Acelesi vardý... “Belediyedeki görevinden istifa etmiþ biri, ayný zamanda iþtiraklerdeki görevinden de istifa etmiþ sayýlýr” gerçeðine raðmen, çýktý, “Ýstifa etmiyorlar, bunlar yüzünden çalýþmaya baþlayamýyoruz” diye bir açýklama yaptý.
Kimden söz ediyorum?
Epeydir bu köþeye konuk etmediðim Sayýn Ekrem Ýmamoðlu’ndan söz ediyorum.
Ýstediði oldu.
Belediye çalýþanlarý, böyle bir zorunluluk olmadýðý halde, ikinci kez istifalarýný verdiler...
Sayýn Ýmamoðlu’nun önünde bir engel kalmadý.
Atamalarýný yaptý.
Sonra?
Sonra da kendine sekiz günlük izin verip “tatile kaçtý...”
Ýstanbullular “acil hizmet” bekliyordu, acelesi vardý ama önceki gün Bodrum’da, Zülfü Livaneli konserinde görüntülendi.
Yaþ aldýkça tatil beldelerinin özel þarkýcýsýna dönüþen tuzu kuru Livaneli için de bir parantez açmak isterdim ama Ýmamoðlu meselesi, daha “acul” bir mesele olarak ortada duruyor.
Hatýrlayalým:
Ýstanbul’u önce hangi hizmetle tanýþtýracaðý sorulduðunda, bilirkiþi edasý kuþanýp, “Trafik” cevabýný vermiþti. Ýstanbul’un en hayati meselesi trafikmiþ, gelir gelmez ilk bu soruna el atacakmýþ...
Geçenlerde sordular:
“Trafik meselesini çözmek için ne yapýyorsunuz Ekrem Bey?”
Ne cevap verdi, biliyor musunuz?
Mealen aktarýyorum:
“Þu an Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nde çalýþma var. O tamamlandýðýnda trafik rahatlamýþ olacak.”
Bir Ýstanbullu olarak kendisine bir öneride bulunmak istiyorum:
Ýstanbul’un trafik sorununu çözmenizi istemiyoruz Sayýn Ýmamoðlu... Beþ yýl belediye baþkanlýðý yaptýðýnýz Beylikdüzü’nün trafik sorununu çözün, yeter... Zira, Edirne’ye gitmek, ilçenize ulaþmaktan daha kolay.
Daha önce çok yazmýþtým. Yazýðým için de zatýalileriyle mahkemelik olmuþtum.
Ýmamoðlu, herhangi bir “çözüm”ün parçasý deðil.
Kendi kendini “sorunsallaþtýran” bir adam...
Çünkü fena halde eklektik...
Herkesi ayný anda o kadar çabuk kucaklýyor, her türlü fikri herhangi bir süzgeçten ve prizmadan geçirmeden o kadar çabuk benimsiyor, araziye uyum konusunda o kadar harika “performans” sergiliyor ki, hangisi gerçek Ekrem Ýmamoðlu, hangisi gerçek fikri, bir türlü anlayamýyorsunuz.
Mesela, Eyüp Sultan’a gidip “Yasin-i Þerif” okuyor, oradan kalkýp “Bu kadar çok namaz kýlmayýn, cennette yer kalmadý” diyerek inanç sahipleriyle dalga geçen Canan Kaftancýoðlu’nun toplantýsýna koþuyor.
Hep merak etmiþimdir:
Ekrem Ýmamoðlu, çeyrek domuzu yedi dakikada mideye indirmekle övünen ve muarýz gördüðünde “Ýnandýðýnýz Allah’ýnýz belanýzý versin” diye çemkiren biriyle hangi vasatý paylaþýr. Ya da böyle bir vasat var mý?
Normal insanlar açýsýndan böyle bir vasat yok ama Ekrem Ýmamoðlu’na her þey uyar...
Öylesi de uyar, böylesi de uyar.
Sýkýþtýðýnda, “Demirtaþ’ý bana sormayýn, bu konuda konuþmayacaðým, dosyasýný incelemedim” diyor ve Demirtaþ’la terör arasýnda irtibat kuranlarý kafalamaya çalýþýyor; seçimi kazanýnca da Barzani’nin Rudaw televizyonuna koþup, “Sayýn Selahattin Demirtaþ’ýn siyasi çizgisini çok beðeniyorum” diye demeç veriyor.
Örnekleri çoðaltabiliriz...
Dindar kesimi kucaklýyor...
Dindar olmayan kesimi de kucaklýyor...
Fakat dindar olmayan kesimin dindarlar üzerindeki sýnýfsal tahakkümünde bir problem görmüyor. Kendi varlýðýnýn, o problemi izale edeceðini düþünüyor.
Dualý, Kur’an’lý mitingler düzenliyor... Kimse bunun laiklikle iliþkisini kurcalamýyor... “Taraftarlarý” bu dualý mitingleri “kriminalize” etmiyor. Ama ayný iþi yapan muarýzlarý nefret kampanyalarýnýn öznesi haline getirildiðinde dönüp bakmýyor bile.
Bir insan, ayný anda, hem problem varmýþ, hem problem yokmuþ gibi nasýl davranabilir?
Dahasý, normal bir insan bu “gevþekliði” kendine nasýl yakýþtýrýr?
Ekrem Ýmamoðlu yakýþtýrýyor iþte.
Þimdi Bodrum’da bol güneþ eþliðinde tatilin tadýný çýkarýyor... Ama Ýstanbullular Beylikdüzü’ne ulaþabilmek için trafikte saatlerce ter döküyor...