Bölge İdare Mahkemesi, Topçu Kışlası’yla ilgili yürütmeyi durdurma kararını iptal etti.
Bu ne demektir?
Esasında bir şey demek değildir...
Sadece “fikirde yaşayan” Topçu Kışlası’yla ilgili bir girişim, bir fizibilite, bir çalışma, belediye meclisince alınmış bir karar bulunmadığına göre, ilk mahkemenin verdiği “yürütmeyi durdurma” kararı da, ikinci mahkemenin verdiği “iptal” kararı da, herhangi bir anlam taşımamaktadır.
Bekleyelim, görelim...
Gezi Parkı “park” olarak mı kalacak, yerine Topçu Kışlası mı inşa edilecek?
Zamanı gelince konuşuruz.
Fakat, mahut odakların geleneksel çarpıtma ve manipülasyon çalışmaları tüm hızıyla sürüyor.
Bölge İdare Mahkemesi’nin “iptal” kararını nasıl duyurdular, biliyor musunuz?
Şöyle: “Mahkeme iptal dedi, AVM’nin önü açıldı...”
Peşinden, akıllara seza yorumlar...
İşte efendim, Bölge İdare Mahkemesi iptal kararıyla sadece AVM’nin önünü açmamış, “gericiliğin sembolü” olan Topçu Kışlası’nın yapımına da onay vermiş.
İnanmayacaksınız ama aynen böyle şeyler yazıyorlar...
İnternet üzerinden Gezi Parkı eylemlerine müşteri toplayan bir tiyatro sanatçısı da, “Topçu Kışlası’nın önünde bazı Osmanlı subayları şeriat isteriz diye slogan atmışlardı. İşte 31 Mart gerici ayaklanmasının sembolü bu kışlayı yeniden yapmak istiyorlar” diyerek, esaslı bir tarih ve sosyoloji dersi vermişti.
Böyle mi olmuş?
Bakalım:
Birincisi muhteremler, 31 Mart ayaklanmasıyla Topçu Kışlası’nın bir alakası bulunmuyor. “Taşkışla” derseniz, anlarız... Ayrıca Taşkışla’yı yıktırıp, yerine park yapılmasını niçin savunmuyorsunuz? Burası da anlaşılabilmiş değildir...
Hatta Topçu Kışlası’nın ikiz kardeşi sayılan Selimiye Kışlası da yıkılmalıdır. Osmanlı’yı ve “geri uygarlığı” çağrıştıran hiçbir eser ayakta bırakılmamalıdır.
İkincisi, Topçu Kışlası gericiliğin sembolü değildir...
Bilakis, “ilericiliği”, “batılılaşmanın”, “modernleşmenin” sembolüdür...
Bu kışlayı ve “ikizi” sayılan “Selimiye Kışlası”nı ortaya çıkaran zarureti incelerseniz, ne demek istediğimi anlarsınız... (Biraz 3. Selim dönemine, “ıslahat” fikriyatına”, bu fikriyatın nasıl ve hangi eller tarafından engellendiğine, Kabakçı isyanına, Yeniçeri ocağının üstlendiği tarihsel misyona, 2. Mahmut’un hangi gailelerle boğuşmak zorunda kaldığına, ilk modern ordunun nasıl kurulduğuna bakın... “Google”a baksanız da olur... Boş boş sallamaktan iyidir.)
Üçüncüsü, tarihte Topçu Kışlası’na “anlam” atfeden bir gerici yoktur...
Bulamazsınız...
Dördüncüsü, ille bir anlam arıyorsanız ya da bir yakıştırmada bulunmak istiyorsanız, bu kışlayı “Vandallığın sembolü” sayabilirsiniz...
Kışla, İsmet Paşa’nız tarafından yıktırılmıştır...
Bir Fransız çevre planlamacısının iğvasıyla, Taksim’den Harbiye’ye uzanan bölgede “şehir meydanı” yaptırma hevesine kapılmıştır, bu çalışmasını (nedense) sadece Topçu Kışlası’yla sınırlı tutmuştur.
Bugün eylemlerinize “kumanya” taşıyan Divan Pastanesi, tasarlanan meydanın tam ortasında kalmaktadır... Hilton da öyle...
Beşincisi de şu olsun:
Madem “çevre” ve “yeşil” diye ölüyorsunuz, eylem kalemlerinizin içine sadece Gezi Parkı’nı değil, Divan Pastanesi’nin bulunduğu çok katlı binayı, Hilton’u, Gezi Parkı’nın denizle temasını (göz temasından bahsediyorum) kesen uyduruk apartmanları da katmalısınız. (Bu apartmanların tapusu kimlerin, hangi devlet büyüklerinin üzerine kayıtlıdır? Buna da bakarsanız ayrıca memnun olurum.)
Sonra da şu soruyu sormalısınız:
İsmet Paşa “meydan” çalışmasını niçin tamama erdiremedi? Gücü Topçu Kışlasına mı yetti?