“Bizim mahalle”de üslûp kaymasý

Medyada ve siyasette Cumhuriyetin ilk yýllarýndan beri bir üslûp kirlenmesi var. 

Baþlarda üslûpsuzluðu, tek parti döneminin kalemþorlarý ve siyasetçileri, mütedeyyin insanlara, þair ve yazarlara karþý yaptýlar. Hakaret, aþaðýlama yegâne üslûplarýydý. Sonralarý Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle çirkin ve çirkef üslûplarýný, Menderes ve arkadaþlarýna yönelttiler. 27 Mayýs darbesinden sonra ise Demokrat Parti’ye oy veren seçmenlerle uðraþtýlar. 

Darbe dönemlerinde medyada öyle karakterler arzý endam etti ki, bugün AK Parti iktidarýna karþý bayraklaþtýrdýklarý insan haklarý, fikir ve ifade hürriyeti kavramlarý hiç hatýrlara gelmedi. Milliyetçiler/ülkücüler “faþist”, dindarlar/muhafazakârlar “gerici”, “yobaz” oldu. 

Millete tepeden baktýklarý için aþaðýlama, horlama, hakaret dýþýnda bir üslûbu olmayan zihniyet sahipleri, AK Parti iktidarýnýn ilk günlerinden itibaren kin ve nefret söylemini de katmerleþtirdiler. 

Siyaset sahasýnda bilhassa Kýlýçdaroðlu’nun genel baþkanlýðýndan sonra CHP, üslup kirlenmesinin öncülüðünü yaptý/yapýyor. 

Bizler, yani bugün Cumhur Ýttifaký’na destek veren kalemler, siyasîler bunlara uymamalýydýk. 

Ancak neticede biz de insanýz, canýmýz yandýðýnda, “bunlarýn anladýðý dilden konuþmazsak, yazmazsak bunlar asla halden anlamýyorlar” tesellisine sýðýnarak, etkinin tepkiye eþitliðine benzer tavýrlarýmýz, üslûp kaymalarýmýz oldu. 

Bugünlerde ise kendi içimizde ciddi bir üslûpsuzluk, ya da üslûp kaymasý tehlikesi ile karþý karþýyayýz. 

AK Parti bünyesinden iki ayrý parti çýkarma teþebbüsü bir dönem yan yana olan insanlarý karþý cephelerde kýlýçlarýný bileyen kavga insanlarýna dönüþtürme zeminleri oluþturuyor. 

Þahsen ben de Gül/Babacan ve Davutoðlu’nun parti kurma hamlelerini tasvip etmiyorum. Bu partilerin iktidar olma niyetiyle kurulmadýðý, yüzde 50+1 hesabýnda, “Millet Ýttifaký”na stepne olmanýn ötesinde bir varlýklarý olmayacaðý kanaatini taþýyorum. 

Ayrýca parti kurmada isimleri geçen insanlarýn, Cumhurbaþkaný Erdoðan’a vefasýzlýk yaptýklarýna da inanýyorum. Sayýn Erdoðan’ýn onlara verdiði hizmet makamlarýna karþýlýk, hiç de ikna edici olmayan gerekçelerle þimdi devlet sýrlarýný bile ortaya dökme eðilimlerini görünce, bu hallerini kendilerine hiç yakýþtýramýyorum. 

Ama bu düþüncelerim duygusallýkla ilgili. 

Demokrasi açýsýndan bakýnca ortada gayrý meþru bir çaba olmadýðýný teslim ediyorum. Yani vefasýzlýk var tamam ama bir ihanetten söz etmek çok aðýr olur. Üstelik ihanet yaklaþýmý; demokrasinin, parti kurma ve siyaset yapma hakký açýsýndan da kabul edilemez… 

CHP zihniyetini savunanlara ve üslupsuzluðu karakter/huy haline getirenlere bizim sözümüz geçmez. 

Belki kendi “mahallemiz” için bir þeyler demenin faydasý olabilir. 

Birbirimize hareket etmeden, suçlamada bulunmadan da görüþlerimizi söyleyebiliriz. 

Yüz yüze bakamaz hale gelmeden de konumlarýmýzý savunabiliriz. 

Bizim gibi düþünmeyenleri rencide etmeme hassasiyetimiz, kendimizin de rencide olmasýný önleyebilir. 

Þahsen ben, yaklaþan tehlikenin farkýnda olarak bundan böyle azami hassasiyet gösterme kararýndayým…