Þu sýralar sýk sýk Türkiye için “yepyeni bir dönem” hattâ “çað” baþlýyor derken kesinlikle mübâlâga etdiðim kanýsýnda deðilim. Artýk nihâyet baþlamasý da gerekliydi!
Daha öncesini bir yana býraksak bile en az þu son 35 yýldýr çekdiklerimizden gýnâ gelmiþdi düpedüz...
Ýnsan tabiatýnýn önemli özelliklerinden biri de insanlara zaman zaman gýnâ gelmesidir ve bu özellik bâzen ferahlýk dahî verir.
Meselâ ben þimdi o üzerime gýnâ gelmesinden sonra gerçek bir ferahlýk hissediyorum.
Ülke olarak, millet olarak yeni ufuklara açýlma hazýrlýðý bana müdhiþ bir heyecan veriyor.
Gerek son yazýlarýmda ve gerekse daha eski vesîlelerle belirtdiðim tezim, eðer Türklerle Kürdler arasýnda sâhici bir berâberlik saðlanýrsa Türkiye’nin bundan kat-be-kat güçlenerek çýkacaðý ve bir daha sýrtýnýn yere gelmesinin imkânsýz derecede zorlaþacaðý yolundaydý. Ama bu, Kürdler için de geçerli!
Bu gerçek ittifak sâdece Türkiye içinde yaþayanlara deðil adamakýllý geniþ bir havzaya da refah ve huzur, en önemlisi de “güvenlik” getirecekdir. Bundan adým kadar emînim.
Ne var ki bu hedefin hakýykat olmasý için daha katetmemiz gereken uzunca, çok uzun deðil, uzunca bir yol olmasýnýn yanýsýra savuþturmamýz gerekecek bir dizi de “tecâvüz” vak’alarý ortaya çýkacakdýr.
Gerek yakýn ve gerekse “daha az yakýn” çevremizde, Türkiye’nin güçlenmesinden ve bütün bölgeye huzur gelmesinden dehþete kapýlan bâzý devletler var. Bunlarýn hangileri olduklarý biliniyor, sýralamam gereksiz. Lâkin bir husûsa da dikkat çekmek isterim:
Genel kanaatin aksine Rusya bu devletlerden deðildir sanýyorum. Çünki Moskova, týpký Ankara gibi, iki ülke arasýnda rekaabet, hele hasmâne rekaabet yerine iþbirliði ve ortak çalýþmanýn çok daha yararlý olacaðýný görmüþdür. Heriki devletin emperyal mâzîleri onlara bu stratejik nüfûz-u nazarý ihsân ediyor.
Yine benzeri bir emperyal geçmiþe raðmen Ýran’ýn bu iki komþusuna katýlmayýþýný ben “Þiî fanatizmi”ne baðlama eðilimindeyim. Ýran, baþýnda Türk asýllý Türkmenler yâhut Âzerîler de olsa Farslar da olsa “Sünnî” Türkiye’ye kat’iyyen güvenememiþ ve bu komþusunu dâimâ bir düþman olarak görmüþdür. Müslümana güvenemeyenin, Hýristiyan Rusa ne kadar güvenebileceðini ise herkesin ferâsetine býrakýyorum.
Onun için Türkiye’nin Kürdlerle barýþmasý, yâni Târihin nihâyet kendi doðal çýðýrýna girmesi, Ýran’ý ziyâdesiyle rahatsýz edecekdir. Buna hazýrlýklý olmalýyýz.
Benim orta vâdeli istikbâl bakýmýndan tahmînim þöyle:
Kuzey Irak’ýn ardýndan kuzey Sûriye’nin Türkiye’ye bitiþik bir kesiminde de Kürdler merkezî hükûmetden kopacaklar ve Irak’dakilerle çok sýký bir entegrasyona gidecekler. Bu adýmý atarken güvenebilecekler, çekinmeksizin yaslanabilecekleri yegâne ülke ise Türkiye’dir. Zâten zerre kadar aklý baþýnda her Kürd, NATO üyesi ve birkaç seneye kadar ilâveten AB üyesi bir Türkiye ile bütünleþmeyi bölgedeki herhangi bir diðer ülkeyle bütünleþmeye tercîh eder. Üstelik sâdece bu iki üyelik dahî Kürdlerin Türkiye ile bütünleþirken her türlü demokratik ve etnik haklarýna saygý gösterileceðinin bir garantisidir. Türkiye bu haklarý þimdiye kadar kýsmen esirgediði kendi öz yurddaþý Kürdlere karþý da bu adâletsizliði düzeltme yolundayken kendisine “yoldaþ” olacak ilâve Kürdlere kesinlikle onlarýn benimsemeyeceði bir davranýþ tarzýnda bulunamaz.
Peki de Kürdler neden illâki Türkiye’yle el ele yürüsünler?
Vallâhi, onu bana deðil “Târih Baba”ya sorun!
Onun emirlerine karþý cümleten boynumuz kýldan ince...