Suriye’deki rejim krizi ve iç savaþ þartlarý 11 milyon Suriyeli’yi yerini yurdunu býrakarak canýný kurtarmaya sevk etti. Bunun 4 milyona yakýn mevcudu ülkemizde bulunuyor. Türkiye, Suriye’deki rejimin kendi vatandaþlarýna yönelik olarak uyguladýðý feci imha ve insansýzlaþtýrma iþinde deðerli bir görevi yüklendi. “Açýk kapý” politikasýyla can derdindeki Suriyelilere sýðýnak oldu...
Türkiye ile Suriye arasýnda oluþturulabilseydi “güvenlikli bölgeler” meselesi aslýnda bugünkü pek çok sorun daha en baþýndan çözülebilirdi. Hayat istasyonlarý, Esad’ýn zulmünden kaçan Suriyelilere, güvenlikli yaþam mýntýkalarý oluþturabilecekken, uluslararasý güçler tarafýndan bir türlü kabul edilmedi.
Çünkü ayný uluslararasý güçler, Kuzey Suriye’yi PKK ve bileþenlerine ihale etmiþlerdi. Derken PKK’nýn ilan ettiði devrimci þehir savaþlarý da buna eþlik edince, Türkiye hem kendi güney sýnýrlarýnda hem de Suriye’nin kuzeyinde ciddi bir “ihale savaþý”yla meþgul edildi, ediliyor.
Dolayýsýyla bizler bugün sadece Suriye’yi tartýþmýyoruz. Suriye’deki insani facia örtüsünün altýnda saklanan ve Türkiye’nin en baþýndan beri hedef haline getirildiði derin bir imha projesiyle karþý karþýyayýz.
***
Aktüel olarak sürüyor þu “üst akýl var mý üst akýl yok mu” polemiði... Altýný üstünü býrakalým Allahaþkýna. Hatay’dan Yüksekova’ya kadar, Suriye bahanesiyle delik deþik edilmeye çalýþýlan hudutlarýmýz, her gün gelen þehitlerimiz ortada... Sorun “Kürt Sorunu” deðil. Sorun “PKK Sorunu”...
Ve bu iþ, günlük politik dalaþmalardan çok hayati. Sadece AK Parti’nin, hükümetin veya Erdoðan’ýn meselesi deðil... Ýktidarda CHP veya MHP olsaydý da, bu dert yine bizim baþýmýzda olacaktý, hatta çok daha sunturlu bir þekilde, etnik kimlik ve aþýrý milliyetçi sosyolojilerin de eþliðinde, iþ “güvenlik meselesi” olmaktan taþýp, belki ülkenin parçalanmasýna kadar gidebilirdi... AK Parti, halen, en geniþ temsil, farklýlýklarýn en rahat birleþebileceði esnek çatý olduðu için, milli bir sinerjiyi, hayret uyandýracak bir baþarýyla sürdürüyor. Allahtan.
Bunun partizanlýk deðil, bir ülke meselesi olduðunu, hep birlikte fark etmemiz gerekiyor...
***
Hükümete ve siyasi icraata yönelik öneriler, tenkitler, gündemler hiç olmayacak mý peki? Demokratik siyasetlerde katýlým esastýr. Onay, itiraz, yeni öneri, destek ve tenkitlerle gerçek kýlabilir kendisini mezkur “katýlým”... AK Parti’nin doðuþundaki temel refleksi ve halk desteði ile bugüne kadar gelen icraat omurgasý, vesayet karþýtý vizyonuyla tahkim edilmiþ çoðulcu katýlým ahengine dayalýdýr. Kamusal ile Sivil olan arasýndaki eski ve rijit ayrýmcýlýklara itiraz ettiði için kazandý parlak gücünü ve gerçekliðini AK Parti siyaseti.
Ahmet Taþgetiren Beyefendi’nin içeriðini tam olarak bilme ve anlama fýrsatý yakalayamadýðýmýz “eðitim” seferberliði önerisiyle bir kez daha güncelledik katýlým ve katýlýmsýzlýk pratiðimizi. Ahmet Aðabeyi tanýdýðýmda 8. sýnýf öðrencisiydim, 35 yýldýr ortak gönül, inanç ve direnç hassasiyetleriyle en zor günlerimizde bile hep yanýmýzda bulduðumuz deðerli bir isimdir. Bendeniz eðitim meselesinin magazinel isimlerin hamleleriyle çözülebileceðini sanmýyorum, toplumun dikkatini çekmek için belki halkla iliþkiler babýndan yararlanýlabilir. Ama eðitim mevzu bir festivaller geçidi deðildir. Eðitim meselesi hayati, ciddi ve özen gösterilmesi gereken kallavi bir mevzu. Ahmet Aðabeyin tabi tutulduðu susturucu mikseri gördükten sonra, katýlalým veya katýlmayalým yeni bir öneriyi merak edecek takati bile kalmýyor insanýn. Birbirimizin gardiyaný olup çýkýyoruz iþin içinden.
Yeni bir soru’nun, yeni bir önerinin, fikri bir tartýþmanýn yükselemeyiþi, her þeyin politik çemberde kýstýrýlmasý, düþünce duraðanlýðýný sürüklüyor... Sakýn bunu da buyuran “üst akýl” olmasýn!