Kesinlikle son siyasal tartýþmalara, yolsuzluk iddialarýna, tuzaklara ve bu iddia sahiplerinin bir bölümünün inanç dünyalarýna girmek istemiyorum.
Ýnanç dünyalarý ile bazý iddialarýn nasýl baðdaþtýðý konusuna da asla girmeyeceðim.
Zaten bu konularda kalem oynatmaya muhtemelen en az ehliyetli kiþilerden biri de benimdir.
Ben haddimi bilirim, aklýmýn ermediði alanlarda görüþ serdetmem, bu durum da muhtemelen olumlu bir mesleki alýþkanlýk.
Ama son senelerde çevremde bazý þeyler beni çok rahatsýz ediyorlar, bugünü bir fýrsat bilip bazý konularý sizlerle paylaþmak istiyorum.
Yukarýda belirttiðim gibi inanç konularýnda söz söylemek bana pek düþmez ama yine de kutsalýn önemine müdrikim, kutsalý ayaða düþürenlere de çok içerliyorum.
“Kutsalý ayaða düþürmek” kavramýna fransýzcada “profanasyon” deniyor, bu kelimenin bizim kültürümüzde bir kelime karþýlýðýnýn olmadýðýný öðreniyorum, biraz da þaþýrýyorum, bilen varsa bir mail atarsa çok sevinirim doðrusu.
Aþaðýdaki satýrlarý lütfen klasik bir seküler kültürün, laik bir devlet tercihine sahip bir kiþinin itirazlarý olarak okumayýn, doðrudur, laik bir devleti hep savundum, savunacaðým da ama dinin, inancýn “tanrý ile kul arasýnda bir iliþki” olarak tanýmlanmasýna da pek inanmadým, temel hak ve özgürlüklere iliþkin bir dýþsallýk yaratmadýðý sürece din kurumunun kamusal yaþamýn her alanýna girebileceðini de biliyorum.
Benim derdim galiba biraz birilerinin inanç dünyasýnýn tezahürlerinin kalitesiyle ilgili.
Geçenlerde cep telefonuma bir mesaj geldi, aynen þöyle söylüyor: “ xxxxxxx Kolejlerin’de, 10 velimize UMRE HEDÝYELÝ, avantajlý ödeme imkaný ile erken kayýt kampanyamýz baþlamýþtýr. xxxxxxx.k12.tr” (metini aynen aktarýyorum, Türkçe hatalarý bana ait deðil).
Bu nedir yahu?
Büyük bir imparatorluðun kültürel birikiminin varislerinin umre gibi bir ibadet türünü böyle bir düzeye çekmelerinin sosyolojik açýklamasý ne olabilir?
Yine cep telefonlarýmýza her gün mesela “(Bir sure ismi) yaz 6443’e (numarayý uyduruyorum) at, “sure” cebine gelsin” gibi mesajlar geliyor.
“Bunda ne sakýnca var?” diye sorabilirsiniz, muhtemelen çok rasyonel bir dünyada da haklýsýnýzdýr ama inanca iliþkin bir konunun bu düzeye indirgenmiþ olmasý beni bile çok rahatsýz ediyor.
En çok da gerçek inançlý insanlar adýna üzülüyorum, endiþeleniyorum doðrusu.
“Gerçek inançlý kimdir?” diye de sorabilirsiniz, bendeniz de þöyle yanýtlayabilirim: “Ýnanç alanlarýný “6443’e bir mesaj at, Peygamberimizin hadisleri cebine gelsin” gibi þeylere tenezzül etmeyenler diye yazabilirim.
Televizyonlardaki dinsel içerikli çoðu konuþmanýn da, mesela Abdülbaki Gölpýnarlý, mesela Cemil Meriç hayatta olsalar idi, onlarý, kaliteleri açýsýndan çok rahatsýz edebileceðini de görüyorum.
Teknoloji çok önemli bir alan, bireyin yaþamýný kolaylaþtýrýyor, daha konforlu hale getiriyor, teknolojinin inanç alanlarýna girmesine de bir itirazým yok ama yukarýda verdiðim örnekler de gerçek bir inanç sahibi için çok hoþ olmasa gerek diye düþünüyorum.
Katolik aleminin profanasyon (kutsal deðerlerin avamlaþtýrýlmasý) diye tanýmladýðý þey galiba yukarýdaki örneklerimle çatýþmýyor.
Cep telefonunun Fenerbahçe marþýyla çalmasýna itirazým yok ama zil sesi olarak ezanýn kullanýlmasýný da anlamadýðýmý, inançlý insanlar adýna, bir kez daha itiraf ediyorum.
Umarým bu yazdýklarýmý birileri bayaðý bir laiklik yorumu çerçevesi içinde deðerlendirmez.
Cep telefonunun zil sesi olarak ezan sesini kullanan birisinin dindarlýðýna beni inandýrmak pek kolay olmayacaktýr doðrusu.