Musa Anter (Ape Musa/Musa Amca) 20 Eylül 1992’de Diyarbakýr’da öldürüldü. Saldýrýya uðradýðý sýrada yanýnda Orhan Miroðlu bulunuyordu, o da aðýr yaralandý. Anter cinayeti en meþhur derin devlet/JÝTEM operasyonlarýndan biriydi ve yýllardýr böyle olduðu bilindiði halde sorumlular yargý önüne çýkartýlamadý. Yeþil namýyla tanýnan Mahmut Yýldýrým bu suikastin planlayýcýsýydý. Tahmin edileceði gibi planlayýcýlar ve katil senelerce himaye edildi, kollandý.
Neyse ki tetikçi Hamit Yýldýrým’ýn üzerindeki himaye düzeni 20 yýl sonra bitti. Yýldýrým yakayý ele verdi ve bunun üzerine önceki gün ilk celsesi görülen mahkeme baþlayabildi.
Orhan Miroðlu, ölüme yürürken Anter’in yanýndaydý. Vücudunda da hala o saldýrýda aldýðý kurþunlarýn izlerini taþýmaktadýr.
O’nun sayesinde Türkiye bu önemli cinayetin hiç olmazsa izini sürebilmektedir. Miroðlu da olmasa, Musa Anter cinayeti faili meçhullerden bir dosya olarak çoktan tozlu raflarda kaybolup gitmiþti. Doðal olarak hem tanýk hem de vicdani sorumluluk sahibi olarak mahkemeye koþan ilk kiþi de o oldu...
Umarýz, bu mahkeme hem Anter davasýnýn hem de þimdi bize uzak gibi görünse de gerçekte henüz dumaný üzerinde tüten faili meçhuller tarihinin çözümü için büyük bir fýrsat olacaktýr.
Medyaya raðmen...
Zira, medyanýn meseleye ilgisizliði bu cinayetin devlet katýndaki örtbasýndan daha elim ve vahimdir.
Yýllardýr Kürtçülükte, faili meçhullerin ve siyasi davalarýn takibinde mangalda kül býrakmayanlarýn gazetelerinde dünkü duruþmaya dair tek satýr bile yoktu. Tek satýr...
Bunun planlý olmadýðýný söylemek zordur.
Neyse ki bu ülkede demokrat, yenilikçi her þartta insan haklarýndan yana tavýr koyan yeni medya var da insanlar haber alabiliyor, gerçekleri öðrenebiliyorlar. STAR davayý manþete taþýrken; Sabah, Türkiye, Yeni Þafak ve Zaman sayfalarýnda davanýn haberini verdiler. Okurlarýna geliþmeleri aktardýlar ve tarihe karþý da sorumluluklarýný yerine getirdiler.
Ya gerisi... Haberi küçük de olsa gören bir-iki gazete belki vardýr ama ismi çok bilinenlerden hiçbirisi tek satýr bile yazmadý. Ayný gün, en az üç-dört Kürt, BDP, PKK, asker vs. temalý habere imza atan gazetede bile 20 yýl sonra görülen bu önemli dava iç sayfada en altta tek sütundan ibaret verilmiþti.
Televizyonlarýn durumu ise daha felaket...
Gezi Parký’nda perde arkasýndan el ovuþturan, sair zamanlarýný ise Kürt vilayetlerinde onlara akýl vermekle geçiren zevatýn durumu ise içler acýsý... Haberi býrakýn dava için bir tweet bile atmadýlar.
Niye böyle?
Açýkça konuþalým...
Geleneksel olarak bu tür davalara ilgi gösteren, kamuoyu oluþturan, kampanyalar yapan medya için artýk Kürt’ten Kürde ve davadan davaya fark vardýr.
Bir dava veya vak’a hükümete veya Erdoðan’a zarar vermeyecekse takibe deðer deðildir. KCK davalarýna muhabir ve yazar ekipleriyle katýlan gazete ve televizyonlar herhalde bundan daha önemsiz sayýlmayacak Anter davasýna pekala duyarsýz kalabiliyorlar. Çünkü, ikincisinden siyasi bir ekmek çýkmýyor. Dava sonuçlansa da Erdoðan’a yarýyor. Ýlkinde ise, hem bol miktarda sansasyon hem de hükümetin canýný sýkacak epeyi malzeme var.
Görmezden gelmenin bir baþka “makul” sebebi ise her Kürdün makbul olmamasýdýr. Anter sonuçta PKK’lý deðildi; Orhan Miroðlu hiç deðil...
Hal böyle olunca; PKK halkasýndan birinin baþýna gelen en küçük belayý yazýp konuþanlar; sýra Anter ve Miroðlu’na gelince oralý olmuyorlar.
Bir faydasý yok diye Musa Anter davasýnýn tarafýna bakmamalarýna þaþýrmamalý...
Aydýn duyarlýlýðý ve medya kalitesi nihayet bu kadardýr.
Aþýrý faydacý ve çifte standarda düþmeyi umursamayan bir ahlak taþýyorlar. Kendi çýkar sistemi içinde olup bitenler yazýlmaya, çizilmeye ve kampanya yapmaya deðerdir; diðerleri ise böyle örtbas edilmeye müstehak...