Birinci Dünya Savaşı sonlandığında, 1918 itibariyle Anadolu’nun çevresine yerleştirilmiş özellikle Boğazlar-Karadeniz hattını tutmuş Amerikan donanması tam 29 gemiden oluşuyordu!.. Görevleri İngiliz ve Yunan donanmaları ile birlikte kuşatmayı sürdürmekti.
(Bakın bu donanma konusu önemlidir. Donanmayı güçlendiren Sultan Abdülaziz darbeyle devrilip öldürülen padişahtır, Churchill 1914’te parasını verdiğimiz 2 savaş gemimizi vermedi, FETÖ, Doğu Akdeniz doğalgazı mücadelesi başlarken önce donanmayı hedef aldı, bugün de ABD Kıbrıs çevresinde donanmasıyla bize bakıyor…)
Mustafa Kemal’in Bandırma vapuru bu gemilerin kuşatmasının arasından geçip Samsun’a 19 Mayıs 1919’da vardı!.. Bu gemilerden üçü, USS McFarland, USS Sands ve USS Sturtevant; zırhlı Georgios Averof kruvazörünün önderliğindeki toplam 10 Yunan savaş gemisiyle 7 Haziran 1922, günü Ermeni ve Rum çetelerine destek olmak için Samsun ve Trabzon’u bombaladılar.
Niye?.. Çünkü Kuvvayı Milliye’nin gazi Meclis’i artık, bu topraklarda bağımsız bir devletin kurulacağını net olarak gösteriyordu ve bu, Amerika’nın Anadolu topraklarında bir manda yönetimi (mandate: vekil-bağımlı yönetim) kurma planlarını suya düşürüyordu. (Lozan’da gözlemciydi, TC ile diplomatik ilişki için 1927 yılını bekledi, Gazi Meclisi de 15 Temmuz’da 1 Dolar’lık askerine bombalattı.)
7 Mayıs 1919’da Paris’te bir araya gelen Amerikan Başkanı Wilson, İngiliz Başbakan George ve Fransız mevkidaşıClamanceu, Osmanlı’nın paylaşılmasında Türklere bırakılan küçük bölgede Amerikan bağımlı vekil yönetiminin kurulmasında anlaştılar.
Bu, aslında, dönemin Osmanlı kadrolarının önemli bölümünün de inandığı sözde bir çözümdü. Nitekim İsmet İnönü’nün o günlerde Kazım Karabekir’e yazdığı mektuptaki şu satırlar belge niteliğindedir: Eğer Anadolu’da halkın Amerikalıları herkese tercih ettikleri zemininde, Amerika milletine müracaat edilse pek ziyade faydası olacaktır, deniyor ki, ben de tamamıyla bu kanaatteyim. Bütün memleketi parçalamadan Amerika’nın murakebesine (yönetimine) tevdi etmek (vermek)yaşayabilmek içi yegane ehven çare gibidir… (x)
Mustafa Kemal,önce bu teslimiyetçi zihniyeti tarihe gömmüş liderdir, Amerikan mandacılarına yönelttiği sert eleştirilerdenİnönü de nasibini almıştır.
NUTUK’ta şöyle der: Ecnebi bir devletin himaye ve sahabetini (sahipliğini)kabul etmek insanlık evsafından (niteliklerinden)mahrumiyeti, acz ü meskeneti (güçsüzlüğü ve miskinliği)itiraftan başka bir şey değildir.
Aynı İnönü, 2’nci Dünya Savaşı sonrasında 12 Temmuz 1947’de Türk-ABD İkili Anlaşması’nı imzalayarak Amerikan vesayetini bu topraklarda başlatan karakterdir, o vesayeti ancak, 15 Temmuz 2016’da yıkabildik!..
Bütün bunları neden anlatıyorum, çünkü sağda-solda, “biz sizinle aynı gemide değiliz” diyerek bir tür seçkinci tavır sergileyenler var.
Son sözü baştan söyleyeyim, “Amerikan mandacılarının” torunları ve emperyalizmin bekçi köpekleridir!..
Bizim bir tane gemimiz var, o da 1919’dan bu yana seferde…
Tam bağımsızTürkiye hedefinde, fırtınalı denizlerle boğuşuyor, nadiren sakin limanlara yanaşıyor, ama, Mustafa Kemal’in anti-sömürgeci rotasından hiç şaşmıyor…
Millet bu gemidedir.
İhanetine suçüstü yaptıklarımız, bu topraklardan kaçmış, emperyalistin kucağında yaşayanlar, memleketten kazandıklarını panik halinde emperyalist ülkelerin bankalarına kaçıranlar, oralarda-buralarda ev alıp, zor günlere hazırlık yaptığını söyleyenler falan…
Onlar bu gemide değil…
Olmasınlar zaten…
Gemilerinin adı nedir bilmem ama adının önünde USS yazdığı kesindir. USS: United States Ship, yani Birleşik Devletler Gemisi…
İşimiz olmaz, çok şükür…
KAYNAK: Mektubun tam metni için bkz. FALİH RIFKI ATAY; Çankaya- Atatürk’ün Doğumundan Ölümüne Kadar, İstanbul, 1969, s.193-194.