Bölgesel statüko makasý: Silah ve siyaset

Bölgemizde son beþ yýlda yaþanan süreç, toplumsal taþýyýcý güce sahip siyasal hareketleri iki tercihin arasýnda býrakmýþ durumda: Silah veya siyaset. 

Mýsýr’dan Irak’a, Suriye’den Yemen’e; meþru siyasi taleplerin taþýyýcýsý olmayý tercih etmek, an itibariyle ‘kaybeden’ aktör anlamýna gelmektedir. Batý’nýn bölgesel statükonun unsurlarýyla beraber deðiþimi bastýrma dalgasýnýn üzerinde kolaylýkla mesafe kaydeden tek bir unsur oldu: Silahlý mücadeleyi ve kanlý süreçleri tercih edenler. Gelinen nokta itibarýyla, silahlý mücadele potansiyeli olmayan bir hareketin, toplumsal tabaný ne ölçüde güçlü olursa olsun, nihai düzende kendisine bir yer edinme ihtimalini düþünmesi imkânsýz hale getirildi.

En son Yemen’de yaþanan darbe, bu makasýn en trajik örneklerinden birisi. Ýlk anda darbeyi yapanlar adýna bir kazaným olarak görülecek olan süreç, çok daha kanlý bir sayfanýn açýlmasýndan baþka bir anlama gelmiyor. Zaten Irak ve Suriye üzerinden yeterince motivasyon saðlayan mezhepçi dalganýn, Yemen krizinde “Mekke’nin de misyoner bir hedefe dönüþmesi”nin nasýl bir karþý tepki üreteceðini tahmin etmek zor deðil. Irak iþgalinden beri, ezici nüfus çoðunluðuna sahip Sünni ana damarýn, bölgenin hemen her tarafýnda bu denli tahrik edilmesinin oluþturduðu kontrolsüzlüðün hýzla yönetilmekten uzaklaþtýðýný görmek gerekiyor. 

Sahada fay hatlarý bu þekilde hareketlenirken, yaþanan krizlerin paydaþlarý ve müdahale etme potansiyeli olan aktörlerin kahir ekseriyetinin meseleye yaklaþýmýnýn mezhepçi miyop kazanýmlar politikasýnýn sofistikasyonun ötesine geçtiðini söylemek zor. Bugün bölgede kanlý hale gelen krizlerin tamamý belli aþamalarda yönetilebilecekken ve siyasal çözümler bulunma ihtimali güçlü bir þekilde varken, bölgesel statükoyu koruma ümidiyle silahlý süreçlerin önü doðrudan veya dolaylý bir þekilde açýlmýþ oldu. Sonuçta statükoyu da koruyamayan aktörler, bütün bölgenin silahlý aktörleri arasýnda, kýsa vadeli kazanýmlar peþinde koþan bir jeopolitiðe hapsoldular. IÞÝD’le beraber kontrolün tamamen kaybedilmesiyle, tüketici sürece müdahale dahi edemeyen yeni bir statükoyu vücuda getirdiler.

Deðiþim dalgasýnýn kaybetmesine yatýrým yapanlar, ortaya çýkan kaos karþýsýnda maliyetin her geçen gün büyümesiyle ne yapacaklarýný bilmez haldeler. Örneðin; Arap isyanlarýnýn kalbi olan Mýsýr’da, olabilecek en sert ve ahlâksýz þekilde deðiþim dalgasýný bastýrmak için bir araya gelenler, içten içe hýzla büyüyen Mýsýr krizinin de benzer bir temenni ile ortadan kalkmasýný bekliyorlar. Mýsýr’da her geçen gün biriken sosyo-ekonomik felâketin, kendisine siyasal bir ifade kanalý bulamazsa, deðiþim dalgalarýnýn bastýrýldýðý örneklerden farklý bir yere sürüklenmesi mümkün deðil. Bu hiç de karmaþýk olmayan dalganýn nereye gittiðini idrak etmek ve sorumluluk almak yerine, ‘günü kurtarmanýn geleceðini kurmak’ anlamýna gelmesini temenni ediyorlar. 

Oysa, oldukça basit bir okuma yapmak bile, Mýsýr’da büyüyen krizin hýzla ‘silah ile siyaset’ tercihine geleceðini görmeyi icbar ediyor. De facto felç haldeki ekonomik hayatýn tetikleyeceði yeni bir toplumsal dalganýn, yine yeni bir siyasal dalga üretmesi kaçýnýlmaz. Lakin, darbe olmamýþ, binlerce insan öldürülmemiþ, on binlerce kiþi hapsedilmemiþ gibi davranarak krizi okumaya devam eden aktörler de, diðer örneklerde oynadýklarý tahripkâr rolü oynayacaklarýnýn iþaretlerini güçlü bir þekilde veriyorlar. 

Darbeye aktif destek saðlayan Körfez’in Yemen’de tekrar eden jeopolitik iflasý ve Libya’da krizi derinleþtiren ve daha kanlý hale getiren müdahalelerinin Mýsýr’da daha sofistike bir yaklaþým üretmesi imkânsýz. Özellikle, Krallýðýn paralize olmuþ liderliði ve karar alma süreçleri; statükoya verilen amansýz destek ve yatýrýmýn yönetilmesini imkânsýz kýlacaktýr. Bu durumu çok uzaða gitmeden, hýzla görmemiz muhtemeldir. Benzer þekilde Irak ve Suriye’de mezhepçi yatýrýmlarýnýn meyvelerini kaos olarak alanlarýn ve Irak’ta baþladýðý yere dönenlerin hiçbir ders çýkarmadýðý da Yemen’deki geliþmelerden görülüyor.

Bu noktada, kýsa vade için bir projeksiyon yapmak gerekirse; süreçleri kanlý hale getirenlerin ilk anda kazandýklarýný ama kanlý kazanýmlarýný hýzla ve çok daha derinleþen bir tabloyla kaybetmeye baþladýklarýný göreceðiz. Bu kýsýr döngü yaþanýrken, ‘tükenmiþlik sendromu’na ram olmuþ kriz bölgelerinden en az biri kabul edilebilir bir selamete ulaþmadan, silahýn karþýsýnda kurucu siyasi damarlarýn tercih edilmesi için gerçekçi bir zemin oluþmayacaktýr.