Bombacısına saygı duyan hanımefendi

Halaoğlu Hüseyin Aygün, her ağzını açışta küfrediyor diyor; devletin Dersim ayıbından dolayı özür dileyen Başbakan Erdoğan’ı “faşist diktatörlükle” suçluyor.

Kaç kez yazdım:

Dersim nedir Hüseyin Bey?

Dersim’den dolayı özür dileyen Erdoğan’a “faşist diktatör” diyecekseniz, Dersim ayıbını işleyenleri nasıl adlandıracaksınız?

İsmet Paşa’ya bir çift sözünüz olacak mı?

General Alpdoğan için hangi tahkir sözcüklerini kullanacaksınız?

Sabiha Gökçen’e ne buyuruyorsunuz?

Sabiha Gökçen’in, “O emretti, ben bombaladım” dediği Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili düşünceleriniz nedir?

Üçüncü köprüye “Yavuz” isminin verilecek olmasına sert tepki gösterdiniz.

Hem Yavuz Sultan Selim’e, hem de “Yavuz” ismini yüceltenlere daldınız.

Açtınız ağzınızı, yumdunuz gözünüzü.

İkinci havaalanının ismine niçin itiraz etmiyorsunuz?

Sabiha Gökçen’in ayrıcalığı nedir?

Bir vakitler (hani acayip solcuyken) “Dersim’e ve Seyit Rıza’ya iade-i itibar” istemiştiniz...

Ne oldu?

Kılıçdaroğlu “Şimdi zamanı değil” dedi diye mi bu işten vazgeçtiniz?

Şimdi değilse, ne zaman?

Bir de yasa teklifi hazırlamıştınız... Tunceli’nin isminin “Dersim” olarak değiştirilmesini istiyordunuz...

Bu işten neden vazgeçtiniz?

Kaçtır bunları yazıyorum ama hedef bellediği kişiye “faşist diktatör” diyen, başka da bir şey diyemeyen Hüseyin Bey’den tık yok.

Bir zamanların tavizsiz solcusu Hüseyin Aygün, “Dersim’de ne oldu?” diye sorulunca yelkenleri suya indiriyor.

Cesur yazılar yazmıştı.

Cesur yaklaşımları vardı.

Radikal şeyler söylüyordu.

Parlamentoya girince (yani Kılıçdaroğlu’ndan ayarı alınca) cesaretini kaybetti.

Hüseyin Bey böyle de, bir başka CHP milletvekili Sabahat Akkiraz hanımefendi çok mu farklı?

Bakın Twitter hesabına ne yazmış: “Sayın Atatürk’ün manevi kızına saygı duymak gerekir. Atatürk’e duyulan saygıdandır bu. Ama Dersim’de insanların üzerine bomba atmak ayrıdır.”

Işığı bol olsun, İlhan Selçuk “işkencecisini” affettiğini yazmıştı. Ortak düşman “Erdoğan”a karşı, işkencecisiyle işbirliği yapabileceğini söylüyordu.

Gerekirse, emperyalizmle de işbirliği yapılabilirdi.

Nitekim yaptı.

Irak’ı işgal ederek Ortadoğu’ya çöreklenen ABD Başkanı George W. Bush’a mektup yazdı: “Türkiye’de laiklik tehlikede... Erdoğan şeriat devleti getirecek. Lütfen Türkiye’nin kaderine el koyunuz” dedi.

Sabahat Akkiraz hanımefendi de, “bombacısını” affediyor ve insanları bombacısına saygı duymaya çağırıyor.

Hayır, “Stockholm sendromu” filan gibi laflar etmeyeceğim.

Hoş değil...

Sabahat Hanım, ikinci bir tweet atıp, durumu düzeltme yoluna gitmeseydi, bu yazıyı da yazmayacaktım.

Bakın “düzeltme” tweetinde ne diyor: “Katil kimse, saygı duymuyorum. Senin benim katilim yok. Halkını öldüren kimse, suçlu... Halkı bombalayan da buna dahil.”

Sabahat Akkiraz, görüldüğü üzere, lafı yuvarlıyor.

Daha doğrusu, netameli alanlardan kaçıyor.

Hadi öyle olsun...

Madem Sabahat Hanım “Sayın Atatürk’ün manevi kızına saygı duymak gerekir” diyor, biz de öyle yapalım.

Saygı duyalım ve daha fazla kurcalamayalım.

Peki Beşar Esat’a ne buyurulur?

Sabahat Hanım ölçülerine göre hem suçlu, hem katil, hem bombacı.

Hem de mütemadiyen “halkını öldürüp” duruyor.

Erdoğan’a bol keseden “diktatör” diyen arkadaşlar; Esat’a bir çift sözünüz olacak mı?

Sabahat Hanım, Hüseyin Bey, Kemal Bey?

Bir gün sizden de “diktatör Esat” lafını duyabilecek miyiz?