Brexit ve AB’nin kaderi

İngiltere’de Avrupa Birliği’nden çıkış için 23 Haziran’da yapılacak referandum ‘kalma’ yönünde neticelenecek bile olsa, oldukça zor bir dönemden geçen Avrupa’yı yeterince sarsmış durumda. Lahey’de Avro-septiklerin zaferinin ardından, Londra’da da benzer bir sonuç ortaya çıkarsa, AB tartışmalarının mahiyeti baştan aşağı kaçınılmaz olarak değişecektir. Zira Hollanda’daki mizah web sitesinin öncülüğünde başlayan referandum, geriye kalan 27 ülkenin imzaladığı bir ticaret anlaşmasına karşı çıkmaktan çok daha etkili olacak bir anlama sahip. AB’nin Haziran imtihanından tek parça çıkabilmesinin yolu ise Hollanda’da olanın Hollanda’da kalmasıyla mümkün. Aslında bu ihtimal bütün negatif havaya rağmen gücünü koruyor. Hem Lahey zaferi Avro-septikleri bir süre rahatlatacağından hem de Britanya tartışmasının her şeye rağmen fazlasıyla İngiliz olarak yürümesinden dolayı, Haziran sınavından yara almadan geçebilirler. 

Bugünlerde ‘İngiltere ve AB referandumu’ etrafındaki başlıklar, taraflar, pozisyonlar ve oluşan siyasal eksen akıllara 2014 İskoçya Referandumunu getiriyor. 2014’te İngiltere’den ayrılmanın dili, argümanları ve siyasal refleksleri neyse, benzerleri bugün farklı aktörlerce AB meselesinde sahiplenilmiş durumda. En önemli fark, İskoçların 1707’den 2014’e kadar sabretmesi, İngilizlerin ise kırkıncı yıl dolduğunda AB ile yollarını ayırma girişimleri olmayacak. Aksine, Britanya’nın AB’den ayrılmasının AB’de, ayrılmamasının ise İngiltere’de yaratacağı etki daha fazla olacak. Zaten tartışmayı ilginç yapan da, ayrılanın ne olacağından ziyade, geride kalan birliğin başına neler geleceği.

AB açısından olabilecek en kötü zamanda gerçekleşecek referandumun daha neticesi bile belli olmadan ciddi anlamda tartışmaları alevlendirmesine bakılırsa, İskoçların referandum sırasında bulamadıkları aktif desteği, Brexit’te fazlasıyla görmek mümkün. Çünkü muhtemel İngiliz çıkışını Avro-septikler şimdiden “AB’den kaçış” olarak kodlamayı başardılar.

Britanya’nın Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ilişkilerinde başlayan kırılganlık, üyelik döneminde de devam etti. Fransız başkan Charles de Gaulle, 1960’larda İngiliz isteksizliğine vurgu yaparak İngiltere’nin üyeliğini iki kez veto etmişti. Avro para birliğine, Şengen vize rejimine tâbî olmayan üyeliğin ardından, AB tartışması 1980’lerin sonunda mahiyet değiştirdi. Özellikle Muhafazakâr Parti’nin ekseninde yürüyen tartışma, sağcı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’nin dâhil olmasıyla ivme kazandı. İsminden de anlaşılacağı üzere Bağımsızlık Partisi ‘AB’den çıkış’ gündemiyle Muhafazakâr Parti’nin üzerinde oluşturduğu baskıdan referandum kararıyla netice almış oldu. Aslında, referandumun yapılıyor olması bile başlı başına bir başarı olarak okunmakta. Cameron bu baskıdan kurtulmak için AB ile Britanya ilişkilerini yeniden görüşme kararı almış ve 2015 Seçimleri sonrası da bu vaadini hayata geçirmişti. Bu görüşmelerden elde ettiği neticelerle, hem İngiltere adına imtiyaz sahibi olmaya hem de bu vesileyle referandumdan yarasız kurtulmaya uğraşmakta.

Gelinen noktada, İngiltere’nin AB ile yeniden görüştüğü iki temel konu var. Birincisi, AB göçmenlerine çalışma ve çocuk sosyal güvenlik yardımlarına sınırlamalar getirmek isteği. Bu talebe Doğu Avrupalı üye ülkelerden ciddi itirazlar var. İkinci başlık ise İngiliz Avro-septiklerin ana gündemlerinden olan, Avrupa’nın çok daha bir ve beraber olmasını hedefleyen politik eğilimleri. İngiltere, bu eğilimin -siyasal- bağımsızlığını etkilediğini düşünüyor.

AB açısından İngiltere’nin imtiyazlarına ‘evet’ demenin neticeleri olacağı açık. Ancak ‘hayır’ cevabının AB açısından varoluşsal sorunlara yol açma potansiyeli bulunuyor. Cameron tam da AB’nin zayıf bir anında hem imtiyazların sahibi olup hem de kopardıklarının rüzgârıyla -saha araştırmalarında sonucu başa baş görünen- referandum yükünden de kurtulmayı hedefliyor. İmtiyazlarla “Avrupa’da güçlü İngiltere” kampıyla, Brexit’le “Bağımsız Birleşik Krallık” taraftarlarının referandum yarışından çıkarmaya çalıştıkları her iki netice de İngiltere için farklı istikâmetler. Sorun, her iki neticenin de AB için farklı dozajlarda ama aynı olmasında.