Selim ATALAY
Selim ATALAY
http://www.selimatalay.com
Tüm Yazıları

Bölünmezsen dışarıdan seni yönetemezler

Beyaz Adamın sömürgecilik tarihinden günümüze dersler: O zaman kıtaları yönetmek için, milyonları küçük gruplara, kabilelere ayırmışlardı

Beyaz Adam Avrupa’dan çıkıp uzak diyarlarda arazi zapt edip, yerel kaynakları bedavadan, oranın halkını da dilediği gibi kullanmayı keşfedeli, 500 yıl kadar oluyor. 

500 yılda bu işlerin unutulup, insanlığın yeni ufuklara yol alması beklenirdi. Ancak mazlum milletler unutmuyor. Üstelik Sömürgecilik, günümüze Beyaz Adamın ırkçılığı olarak uzanıyor. Kibarca ‘yabancı düşmanlığı’ diyorlar. Türkiye ise sömürgecilik yapmadı, ırkçılık bilmedi. Buna rağmen Türkiye’nin tarihiyle uğraşıyorlar. Kendi tarihlerine ne demeli ? 

Afrika’yı 1870-1880 arası birbirleriyle kavga ederek ele geçirdiler. İngiltere, Fransa, İspanya, İtalya, Portekiz, Almanya, Belçika, otlak alır gibi Afrika’da ülke kapatıyordu. Sanayileşme yeni başlamıştı ve bu ülkeler hammadde, bedava emek ve de pazar için Afrika’yı paylaşmaya, yağmalamaya giriştiler.

1883-84 Afrika’daki paylaşım sırasında Beyaz Adamın birbiriyle itişmesi o kadar rahatsız edici boyuta ulaştı ki, Berlin’de konferans toplayıp, Afrika’yı resmen paylaştılar. Harita üzerinde koca kıtayı parsellediler. Berlin Konferansı, İngiltere, Fransa, Almanya, Portekiz ve Belçika Kralı arasındaki yağma konferansıdır. Afrika’ya fikrini soran olmadı.

Yağma 1960lara kadar doğrudan sürdü. O tarihte Afrika bağımsızlığına kavuşmaya başladı. Bağımsız Afrika’yı da ikili anlaşmalarla ve yerel işbirlikçilerle yemeyi sürdürdüler. Sonra Avrupa Birliği’ni kurdular... ‘‘AB bir Beyaz Adam kulübüdür’’, deyince de kızıyorlar. 

1884 BERLİN PAYLAŞIMIYLA AFRİKA
İngiliz, Fransız, Alman diye renk ve tonlama grubuna göre. Free dediği yer: BOŞ ALAN 

Sen önce kendi sayfalarını düzelt

Berlin’den Afrika’nın Namibyası’na kuş uçuşu uzaklık, 8300 km’dir. Almanya uzaklıkları aşıp Afrika’nın o kıyısını gözüne kestirip bölgeyi sömürge yapmıştı.

Neden orası ? Çünkü koca kıta parsellenmişti, boş yer kalmamıştı. Sömürgeci paylaşımın dorukta olduğu 1914’te Afrika’nın yüzde 90’ı sömürgeydi.

Almanya Namibya’da yağmaya başladıktan 20 yıl sonra, 1904’te yerel kabileler isyana cüret etti. Alman ordusu da isyanı tek emirle bastırmaya başladı: ‘Nerede bir Herero kabile üyesi görülürse, vurulacak’.

Katliam dört yıl sürdü. Silah kullanmadıklarını ağaçlara astılar... Kaçanı çöle sürüp, açlık ve susuzlukla yok ettiler. Herero kabilesinin yüzde 80’i, Nama kabilesinin yarısı yok edildi. Yaklaşık 100 bin kişinin öldüğü biliniyor. O zaman oralarda nüfus zaten azdı... Tutsak alınan halk üzerinde biyolojik deneyler, kimyasal kullanımı ve kadınlara sistematik tecavüz de Alman operasyonlarının parçasıydı. Biyolojik deneylerde zaten beyaz ırkın üstünlüğü, Afrikalıların da geriliği ‘kanıtlanmıştı’… Sonra Almanya, 30 yıl sonra Avrupa’daki komşularına göz dikecekti.

Namibya ’20. yüzyılın ilk soykırımı’ olarak bilinir. Almanya yıllarca bu olayı unutmuş göründü, daha geçenlerde özür gibi olmayan bir özür diledi. Şimdi de Namibya ile tazminat konuşuyorlar. 

Almanya dosyanın soykırım diye anılmasını istemiyor. Tazminatı da ‘yardım’ olarak vermek çabasındalar. Afrika’nın diğer eski sahipleri de gelişmeleri kaygıyla izliyor. Namibya kendilerine karşı emsal olur mu- diye. Üstelik bu ülkeler, başkalarının tarihiyle uğraşan ülkeler.

KÜÇÜK PARÇALARI YÖNETMESİ KOLAYDIR 

Bir avuç Beyaz Adamın koca ülkeleri sömürge haline getirmesinin sırrı, hala tartışılır. Sır, sanıldığı gibi silah ya da teknoloji gücü değil, psikoloji ve sosyolojidir. Asıl neden, hedef ülke insanlarının bölünmüş olması, ortak bilince sahip olmaması, ve birbiriyle mücadele eden grupların varlığıdır. Örneğin bu gruplardan bazısı menfaati, beyaz adamın  yanında olmakta bulur. 

Antropologlar, Beyaz Adamın  ‘kabile’ anlayışını kullanarak sömürge yönetimi kumayı başardığını yazar. Bu teoriye göre, Afrika’da sanılanın aksine ‘kabile’ yoktur ve kabile anlayışını Beyaz Adam getirmiştir. Üstelik bu teoriye göre, Beyaz Adam, Afrika’nın kendisine karşı birleşip güçlü durmaması için, Afrikalının küçük ve parçalanmış kabilelere ait olduğuna inanmasını sağlamıştır.  

Etiketleyip, gruplayıp, parçalara ayırınca, yönetmesi de kolaydır. Bu teorinin zayıf tarafı, dil farklılıkları... Bu grupları en kolay dil farklılıklarıyla ayırmışlardı. Öte yanda gruplar arasında rekabet ve çatışma körüklenince, o zaman da ‘böl ve yönet’ senaryoları başlıyor... 

Bu yöntemler sömürgecilerce Afrika ve Asya’da uygulandı, başarılı sonuç alındı. Şimdi dünyada olanlara bakınca, aynı yöntemlerin hala uygulandığını görüyoruz. Uyanık durup kabilelere ayrılmamak, küçülmemek, küçük lokma olmamak ve tarihi iyi bilmek gerekiyor.