BM Genel Sekreteri Antonio Guterres bundan birkaç gün önce X'te þöyle bir mesaj paylaþtý...
"Güvenlik Konseyi, II. Dünya Savaþý'nýn galipleri tarafýndan tasarlandý. Dünya deðiþti ancak Konsey'in bileþimi buna ayak uyduramadý. Bir milyardan fazla nüfusa sahip Afrika kýtasýný temsil eden daimi bir üyenin olmamasýný kabul edemeyiz. Afrika'nýn sesleri, görüþleri ve katýlýmý Konsey'in müzakereleri ve eylemlerinde dikkate alýnmalýdýr."
Guterres'in bu çaðrýyý, uluslararasý sistemin büyük bir buhran yaþadýðý bir zamanda, özellikle Afrika'yý merkeze alarak yapmasý, artýk dünyanýn geri dönüþü olmayan bir yola girdiðinin teyidinden baþka bir þey deðil.
Ýkincisi, "galiplerin hukuku" vurgusu da çok önemli... Þimdiye kadar bütün dünya, Ýkinci dünya savaþý sonrasý oluþturulan düzen içinde yaþýyordu. Daha doðrusu, batý içindeki paylaþým savaþýnýn mutlak galibi Amerika'nýn tesis ettiði hukuk ve ekonomik düzen bugüne kadar geldi. Fakat bugün sorun çok büyük.
Bugün uluslararasý kurumlar, býrakýn sorun çözmeyi, bilakis sorunun bir parçasýna dönüþmüþ durumda. Kaldý ki, emperyalizm teorilerine baktýðýmýzda, tesis edilen hukukun ABD imparatorluðunun çýkarlarýný perdelemekten baþka bir iþe yaramadýðý söylenebilir. Yani sorun tarihsel deðil ilkesel.
Cumhurbaþkaný Erdoðan, Guterres'in bu çaðrýsýna, "Dünyamýzda savaþlar etrafýmýzý daha fazla sarmadan, daha fazla insan ve toplum acý çekmeden, daha fazla masum kaný dökülmeden; küresel barýþ ve güvenliði temin etme görevini yerine getirmekten uzak olan BM Güvenlik Konseyi'nin yapýsýnýn kökten deðiþtirilmesi gerekmektedir." diyerek, paradigmal bir destek verdi.
Erdoðan, öteden beri, "dünya beþten büyüktür" ve "daha adil bir dünya mümkündür" diyerek, bir noktada oligarþik bir yapýya sahip BM Güvenlik Konseyi'nin deðiþmesi çaðrýsýný yapýyor.
Uluslararasý düzenin iyiden iyeye sarsýldýðý, jeopolitik kýrýlmalarýn bu kadar yoðun bir þekilde yaþandýðý bir düzlemde, kurumlara karþý güven erozyonu da had safhaya ulaþmýþken, Türkiye'nin bu çaðrýsýnýn en büyük nedeni cari sistem içinde imkanlarýn var olduðunu ve barýþçýl bir þekilde deðiþimin mümkün olduðunu göstermek.
Bugün dünya siyasetinde böylesine bir arayýþ var mý peki?
ABD dahil, kimse düzenin yeniden tesis edilebileceðine inanmýyor artýk.
Geçen yüz yýlýn yükselen güçleri düzen tesis edecek bir siyasi müktesebattan çok uzak.
Öte yandan dünyanýn hemen hemen bütün ülkelerinde de kimlik siyaseti öne çýktýkça, iç siyasette, söz gelimi Avrupa'da yükselen yabancý düþmanlýðý gibi, katýlaþma baþ gösteriyor, popülizm siyasetin tek dili haline geliyor.
Böylesine bir zeminde, güvensizlik duygusunun hâkim olduðu uluslararasý sistem yeni dengesini ancak savaþla kurabilir ki, Cumhurbaþkaný Erdoðan, tam da bu uyarýyý yapýyor, iþ iþten geçmeden de adil bir sistem için çaba gösterilmeli diyor.