Bosna’dan Kudüs’e...

Biliyorum, seçim atmosferi her yeri kaplamýþ durumda ve bu atmosferde seçimsiz bir yazý yazmak pek naif bulunabilir. 

Ama neylersiniz ki biz ayný hafta içinde bir gün arayla Bosna ve Kudüs’ü birlikte yaþadýk.

Çarþamba günü Cumhurbaþkaný ile Bosna’ya gittik, döndük Cuma günü, bir grupla Kudüs yolculuðuna çýktýk.

Bosna’da özel sohbetlerde “Türkiye’de insanlarýn yüreðinde Bosna’nýn ve Kudüs’ün yeri çok ayrýdýr” dedim. “Mekke - Medine kuþkusuz çok özel bir anlam ifade eder. Bosna ile Kudüs ise sanki yaralý yanlarýyla sevgiyle, ilgiyle, þefkatle sarýlacak iki Ýslam yurdu gibi görülür.” 

Kudüs’e hepi-topu iki buçuk günlük bir ziyaretti bizimkisi. Neredeyse saniyeleri doldurulmuþ bu sürede, yine de Kudüs ve Filistin’den aldýðýmýz, deryadan bir katre miktarýndaydý.

Sonuç olarak þunu söyleyebilirim ki, neresinden bakarsanýz bakýn Kudüs bir Ýslam þehridir.

Evet, üzerinde Haçlýlar oynamýþ, Ýngilizler oynamýþ, Yahudiler oynamýþ, hâlâ oynanýyor, hâlâ Kudüs’ün Yahudileþtirilmesi için ne mümkünse yapýlýyor ama Hazreti Ömer’in açtýðý kapýdan giren Ýslam, Selahaddin’i Eyyubi’nin, Memluklularýn, Osmanlýlarýn inþalarýyla adeta yüreðine Ýslam kazýnmýþ bir belde haline gelmiþ.

Aslýnda Hazreti Ömer’le baþlayan tarih, o beldeden geçen bütün Peygamberlerin -ki hepsi de Ýslam peygamberidir- manevi miraslarýnýn muhafazasýný da temin etmiþtir.

Hazreti Ömer’in Kudüs’e giriþinde kendisine þehrin anahtarýný teslim eden Kýyamet Kilisesi baþ papazýnýn “Gelin burada, kilisemizde namaz kýlýn” davetini kabul etmemesi meþhurdur. Ömer papaza “Hayýr, þayet orada namaz kýlarsam Müslümanlar kilisenizi alýp cami haline getirebilirler” demiþ ve oracýkta þimdi “Hazreti Ömer Camii” diye bilinen yerde namazýný kýlmýþtýr. Biz orada Kýyamet Kilisesinin çan sesleri ile Cami’den okunan ikindi ezanýný peþpeþe dinlediysek, bu Ýslam’ýn Kudüs’e getirdiði o müsamaha ikliminin eseridir.

Haçlýlar, Ýngilizler ve Yahudiler birçok Ýslam eserini yok etmiþler. Bunlar içinde camiler, medreseler, kütüphaneler, çeþmeler, mezarlýklar, sivil mimari her þey var.

Ama yine de Kudüs’ün ruhuna Ýslam sinmiþ durumda.

Ve orada, þehrin baðrýnda Mescid-i Aksa var ki, bir tür Harem alaný olarak ifade edilen Mescid-i Aksa, bünyesindeki Mirac yolculuðuna tanýklýk eden Kubbetüssahra ile, Kýble Mescidi ile, Burak Mescidi ile, Selahaddini Eyyubi ve Abdülmelik bin Mervan’ýn oðlu Süleyman’ýn yaptýrdýðý mescidler ile Kudüs’ün Müslümanlýðýný bekliyor.

Mescid-i Aksa’nýn yanýnda yöresinde farklý din ve mezhep mensuplarýna ait kiliseler, sinagoglar yapýlmýþ, bir vadi dolusu alan, Yahudiler için “cennetten parsel niyetine” trilyonlar karþýlýðýnda içinde ceset olmayan mezarlara dönüþmüþ.

Ama Kubbetüssahra Kudüs’ün sembolü olarak orada anýt gibi duruyor. Nereden fotoðraf çekseniz oraya o kubbe giriyor.

Nüfus yapýsý deðiþtiriliyor Kudüs’ün. Þu anda yüzde 65-35 gibi bir orandan söz edildi ki bu rakamýn azýnlýðý Müslümanlardan oluþuyor. Ýsrail’in politikasý “Daha çok daha çok Yahudi iskaný”ný öngörüyor. Bu noktada fütursuz da davranýyor Ýsrail yönetimi.

Oradaki Müslümanlarýn yalnýzlýk duygusunun giderilmesi lazým.

Avrupa ortasýnda Bosna Müslümanlarýnýn yalnýzlýk duygusunun giderilmesi zarureti gibi.

Þunu söyleyebilirim:

Kudüs, hem Mirac aidiyetiyle hem onca peygamberin tebliðine mazhar olmuþ bir belde olarak tevhid inancýnýn mayalandýðý yerlerden birisi olmasý hasebiyle ümmete emanettir, sadece Filistinlilere ya da Araplara deðil. Týpký Bosna’nýn sadece Boþnaklara emanet olmadýðý gibi.

Türkiye’nin eli Bosna’ya da ulaþmýþ, Kudüs’e ve o beldelerdeki mahzun Ýslam eserlerine de.

Mescid-i Aksa’daki camilerin halýlarý, Diyanet Ýþleri Baþkaný Mehmet Görmez Hoca’nýn oraya geliþinden önce Türkiye’de dokunan halýlarla yenilenmiþ.  

Yafa’da TÝKA’nýn restore ettirdiði 2. Mahmut Külliyesi “Türkiye’nin eli”nin ne kadar hayati anlam taþýdýðýnýn tipik örneði. Kurtarýlan cami oluyor, kurtarýlamayan otel da ya þarap bayii.

Diyeceðim þu: Oralara daha çok yürek gitmeli, Kudüs’ün - Bosna’nýn yüreði ile buluþmak için.