Açýk söyleyeyim, bu iþin suyu çýktý...
Diyarbakýr’da çocuklarý PKK tarafýndan daða kaldýrýlan annelerin sayýsý 40’a ulaþtý... PKK kendisine siyasi alanda rakip gördüðü Hak-Par’ýn Dicle ilçe baþkanýný da kaçýrdý... Sýnýrýn öte tarafýnda, ÝÞÝD, Halep’in Kürt köylerine baskýn yapýp 300 kiþiyi kaçýrdý... Nijerya’da Boko Haram örgütünün elinde kaçýrdýðý 200’den fazla genç kýz ve çocuk olduðu biliniyor...
Kaçýran kaçýrana...
Herhalde dikkat etmiþsinizdir: Elinde silâh olan silâhsýz birilerini kaçýrýyor...
Geçmiþte de böyleydi: 1980’ler ve 1990’larda elinde devletin verdiði silâhlar bulunan birileri ‘PKK’lý’ olduðu için insanlarý kaçýrýrdý. Kiminin cesedi bir süre sonra bulunurdu; kaçýrýlanlardan bugüne kadar âkýbetinden haber alýnamayanlar da çok...
Devirler deðiþiyor, taraflar da; ancak eli silâhlýlarýn silâhsýzlara reva gördükleri muamele deðiþmiyor...
PKK’nýn, ya da ‘demokratik çözüm’ yolunda adýmlar atýlmasýndan ve geleneksel olarak Kürtler’in yaþadýðý kentlerle kasabalar ve köylere ‘barýþ’ havasýnýn gelmesinden rahatsýzlýk duyan unsurlarýnýn artýk anlamasý gereken gerçek þu: Türkiye sorunlarýn þiddete baþvurularak çözüleceði bir ülke olmaktan çýktý; sýkýntýlarýn karþýlýklý görüþmelerle sonuçlandýrýlabileceði bir ülke haline geldi.
Bu da geçmiþte kullanýlan yöntemleri günümüzde iþlevsiz býrakan yeni bir durum...
Gerektiðinde þiddet kullanmasýna izin verilen tek yasal güç olan devletin ‘silâhsýz çözüm’ noktasýna gelmesi doðasý yüzünden zordu; zordu, ama o noktaya sonunda gelindi. Bugün devlete hâkim olan düþünce sorunlarýn kaba kuvvete baþvurulmadan ele alýnýp çözülmesidir.
Ýstenen ne? Devletin zaten iyi bildiði silâhlý mücadeleyi yeniden baþlatmasý mý? Karþýlýklý çatýþmalarda hayatýný kaybetmiþ onbinlere yenilerinin eklenmesi mi? Daða kaldýrýlan veya dað kadrolarýna katýlmaya özendirilen gençlerin, hayatlarýnýn baharýnda, ölüm korkusunu tatmalarý mý?
Nedir gerçekten istenen?
PKK veya PKK adýna hareket ettiði iddiasýndakiler, Boko Haram’ýn Nijerya’da, ÝÞÝD’in Suriye’de yaptýðýyla kendilerinin burada yaptýklarý arasýnda hiçbir fark olmadýðýný görmüyorlar mý?
Yazýk ediyorlar; hem kendilerine, hem de kaçýrdýklarý veya kaçmasýna yardým ettikleri çocuklara...
Esas zarar verdikleri ise, çocuklarýn aileleri, anneleridir...
Vakti zamanýnda devlet adýna silâh kullananlara karþý, onlarýn ‘kaybettirdiði’ gençlerin anneleri, feryatlarýný duyurmak için, protesto gösterileri yaparlardý. Hatta bir bölümü, yaþadýklarý yerlerden kopup sýrf dertlerini anlatabilmek için geldikleri Ýstanbul’dan aylarca yýllarca ayrýlmadýlar: ‘Cumartesi anneleri...’
Þimdi, tarihi tersinden tekerrür ettiriyor PKK; anneler ‘Çocuðumu geri verin’ eylemini artýk PKK’ya karþý yapýyor... Bu defa çocuklarý daða götürülmüþ anneler yaþadýklarý yerlerden kalkýp Diyarbakýr’a akýn etmeye baþladý.
Annelere karþý devlet dayanamadý, PKK mý dayanabilecek?
Umarým, sebep olduklarý infialin anlamý üzerinde düþünme fýrsatý bulur daðdakiler; umarým, Türkiye’nin dünyayla uyumlu kaydettiði mesafeyi —fýrsat verirlerse— o gençlerin aðzýndan dinler ve ayaklarý suya deðer... Sadece kaçýrdýklarý çocuklarý annelerine iade etmekle kalmaz, kendileri için de artýk yolun sonunun göründüðünü fark ederler...
Bunu ne kadar erken fark ederlerse o kadar iyi...