Bizim inancýmýzýn ölçüleri, bir takým beþerî kanunlarla þekillenemez!

Hangi inanç sistemi olursa olsun, o inancýn aslî çerçevesi ve gerekleri, onun dýþýndaki güç odaklarýnca ve onlarýn dayattýklarý kanunlara göre deðil, kendi kanun ve kurallarýna göre belirlenir.

Evet, hangi inanç olursa olsun, bütün inanç sistemleri için bu böyledir. Bir inancýn kendi sistemi dýþýndaki güç kaynaklarý, bir takým kurallar, sýnýrlar dayatmaya kalkýþýrlarsa, sadece kendilerini kandýrmýþ olurlar. Bir takým güç odaklarý kendi iradelerini ve dayatmalarýný hâkim kýldýklarýndan dolayý gururlanabilirler. Ancak, o mütehakkim güç ve sistemlerin her birisi tarihin çöplüðündedir þimdi.. Yeller eser þimdi yerlerinde..

Budizm, Hinduizm, Brahmanizm, Konfüçyizm, Þintoizm gibi beþerî kaynaklý inanç düzenlerinin hâkim olduðu Uzakdoðu coðrafyalarýndaki toplumlarýn büyük kýsmýnda, o toplumlara hükmeden nice yönetici kiþi, kadro ve rejimlerin her birisi kanunlarýyla, düzenleriyle çöküp gittiði halde yüz milyonlarý kendilerine baðlayan, o inanç sistemleri, binlerce yýldan beri vardýr.

*

Özü itibariyle 'vahy-i ilâhî' kaynaklý olan Yahudilik, Hristiyanlýk ve Ýslâm için, bu, daha bir böyledir. Bu dinlerden Yahudilik, 5783'ncü yýlýna, Roþ Aþana'ya daha geçen hafta girdi.. Ve bu 5780 yýlýn son 74 yýlýný saymazsak; ondan önceki 2 bin yýl boyunca, devletsiz, vatansýz, ordusuz, polissiz, ve hele de Hristiyan toplumlarýn lânetlileri olarak, asýrlarca her yerde aðýr baskýlar, yokluklar içinde ve dünyanýn çeþitli yerlerinde, farklý toplumlarýn, kültürlerin içinde daðýnýk vaziyette yaþamak zorunda kaldýklarý halde, yahudiler evlerini mekteb yaptýlar, nesillerini, önce kendi evlerinde eðittiler. Hristiyan toplumlarýn içinde bir 'iç-kale' durumunda olan 'getto'larda yaþadýlar, devamlý düþman bilindikleri halde, kendi inançlarýný büyük çapta yitirmediler, terketmediler.

Hristiyanlýk ise, kendi iç boðuþmalarýnýn girdabýnda, hele de Katolik, Ortodoks ve 500 sene öncelerde de Protestanlýk mezhepleri arasýnda cereyan eden korkunç savaþlara raðmen, günümüzde 3 milyarý aþan baðlýlarýna þu veya bu þekilde bir yön göstermeye devam ediyor.

2 milyara yakýn (hattâ, rüþd yaþýnýn altýndaki bütün çocuklar da Ýslâm fýtrati üzerinde kabul edildiðinden, milyarlarca ) Müslümanlar da, tarihte ve bugün de nice saldýrýlara, savaþlara, istilâlara raðmen, inançlarýný çok büyük çapta korudular, korumaktalar, koruyacaklardýr da..

*

Bu konuyu bu kadar geniþ tutmamýz, ülkemizdeki Kemalist-laiklerin Müslüman halkýmýza 100 yýla yakýn zamandýr yaptýklarý diktatörce baskýlara raðmen; Müslüman halkýmýzýn, inancýnýn özünü yitirmediðinin, sonunda en büyük Kemalist-laik siyasî hareketin lideri tarafýndan da anlaþýlmasý üzerine, bir kurnazlýk sergilemesi sebebiyledir.

Müslüman halkýmýzýn en temel inanç kaynaklarýna onca aðýr baskýlar, saldýrýlar yapýlmýþken; karþýmýza hemen, o baskýlarý yapanlarýn savaþlardaki hizmetler çýkarýlýr, kendi ülkemizde 'parya' imiþiz de lütfediliyormuþçasýna..

Bu noktada hemen ekleyelim ki, savaþlardaki rollerini ve vazifelerini samimiyetle yerine getirenlerle bir sýkýntýmýz yok.. O savaþlar sýrasýnda yapmasý gerekeni, iyi niyetle ve samimiyetle yapanlara teþekkür ederiz. Ama, o savaþýn sonunda elde edilen olumlu sonuçlara dayanarak, birilerinin, savaþ sonrasýnda, Müslüman halkýn, inançlarýyla toptan bir mücadeleye kalkýþmalarýnadýr itirazýmýz..

Evet, mâlum laik despotik kadrolar, 100 yýldýr, en katý totaliter laik uygulamalarýný dayatmýþtýr, Müslüman halkýmýza.. Ama, Kemalist-laik hareketin günümüzdeki siyasî lideri, bu 100 yýlýn bütün rahatsýzlýk ve tahribini sadece Ýslamî tesettür ve baþörtüsüne indirgeyerek, o konuda da 'halkla helâlleþmek'ten söz ediyor. Ancak, bütün bir 100 yýl boyunca yapýlan bütün tahakkümlerin, zorbalýklarýn, despotluklarýn herbirisine karþý da bir 'redd-i miras' eylemediði için inandýrýcý olamadýðýný görünce, 'baþörtüsü'nün serbest olduðu konusunda bir kanun çýkaralým..' diye bir laf attý ortaya.. Halbuki, bu konu, kanunla deðil, Müslüman halkýn çektiði nice acýlar ve gözyaþlarýyla beslenen direniþiyle ve de Tayyib Bey'in kararlý tutumuyla çöpe atýlmýþtý.

*

Þimdi son kanun tekliflerine, Tayyib Bey de hemen, 'Geliniz, anayasa ile bir düzenleme yapalým..' diye cevap verince, ânýnda 'Hayýr!' dediler.

Çünkü, kanun deðiþikliðini, yarýnlarda basit parlamento oyunlarýyla yine deðiþtirebilirler; ama, Anayasa'nýn deðiþtirilmesi ise biraz daha zordur. Ama, ona bile razý olmadýlar; niyetlerini açýða vurdular.

Müslüman halkýmýz, kendisine hangi laik tasallutlarla nasýl prangalar vurulmaya çalýþýldýðýný unutmadý.

Kaldý ki, inancýmýzýn temel umdelerinin /prensiplerinin ve de gereklerinin yerine getirilmesinin kanunla, anayasayla vs. tanýnmaya ve kabul edilmeye de ihtiyacý yoktur. Birilerinin kanun adýna yaptýklarý diktatörlükleri olsun veya olmasýn; inanan insan, baþkasýnýn kabulüne itibar etmez.

Biz müslüman halk olarak, inancýmýza baðlý kalmak için asýrlarca direndik, asýrlarca da direniriz. Bir takým beþerî kanunlar, ilâhî ölçü ve kanunlara þekil veremez. Biz Ýslâm Milleti olarak, dün de vardýk, bugün de varýz, yarýn da var olacaðýz; inþaallah.. Çünkü, bizim inancýmýza ebediyyet vaad olunmuþtur.

*

NOT: Gurur verici bir sahne: Tayyib Bey 12'nci Cumhurbaþkaný.. Her birini anlamak için kendi çapýmda çabalarým oldu. Bu 12 C.Baþkaný arasýnda, dün, Çekia baþkenti Prag'da yapýlan 'Avrupa Siyasî Topluluðu Zirvesi'ndeki görüþmelerde yaptýðý konuþma ve medya mensuplarýnýn sorularýna verdiði cevaplar açýsýndan, Tayyib Erdoðan çapýnda, -belki biraz merhûm Turgut Özal hariç..- dýþ dünya ile bu kadar vakur ve tutarlý bir irtibat kuran, 1 saat kadar süren bir soru-cevap programýnda mantýklý cevaplar verebilen ikinci bir örneði bilmiyorum.

Ve dün, o sahneyi saatlerce izledim ve hele de dýþ dünyada, böyle dirayetli, itibarlý ve þahsiyetli bir lidere sahib olmaktan dolayý þükrettim.