Bizim İsrail’e verebileceğimiz tek söz…

Başbakan Erdoğan, İsrail’e “One Minute!” çektiği Davos’tan döndüğünde yeni bir günün müjdesini vermişti: “Bundan böyle Türkiye ‘Onlar ne der’ diye sormayacak, onlar ‘Türkiye ne der’ diye soracak.”

İsrail’in dünyayı Türkiye’ye dar edeceğini söyleyip “İsrail’den özür talep etmek şöyle dursun, asıl biz One Minute ve Mavi Marmara için İsrail’den özür dilemeliyiz” sonucuna çıkan laflar eden eski Türkiye kalıntıları, hey! Türkiye’nin dünyayı İsrail’e nasıl dar ettiğini, BM başta olmak üzere uluslararası kuruluşlarda İsrail’in manevra alanını nasıl daralttığını, Siyonizm’i Nazizm’le aynı kefeye koyarak İsrail’i nasıl savunma pozisyonuna ittiğini, burnundan kıl aldırmayan kibir abidesi Netanyahu’nun “Tamam, Mavi Marmara’da kan akıttığımız için özür diliyoruz, ölenlerin ailelerine tazminat ödemeyi de kabul ediyoruz, Filistinlilerin bütün insani ihtiyaçlarını Türkiye ile işbirliği halinde karşılamaya da söz veriyoruz” diyerek nasıl havlu atmak zorunda kaldığını gördünüz, değil mi? Şimdi şöyle derin bir nefes alın, aşağılık kompleksinizi aşın ve yeni Türkiye’nin tadını çıkarmaya bakın.

Yeni Türkiye: Dünyanın merkezindeki ülke. Uluslararası sistem lortlarına kök söktüren. Ortadoğu / Kuzey Afrika devrimlerine hamilik eden. Sykes-Picot haritasını tarihin çöp tenekesine atıp bölgesel bir birliğin temelini atan. Asya’nın, Afrika’nın, Güney Amerika’nın en ücra köşelerinde bile bayrak gösteren. Balkanlar’da fırtına gibi esen. İflasın eşiğindeki Avro bölgesinde gıpta ve kıskançlıkla anılan. Ve… Ve… Ve… “Eviniz camdan ise başkalarının evlerini taşlamayacaksınız” sözünün muhatabı olmaktan çıkan, bilhassa Kürt açılımından ve İmralı sürecinden sonra hürriyet ve adalet namına istediği zulüm evini rahatça taşlama imkânına kavuşan. Yepyeni, ışıl ışıl, apaydınlık Türkiye!

Bir tek ayak bağımız kaldı, o da “Atatürkçülük” yahut “Kemalizm” denilen şeyden geriye kalan. Ondan da kurtulduk mu, maşeri vicdanın hiç tereddütsüz esenlik limanı diyeceği ve bütün insanlığın istinatgâh olarak kabul edeceği bir ülke olmamızın önünde hiçbir engel kalmaz.

* * *

Ya İsrail’le ilişkiler eski haline dönerse? Akdeniz’de veya Konya semalarında yine ortak askeri tatbikatlar yapma noktasına gelinirse? Türkiye’yi İslam dünyasının yıldızı yapan asil duruş bozulursa?

İsrail’in Türkiye’den özür dilerken bunu da murat ettiğine hiç şüphe yok, ama avucunu yalar.

Netanyahu ve arkadaşları bilsinler ki, Türkiye-İsrail ortak askeri tatbikatlarına kadar varan bir içli-dışlılık artık söz konusu bile olamaz; olabileceğini varsaysak bile, Mavi Marmara’nın Akdeniz’de tatbikat yapan savaş gemilerinin arasına dalacağına veya uçak olup Konya semalarına yükselerek savaş uçaklarıyla burun buruna geleceğine, orada maşeri vicdanın isyanını haykıracağına emin olabilirler.

Şehitler verdik. Oyun oynamıyoruz burada. Sonuna kadar gideriz. İcap ederse ve Allah nasip ederse Ali Haydar Bengi, Cengiz Akyüz, Cengiz Songör, Cevdet Kılıçlar, Çetin Topçuoğlu, Fahri Yaldız, Furkan Doğan, İbrahim Bilgen ve Necdet Yıldırım’ın yanına da gideriz.

Siyonist devlet adamlarının ve komutanların Nürnberg Mahkemesi’ndeki Nazi savaş suçluları gibi yargılandığı davalardan döneceğimizi düşünüyorlarsa, yine avuçlarını yalarlar. İsrail basını istediği kadar “Erdoğan bu konuda söz vermiş” diye yazsın. Yalandır. Doğru olsaydı bile bizi alakadar etmezdi. Türkiye’yi muz cumhuriyeti gibi mi görüyor bunlar? Esed’in rejimi gibi mi görüyorlar? Hakaret! Devlet veya hükümet başkanının isteğiyle mahkemelerde akan suların durduğu, sivil toplum kuruluşlarının bağımsızlığının lafta kaldığı bir ülke değil burası.

İsrail bu konuda söz alacaksa bizden (Mavi Marmara camiasından, İHH’dan) alacak. Ve bizim İsrail’e verebileceğimiz tek söz, Siyonazi terörüne karşı mücadeleye devam sözüdür.

Sancaktar'a Kemalist soruşturma

Müthiş tevafuk: Yukarıdaki yazıyı bitirip gazeteye yolladıktan birkaç dakika sonra, genel yayın yönetmeni olduğum Sancaktar dergisinin yazıhanesinden arayıp "Polisler geldi. Cumhuriyet savcılığı, 'Mustafa Kemal devrilmeli' yazısı için hakkımızda soruşturma açmış" dediler. Eski Türkiye'de kalmış olması gereken sevimsiz bir manzara. Bizim için sorun yok, hapis mapis de yatarız, fakat putların yıkıldığı, ulu önder kültlerinin yerle bir edildiği Arap devrimlerinin istinatgahı konumundaki Türkiye "Bu nasıl iş? Siz hala orada mısınız? Sizde insanlar hala fikirlerinden ötürü mahkemelik mi oluyorlar? Öyleyse diktatörlüklere karşı mücadelemize nasıl rehberlik edeceksiniz?" sorularına cevap vermekte zorlanacaktır. Ayrıntılar gelecek yazıda inşaallah.