Boko Haram ve ‘emperyalizm’

Nijerya’daki Boko Haram örgütü, iki yüzden fazla kýz çocuðunu kaçýrmakla yeni bir zulme daha imza attý. Dünya çapýnda sansasyon meydana getiren bu suçu sözde “Allah adýna” iþlemekle de, Ýslam algýsýna yeni bir leke daha sürmüþ oldu. 

Önce Boko Haram nedir, bir hatýrlayalým: “Boko” Nijer dilinde “Batý usulü eðitim” demek. Söz konusu grup da bu eðitimi “haram” ilan eden Selefi çizgide bir örgüt. Ama haram saydýðýndan sadece kendisi kaçýnsa neyse; bu taassubunu tüm Müslümanlara dayatýyor. Farklý düþüneni de “tekfir” edip (yani “kafir” addedip) meþru hedef sayýyor. Boko Haram militanlarý, bu mantýkla 2002’den beri yürüttükleri saldýrýlarda 4000’e yakýn cana kýydýlar.

Burada karþýmýza çýkan taassubun Müslüman dünyada çok marjinal bir tutum olduðunu vurgulamak lazým. “Batý usulü eðitim” (yani fizik, kimya gibi modern bilimleri içeren, kara tahtayla, sýrayla yapýlan eðitim) Osmanlý’da Tanzimat’la geliþti, ciddi bir tepkiyle karþýlaþmadý. Bediüzzaman Said Nursi gibi alimler, bilakis modern eðitimi çok gerekli görmüþ, sadece bunun yanýnda dini ilimleri de içeren “karma” bir sistem öngörmüþtü.

Bugün de Türkiye dindarlarýnýn modern eðitime itirazý olmadýðý gibi aksine büyük talebi var. (Yakýn zamana dek süren baþörtü yasaðý gibi engellere raðmen.) Dini eðitim isteyen de bunu çoðunlukla imam-hatip okullarýyla karþýlýyor. Boko Haramcýlar ise öyle fanatik ki, görseler, bizim imam-hatipleri dahi tekfir edip hedef haline getirebilirler.

Bu açýdan, ana akým Sünni geleneðe yaslanan, dahasý ciddi bir modernite tecrübesi yaþamýþ Türkiye Ýslamcýlýðý ile, Selefiliðin en katý yorumuna yaslanan, dahasý modern dünyaya karþý Harici fanatizmiyle savaþan Boko Haram gibi gruplar arasýnda paralellik aramak abes olur. Kimi öfkeli muhaliflerin “Türk hükümeti ile Boko Haram arasýnda” kurmaya çalýþtýðý zorlama baðlantýlar da ayný sebeple abestir. 

Sebep ne?

Gelelim asýl deþmek istediðim meseleye: Boko Haram ve benzeri militan örgütlerin nasýl ortaya çýktýðý sorusuna.

Bu soru ne zaman gündeme gelse, bizim medyada hazýr bir cevap bulur: Emperyalizmin oyunlarý. Yani söz konusu gruplar sahici deðildir, birer “taþeron”dur. Emperyalist Batýlý devletlerin Ortadoðu ve Afrika politikalarýna hizmet etmektedirler.

Teslim edelim ki, bu hazýr cevabýn tarihsel bazý dayanaklarý vardýr. Ýngilizlerin Mekke Þerifi Hüseyin’i Osmanlý’ya karþý kullanmasý, ABD’nin El Kaide’nin öncüllerini Sovyetler’e karþý desteklemesi gibi.

Fakat, bu tekil örnekler dünyadaki tüm diðer örnekleri açýklar mý? Batýlý ülkeler hakikaten “her yerde radikal örgüt çýksýn, biz de oralarý iþgal edelim” diye can atmakta mýdýr? Bu onlar için sahiden kârlý mýdýr? Ayný Batýlýlarý, hiç bir þey yapmadýklarýnda, bu sefer “seyirci kalmakla” suçlamýyor muyuz? Ve dini fanatizm, bir “taþeronluk” durumu olmadan, kendiliðinden ortaya çýkamaz mý?

Sanýrým bu sorularý yeterince tartýþmýyoruz. Dahasý, etkilememiz mümkün olmayan Batý politikalarýna odaklanmakla, asýl etkileyebileceðimiz alaný, yani Ýslam-içi tartýþmalarý göz ardý ediyoruz.

Bu açýdan ezber bozucu ve ümit verici bir yazýyý geçen Cuma günü Yeni Þafak’ta Ýbrahim Karagül’ün köþesinde okudum. Meselenin “komplo” boyutunu her zamanki gibi vurgulayan Karagül’ün þu sözleri kayda deðerdi:

Yüz yýldýr yaþananlara duyduðumuz öfke ile, coðrafyaya yönelik müdahalelere çok ciddi reaksiyon gösterdik ama ne yazýk ki bu [radikal] örgütlerin kirli yöntemlerini o kadar baþarý ve cesaretle sorgulamadýk... [Oysa] sadece son yirmi yýlda öyle çirkin örnekler gördük ki, bu örnekleri içimizden temizlemeden coðrafya için, insanlýk için bir gelecek kurmamýzýn mümkün olmadýðýný bilmeliyiz .”

Bence de öyle. Peki ama bu sorgulamayý nasýl yapalým? Boko Haram gibi terör örgütleriyle Ýslam arasýna tam olarak nasýl çizgi çekelim?

Cevabý, Çarþamba’ya.