Böyle gelmiş... Böyle gider!...

Türk futbolunda, kulüp başkanı ile divan başkanının birbirine girdiği; ilginç bir didişme dönemi yaşıyoruz. Galatasaray’da tanık olduğumuz bu garabet, ülke olarak ne halde olduğumuzun somut bir örneğidir.

Kimden mi bahsediyorum!.  Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz ile Divan Başkanı Eşref Hamamcıoğlu’ndan bahsediyorum. 

Bir mezar başında yapılan anma töreninde bile; birbirini iterek ve dirsekliyerek çekişen iki insanın spor adamı olduğu konusunda zaten şüphe içindeyim de, bunun başkalarına da örnek olmasından korkarım. Esas tehlike bu.. 

İdari açıdan ibra edilmemiş bir yönetimin, yargısal yorumu bile yapılamıyor. Kimine göre, idari ibrasızlığın pek fazla bir önemi yok... Kimileri bu teknik açığa can havliyle sarılıp, başkanı devre dışı bırakmak istiyor.

Düşünün....Bu durumun netleşmesi için açılan onca davanın bile, yeterli olmadığı durumlar yaşandı. Hukuk şamar oğlanına döndü.

Kongrenin seçimli mi seçimsiz mi olacağı; mevcut başkanının seçilme hakkının olup olmadığı konusunda onca hakimin karar birliğine varamadığı bir ülkede; hangi spor etiğinden bahsedeceğiz. Neredeyse kimse, durumun tam olarak ne olduğunu bilmiyor. Yeni durumlar, yeni şoklar ortaya çıkabilir. Yargı dağılmış durumda..

***

Bizde kanun, hukuk, yargı, hak, adalet işleri; ileride lazım olabilir endişesiyle; her duruma dönüşebilen çok esnek bir sisteme sahiptir. Kargaşa, kaos, çözümsüzlük; bu yüzden bir türlü kurtulamadığımız bir illettir. Bizim ülkede; hiçbir şeyin net olmaması, önceden öngörülebilirlik fırsatının tanınmaması, bir kilit sistemi olarak kullanılır.

İster siyasi parti ol, ister spor kulübü ol, isterse sivil toplum kuruluşu ol; hepsinin yönetim projelerinde bu tür kilitleme noktaları vardır.

***

Bugün Galatasaray’da olan, gün gelir Fenerbahçe’de yaşanır. Ona olmazsa ya da denk düşmezse Beşiktaş’a musallat olur. Ama olur... Böyle gelmiş, böyle gider. Yazık!