Böyle gelmiş böyle gider!

Uzun yıllardan bu yana G.Saray birkaç transfer hariç futbolcu alım-satımında hep duvara tosluyor. Bu bilinçsizce har vurup harman savurma, Bülent Akın ve Serkan Aykut’un alımıyla başladı. G.Saray 2002’den sonra rahmetli Özhan Canaydın’ın başkanlığı ile anlamsız bir biçimde futbolcu almaya devam etti. 2002’de kazanılan şampiyonlukta takımdaki yabancı futbolcuların neredeyse tamamı kiralıktı ve en iyi oyuncu Perez’in maliyeti yıllık 800 bin dolardı. Bu kiralık futbolcuların hepsi gönderildi ve Canaydın-Fatih Terim ikilisi onlarca futbolcuya 75 milyon dolar para ödedi. Bu futbolcular içinde Felipe gibi Ribery gibi parası ödenmeyip G.Saray’dan kopan dünyaca ünlü futbolcular da vardı.

Adnan Polat’ın başkanlığında G.Saray bir arpa boyu ilerleyemedi. Gerçi transfere fazla para harcamadı ama sportif anlamda da bir tek başarıya imza atmadı.

Ünal Aysal döneminin sportif başarı açısından çok parlak geçtiğini söylemek mümkün. Ne var ki, F.Bahçe’nin Avrupa kupalarından men edilmesi sonucu TFF’nin getirdiği yabancı yasağı nedeniyle Türk futbolcu fiyatlarının tavan yapması G.Saray’ın işine gelmedi. Ne kadar “iyi topçu” olarak nitelendirilebilecek futbolcu varsa hepsini aldı getirdi. Ligin ortalarına demir atmış takımların yıldızlarının G.Saray’da tutunamayacağı belliydi. Buna rağmen transfer yapıldı. Bunların arasında bugün eleştirilen Drogba, Sneijder ve Muslera transferleri doğruydu. Büyük takımlar, yıldızlarla daha da büyür, dünya kulübü olur.

Özbek dönemi çok talihsiz başladı. Hamzaoğlu. G.Saray’ın vizyonuna uymamıştı. Yönetim yıldızları satarak UEFA Finansal Fair Play tehlikesinden kurtulmak istiyor. Hiçbir kurum küçülerek büyüyemez. Yıldız futbolcularını satmak G.Saray’ı uzun yıllar içinden çıkamayacağı karanlık bir tünele sokar, o kadar. Bunun vebalini de Özbek ödemek zorundadır.