BM böyleyken Ýsrail neden dursun?

Yüzyýlý aþkýn süredir Filistin topraklarýný sistematik þekilde iþgal eden, üzerindeki Filistinlileri nasýl arzu ediyorsa öyle öldüren, süren, tarlalarýna, evlerine, þehirlerine çöken Ýsrail son bütün parça olan Gazze'yi de bir yýldýr parçalýyor, yýkýyor, eziyor, yaþanmaz hale sokuyor.

Yarýsý çocuk, en az 42 bin Gazzeliyi öldürdü. 100 bin kiþiyi yaraladý, 2 buçuk milyon insaný aç susuz ilaçsýz býraktý ama istediðini alamadý. Gazzeliler Gazze'yi terk etmedi, Hamas da teslim etmedi.

Ýsrail ise akla dahi gelmeyecek her suçu iþledi. Bilinçle ve istekle iþledi. Ýþtahla iþledi.

Netanyahu'dan, Gazzelilere "insansý hayvanlar" diyen saldýrgan Savunma Bakaný Yoav Gallant'tan baþlayarak, "az önce on yaþýnda bir kýz çocuðu öldürdüm ama aslýnda bir kýz bebek arýyorum" diyen Ýsrailli askere ve "hiç Filistinli kalmayana dek onlarý öldürmeliyiz" diyen Ýsrail vatandaþýna kadar sapkýn bir zihniyetle karþý karþýyayýz.

Rezilliðin baþý Netanyahu'dur ama soykýrýmýn ve iþgalin tek sorumlusu o deðildir. Olamaz. Onunla baþlamadý çünkü, onunla bitmeyecek.

Durmayacaklar.

Hamas bahanesiyle Gazze'de yaptýðýnýn bir benzerini þimdi Hizbullah bahanesiyle Lübnan'da yapýyor Ýsrail.

Daha þimdiden 50'si çocuk 100'ü kadýn olmak üzere 600'den fazla insaný öldürdü bile. Telsiz ve çaðrý cihazý saldýrýsýnýn yaralýlarý da dahil yaralý sayýsý 5 bini aþmýþ durumda. Hava saldýrýlarý aralýksýz sürüyor. Bunu kara saldýrýsýndan önce "zemini hazýrlamak" olarak okumak mümkün.

2006'da yaþadýðýný bir daha yaþamamak için bu kez Hizbullah'ý etkisiz hale getirmenin derdinde Ýsrail.

Üstelik Gazze'yi ve Lübnan'ý aralýksýz bombalarken ayný anda birden fazla baþkenti de vuruyor Ýsrail.

Beyrut'u ve Þam'ý bombalýyor. Ýran'ýn kalbi Tahran'da müzakere ettiði Hamas lideri Ýsmail Haniye'yi þehit etti.

Bölge ülkelerini ve kendisini kýnayan, sorgulayan herkesi tehdit ediyor. Ýsrail tarihinde bir ilk olmak üzere Netanyahu ve Ýsrail'i yargýlayan Uluslararasý Ceza Mahkemesi ve Uluslararasý Adalet Divaný da payýný alýyor bu tehditlerden.

Öyle büyük bir pervasýzlýk, vurdumduymazlýk ve kendini beðenmiþlik içindeki Ýsrail; kimseyi takmýyor. BM'yi de takmýyor.

Cumhurbaþkaný Erdoðan'ýn BM Genel Kurulunda ifade ettiði gibi:

BM kürsüsünde BM Þartýný yýrtýp atýyor Ýsrail ve hiçbir þey olmuyor!

Yasak savar cinsten birkaç kýnama, tatlý sert uyarý. Çoðu da "sivil kayýplara biraz daha dikkat lütfen" þeklinde bir yanýlsamadan ibaret. Sanki Ýsrail sivil kayýplar konusunda çok hassasmýþ da arada bir kaçaklar oluyormuþ gibi çarpýtmalar, ahlaksýzlýklar...

Ya da topal ördek Biden'ýn BM kürsüsünde yaptýðý sahtekarlýklar. "(Hamas'ýn elindeki) Esirler gibi Gazze'deki masum siviller de cehennemi yaþýyor" türü cývýklýklar. Tel Aviv'de epeyce bir gülüyorlardýr herhalde bunlara.

Kasým seçimlerine kadar oluþan siyasi boþluðu deðerlendirip zayýf baþkan adaylarýný da kullanarak, gerektiðinde Temsilciler Meclisinde Senato'da parayý bastýrýp Gazze Kasabýný alkýþlatarak iþini gayet iyi görüyor Siyonistler. Dünyanýn patronu olduðunu iddia eden ABD'nin burnuna halkayý takmýþ istediði yerde gezdiriyor.

Ýsrail'i durdurabilecek tek güç ABD. Lakin Silah mühimmat, askeri istihbari, ekonomik diplomatik medyatik her tür desteði ABD baþta olmak üzere Ýngiltere'den, Fransa'dan, Almanya'dan kesintisiz alýyor Ýsrail. En pis, en kanlý savaþ suçlarýnýn ardýndan bile Biden çýkýp "ben sadýk bir siyonistim" demiþken, Blinken "buraya bir Yahudi olarak geldim" diye aidiyet belirtmiþken Ýsrail neden çekinsin?

Ýslam dünyasýnda tarla vakitlice sürülmüþ zaten. Türkiye dýþýnda hakký söyleyen, her alanda samimiyetle çaba gösteren, cesaretlendiren ülke yok. Kýlýný kýpýrdatan yok. Kýpýrdatacak olanýn da gücü yok.

Hal böyleyken neden dursun Ýsrail?

Arzý mevud hedefine bir adým daha atmaktan kim alýkoyabilir onu?

ERDOÐAN'IN MOTTOSU, SAMÝMÝYETÝ VE HAZIRLIÐI

Gazze'de ne olup bittiðine dair BM'de gerçeði haykýran tek konuþmacýydý Erdoðan.

Dünyanýn ve bölgenin baþýna bela olan Ýsrail'in durdurulmasý için akýlcý öneriler sundu. Hukuka, vicdana, insanlýða dair çok önemli vurgular yaptý.

BM'deki sahtekarlýðý yüzlerine vurdu.

Konuþmanýn çerçevesi, mesajlarý ve vurgularý þeksiz þüphesiz çok iyi hazýrlanmýþtý. Cumhurbaþkaný Erdoðan da çok iyi bir hitapla yaptý konuþmasýný. Her satýrda saklý olan duygu ve samimiyet dinleyicilere de aynen tesir etti.

Bu sadece bir hitabet baþarýsý deðildir ama. Sözdeki hakikatin yansýmasýný da hesaba katmak gerekir.

Nihayetinde 2014'ten bu yana her konuþmasýnda, her platformda "dünya 5'yen büyüktür" diyerek ve küresel sistemdeki çarpýklýðýn altýný çizerek deðiþimin mayasýný çalýyor Erdoðan. "Daha adil bir dünya mümkün" mottosu umudu canlý tutuyor.

Deðiþimin kaçýnýlmazlýðýna dair sözler metazori de olsa ABD Baþkaný Biden'ýn aðzýndan bile çýktý sonunda. Fransa Dýþiþleri Bakaný da benzer bir zarureti anmýþtý geçen gün.

Bu deðiþimin "sözle" olmasý artýk mümkün görünmüyor. Ukrayna'da bitirilmeyen savaþýn, Gazze'de durdurulmayan Ýsrail'in dünyayý bir noktaya doðru çektiði açýk deðil mi? Üstelik bölgeyi askeri yýðýnaklarla, "YPG bize niye saldýrsýn", "Mavi Vatan bir masal" diyen siyasilerle ve PKK gibi vekil terör örgütleriyle donatanlarýn barýþtan, adaletten, gelecek inþasýndan falan söz etmesi trajikomik bile deðil.

Niyet kötü, prodüksiyon kötü, oyunculuk kötü ama hepsi gerçek.

Teyakkuz hali þart, herhangi bir zaman deðil bu zaman. Erdoðan liderliðindeki Türkiye'nin bunu görerek son derece akýllý ve seri hareket ettiðini de aþikar.