Bölgemizin geleceği

Geçmişte İngiltere’nin bölgemizde, tek başına çizdiği haritanın değişeceğine ait önemli göstergeler var ama nasıl bir yapı oluşacağı bilinmiyor. Bu konuda bizim şimdiki düşüncemiz bizi yanlış yola götürebilir. Çünkü biz her devletin kendi gücüyle yaşadığını ve ancak bir savaşta yenilirse yok olabileceğini düşünürüz. Bu bakış tarzı, vatandaşların ülkelerine bağlılığını güçlendirse bile, dünyayı yöneten güçler yeni bir yapı oluşturabilir ve bu amaçla birbiriyle mücadele ederler. Bizler genellikle bir devletin gücünü öncelikle askeri gücüyle ölçeriz ama son zamanlarda adı IŞİD olarak anılan bir yapının, ABD gibi dünyanın askeri açıdan en güçlü ülkesiyle savaşabileceğini de doğal karşılarız ve kimin galip geleceği konusunda tartışabiliriz.

***

IŞİD’in ABD gibi dünyanın en güçlü sayılan ülkesiyle mücadelede başarısız olması  düşüncesi yanında, onun ele geçirdiği topraklarda bir devlet kurma ihtimalini de yok saymayız. Vatandaşların olayları böyle değerlendirmesi ve kendi ülkelerine güven duymaları iyi bir duygudur ama şartlar bu düşünceyi yanlış bulmaya neden olabilir. IŞİD ABD’yi savaşta müttefik aramaya sevk ediyor ve belki biz de bunlardan biri olacağız. Bunun askeri bir ihtiyaçtan doğduğu düşünülmemelidir. Bana göre ABD’nin bu tavrı, Irak ve Suriye’nin yeni şekli için destek aramasından dolayıdır. Yani bölge ülkelerinin yeni yapıyı kabul etmesini istemektedir. Sonuçları tahmin etmek için bu olayda rol alan büyük güçleri ve onların hedeflerini tespit gerekir.

Eğer IŞİD gibi bir devlet oluşursa bu Irak’ı ve İran’ı Akdeniz’e bağlar. Bu Irak’la İran’ın yakınlaşma sebeplerinden biri dahi olabilir. Bu yakınlaşma bazı Avrupa ülkeleriyle Çin’in tahmin edilen hedefidir. Bölgede İran’ın lider olması da bu iki gücün siyasi planlarına uygun görünmektedir. Öte yandan bölgede Türkiye’nin etkin bir merkez olması ise ABD ve Rusya’nın politikasıdır diye düşünüyorum. Bunu bir dostluk ve duygusal bir yakınlaşma olarak algılamak yanlıştır. Gördüğüm kadarı ile Türkiye’deki siyasi güç bu kanadı desteklemektedir. Ancak bu görüşün karşıtlarının da olması doğaldır. Bu karşıtlık bölgedeki değişimin tartışılmasından ziyade duygusal nedenlerle iktidara karşı olmak gibi  bir sebebe dayanmaktadır. Geçmişte de ülkemizde iktidara karşıtlık siyasi değil duygusal olarak ifade edilirdi. Mesela kuruluş ilkelerinin ihlali darbe sebepleri arasında gösterilirdi. Partilerimiz bu dünya çapındaki gelişme ve düzenleme çalışmalarını analiz ederek siyasi projeler üretip farklılıklarını ortaya koymak yerine iktidarın güncel olaylardaki hatalarını tenkit etmekle yetinmektedirler.

***

Bölgemizde çok önemli  bizi yakından ilgilendiren siyasi olayların arka planını doğru görmeliyiz. Bunu iktidar ve muhalefet partileri olarak gerekirse birlikte ele almalıyız. Sınırlarımızın dibindeki bu çatışmalarda Kürtlerin de kullanılması ihtimali mevcuttur ve bu durum şüphesiz bizi doğrudan etkiler. Büyük güçlerin muhtemel siyasi planlarını doğru değerlendirirsek kayıpla karşılaşmayız. Düzeltmemiz gereken yanlışlığımız dünyayı yakından izlemek ve gereken politikayı uygulamak yerine duygusal davranmamızdır. Özellikle muhalefet bir tek kişinin değişmesiyle ülkenin yeni ve daha iyi bir yapıya kavuşacağını düşünmekten vazgeçmeli olayları objektif değerlendirmeler ışığında irdelemeli, muhalefetini siyasi görüşler olarak kamuya sunmalıdır. Şimdi içeriyle ilgilenirken bir yandan da pencereden dışarıya bakmak gerekiyor. İçerideki olaylar duygusal olsa bile dışarısı hayati sorunlar içeriyor.