. Çocukça bir tavra bürünüp oradan iletiþim kurmaya çalýþýyorlar (Y.N. kuçu kuçu oyunu) bu da ortaya komik durumlar çýkarýyor,tabii.


Selen: Hepimiz hayatý küçükken oynadýðýmýz oyunlarla öðreniriz, bu iki çocuðun oynadýðý da biraz daha sertmiþ. Kýzçocuðu olmalarý da önemli. Kuçu Kuçu’da erkeklerden bahsedilmiyor ama toplumun ve sistemin baskýsýyla hayatlarý erkeklere baðlý olarak kurulmuþ. Bu bir buçuk saat içerisinde erkekler yok, birbirleriyle konuþuyorlar, öðrendikleri oyundan yaþýyorlar hayatý. Kuçu Kuçu’nun þimdi söylerken tüylerimi diken diken eden tarafý da bu: Kendi hayatlarýmýzý da düþünmemizi saðlýyor.


Selen: Bu oyunun en hoþuma giden yaný bu. Savaþta kazanan ve kaybeden yoktur, savaþ varsa herkes kaybeder. Herkesin esas arzusu gerçekten sevilmek, gerçekten sevgiyi bulmak: Sevgilisinde, ailesinde, dostunda… Ama bu sevgiye yer bile kalmýyor durmadan savaþýrsan hayatýnla ve iliþkilerinle.


Özgü: Bütün o yarýþý, rekabeti, öfkeyi, nefreti çýkarýp kenara koyunca geriye ne kalýyor? Sevgi! Ama kirleten, bozan biziz. Hiçbirimiz masum deðiliz.


Kadýnlara verilen birinci emir güzel olacaksýn, ikinci emir iyi koca bulacaksýn…


Özgü: Kadýna þiddet her yerde… Evdeki kadýn görmüyor sadece ben de görüyorum. Sistem bunu buyuruyor. Kendimiz olacaðýz, o sisteme boyun eðmeyeceðiz diye asi, sýra dýþý, marjinal oluyoruz. Niye? Kendim olacaðým belki býraksanýz! Ama sistem izin vermeyince kadýna farklýymýþ gibi algýlanýyor.


Selen: Ýkimizin mizacýnda da esprili, mizahi bakmak var. Bir yandan da oyunun içinde konuþulan, Melis ile Melda’nýn aðýr travmalarý var. Bazen bunu komik olarak söylemek daha da acýtýcý olur ya… Gülersin ama daha sonra neye güldüðünü fark edip iyice kalýrsýn. Melda’nýn en güzel repliklerinden biri de “Sevmek ikiye ayrýlabilir mi, önceden sonradan diye? Sen güçlüsün ben güçsüzüm, ben güçlüyüm sen güçsüzsün  diye?” Melda ve Melis de toplumun kadýnlara direttiði güzellik ve koca bulmak üzerinden hayatlarýný kurmuþlar. Melda da daha görünür bir deðiþiklik var.


Özgü: Günümüz insanlarýna taþlama var. Mutsuzluklarýný estetiklerle, pahalý arabalarla kapatýyorlar. Benim oynadýðým Melis gibi kadýnlar da öfkelerini, kýzgýnlýklarýný, geçmiþte olan nefretlerini meslekleriyle kapatýyorlar. Ya çok çalýþýyorlar ya patronluk taslýyorlar ya da kraldan çok kralcý oluyorlar. Bazýlarý da ört bas ediyor: Çok mu mutsuz tak bir botoks, çok mu sinirli tak bir topuklu ayakkabý! Yazar edebi havalar atmadan, ahkam kesmeden, inceden inceden, anlayana anlatýyor! Ben çok büyük sözler söyleyen yapýtlarý sevmem. Ýnsanlar umarým kendilerinde bir þey bulur, sorgular ve yüzleþirler.


Selen: Tekstte de var bizde de; en doðal, en samimi, büyük garip þeylere gitmeden, gündelik hayat gibi olmasýna çalýþtýk yönetmenimizle.


“Keþke sadece oyun oynasak”


Fiziksel olarak çalýþmanýz nasýl, TrumpTowers yeni bir sahne…


Büyük bir sahne… Orayý nasýl dolduracaðýmýz da bizi heyecanlandýrýyor. Selen daha önce Cam’da oynadý. Ama orada kalabalýktý kadro…Selen: Bizden altý kiþilik ses çýkar!


Sanýrým dekorunuz da minimal…


Özgü: Modern… Gamze Kuþ ile çalýþtýk sahneyi bir anda daða, bayýra çevirebiliyor.  Burjuvazinin köþe taþlarýný yansýtan bazý objeler var Melda’nýn evinde.


ChienChien Paris’te sahneye konduðunda özellikle ýþýklandýrma çok beðenilmiþti, sizde de var mý özel bir ýþýk çalýþmasý?


Selen: Iþýkçýmýz ArekNiþanyan. Çok az oyun ýþýðý yapýyor. Ama çoðu kiþiyi o yetiþtirmiþ.


Özgü: Hocalarýn hocasý. Bir usta yapýyor ýþýðýmýzý…


Selen: Her söylediðimiz þaþýrýyor! Ayrýca müziðimiz Bülent Ortaçgil’in Benimle Oynar mýsýn? þarkýsý. Özge Fýþkýn söylüyor. Bu oyun arkadaþlýkla alakalý. Arkadaþlýk en temelde! Büyük aþk da yaþasan arkadaþlýk var! Oyunun sonunda söylemeye geldiði þey de “Benimle oynar mýsýn noktasýna gelebilsek keþke! Diðer bütün yarýþlarý, rakipleri býraksak”.


Özgü: Masum bir þeydir ya oyun. Kendin olur oynarsýn. Keþke sadece oyun oynasak!


Temelimiz homo ludens / oyun oynayan insan deðil mi?


Özgü: Personalarýmýz var, maskelerimiz var. Eve gidip bir tanesini asýyoruz, öbürünü giyiyoruz. Ama hepsinin özü oyun, tiyatronun oluþumunun kökeni de bu: Herkes oyuncu. Hep söylerim bizi ayýran þu: Yetenek bir ayrýcalýk deðil bir farkýndalýktýr. Fark etmiþimdir ben oyuncu olduðumu, bu kadar!