Gerek uluslararasý sistem gerekse de bölgesel düzen(lerde) derin krizler yaþanýyor. Bu yeni dalganýn baþlangýcýný 1990’larýn baþýna kadar götürmek mümkün. Sadece 11 Eylül sonrasý manzaraya bakmak bile, saðlýklý bir fotoðraf çekmek için yeterli olabilir. Bugünlerde Irak üzerinden yeniden baþlayan hareketlenmenin dinamikleri de, birçok açýdan, on yýlý aþkýn zamandýr meydana gelen küresel ve bölgesel siyasi kýrýlmalarla alakalý. Adeta, 11 Eylül sonrasý fay hatlarýnda yaþanan kýrýlmalarýn oluþturduðu siyasal tsunamilerle baþ edilmeye çalýþýlýyor. Bu tektonik hareketlerin büyük bir kýsmýnýn müsebbibi olanlarýn, ortaya çýkan neticeler karþýsýnda içinden çýkamadýklarý bir kýsýr döngü yaratmýþ olmalarýnda da þaþýlacak bir durum yok. 1980’lerde Afganistan’da yaþanan kýrýlmanýn 11 Eylül’deki payý, Ýsrail iþgalinin Ortadoðu’daki farklý neticeleri, Arap dünyasýnda deðiþimin karþýsýnda durmanýn Kýrým’daki tezahürleri, Irak iþgalinin sebep olduðu bugünkü sorunlar. Bu nevi çapraz iliþkileri çeþitlendirmek mümkün. Irak’ta IÞÝD yeni keþfedilmiþ, bir anda ortaya çýkmýþ bir sorun tadýnda verilen tepkilere bakýnca, yukarýda sadece birkaçýný sýraladýðýmýz karmaþýk etkileþime dair ciddi bir perspektifin ortada olmadýðý söylemek, yanlýþ olmayacaktýr. Türkiye’nin, daha iþgal baþlamadan, 2003’te, Sayýn Davutoðlu öncülüðünde yürütülen ‘Irak’a Komþu Ülkeler Konferanslarýnda’ dile getirilen endiþelerin ve yol haritasýnýn býraktýðý yerde patinaj çeken bir Irak manzarasý var.
Aradan geçen 11 yýla raðmen, neredeyse temel meselelerde bu denli zayýf bir ilerleme olmasýnýn sebepleri üzerine düþünmekte fayda var. Benzer þekilde, Mart 2010’da Türkiye’nin desteðiyle, Irakiyye hareketinin, seçimleri kazanmasýna raðmen oluþturulan de facto siyasi yapýnýn bugün maliyetleri herkes tarafýndan kabul edilmektedir. Dört yýl önce Türkiye’nin uyarýlarý ciddiye alýnsa, belki de, Irak’ta konsolidasyon süreci belli oranda daha iyi þekilde hayata geçebilir, seçimleri kazanmýþ Irakiyye’nin önderliðinde daha kuþatýcý bir geçiþ saðlanabilirdi. Türkiye’nin uyarýlarýnýn bugün için de ciddi bir anlamý olmakla beraber, ortaya çýkan maliyet tablosu çok daha farklý. Ýþgalle baþlayan, son dört yýlda yapýsal hale gelen sorunlar karþýsýnda çok daha farklý bir perspektif ortaya konmasý gerekiyor. Aksi takdirde bugün konforlu bir belaya dönüþmüþ olan IÞÝD üzerinden baþka tektonik hareketlenmelerin yaþanmamasý düþünülemez. Kaldý ki IÞÝD’de zaten tam da böylesi bir yaklaþýmdan dolayý var olabilmiþtir.Baþka bir deyiþle, lokal bir anestezi eþliðinde müstakil bir IÞÝD ameliyatý düþüncesinin, 2010’da Maliki üzerinden düzen kurma arayýþýndan bir farký bulunmamaktadýr. Her ikisi de anestezi etkisi devam ettiði sürece operasyon bölgesinde konfor saðlamakta ama orta vadede sancýlarýn hýzla yükselmesinin önünü açmaktadýr.
IÞÝD sorunu sýnýrlarý aþan bir yapýya sahiptir. Bu elbette bir tesadüf deðil. Zira Sünni bölgeyi, Irak’ý ve Ortadoðu’yu aþan, çok daha derin bir sancýnýn içerisinde kendisine rahim alaný bulmuþ bir hareketten bahsediyoruz. Þümullü bir perspektifin ortaya çýkmadýðý her senaryoda, sadece þartlarýn doðurduðu aktörlerin deðiþtiði, sorunlarýn benzer düzeyde seyrettiði manzaralara þahitlik etmeye devam edeceðiz. Bu noktada, özellikle Arap isyanlarýyla beraber ana eksene dönüþen eklektik yaklaþýmýn ürettiði “kaotik diplomasi ya da politika kriziyle” karþý karþýyayýz. Bütün bölgeyi kavuran krizi bütüncül bir þekilde ele almak yerine, her bir krizde taktiksel farklýlýðý aþacak düzeyde birbirini nesh eden bir yaklaþým yaygýnlaþtý. Benzer bir durumun IÞÝD meselesinde ortaya çýkmamasý, öncelikle Suriye ve Irak krizini baðýmsýz birer unsur olarak ele alýnmamasýndan geçiyor. Aksi takdirde, Esed’in katliamlarýný kimyasal silahsýzlanma, Baas rejimine isyaný El-Kaide sorununa, Maliki’nin krizi derinleþtiren politikalarýný bölgesel bir taktiksel-politika aracýna dönüþtüren yaklaþým tekrar edecektir. Böylesi bir netice yeni bir statüko oluþturmak anlamýna gelecektir. Suriye’de Baas rejiminin katliamlarý durdurulmadan, Irak’ta Baðdat merkezli kriz alanlarý tedrici bir þekilde soðutulmadan, bölgesel aktörlerin her iki krizle iliþkisi deðiþmeden, hepsinden önemlisi Irak’ý 2003’te iþgal eden ABD’nin öngörülebilir bir yaklaþýmý ortaya çýkmadan; Ortadoðu krizi de bir IÞÝD sorununa dönüþme tehlikesiyle karþý karþýya kalabilir.