Bu kavram, (Britanya’nýn Bre’si ile çýkýþ anlamýna gelen exit’in birleþimi) Britanya’nýn AB’den çýkmasýný ifade ediyor ve son dönemde AB’de en fazla tartýþýlan konulardan birisi.
Ýngiltere’de yapýlan kamuoyu yoklamalarýna göre toplumun yaklaþýk % 43’ü AB’den çýkýlmasýný savunuyor; AB üyesi olarak kalmak isteyenlerin oraný ise % 40. Ülkenin AB’den çýkmasý konusu, neredeyse Birleþik Krallýðýn üye olduðu 1973 yýlýndan beri tartýþýlýr; ancak bazý küresel kriz dönemlerinde daha fazla ele alýnýr.
Baþbakan Cameron’un daha iktidara gelirken tartýþmaya açacaðýný duyurduðu AB’den çýkma konusunun bu denli kapsamlý biçimde yeniden ele alýnmasýnýn nedeni ise bu kez göçmen krizi.
Cameron’a göre Birleþik Krallýk’taki sosyal yardým sistemi, göçmenler açýsýndan Ýngiltere’yi bir cazibe merkezi haline getiriyor.
Sosyal yardým sisteminin göçmenler nedeniyle deðiþtirilmesi söz konusu olamayacaðýna göre ya göçmenlerin sosyal yardýmlardan yararlanmamasý ya da tüm AB ülkelerinin benzer bir sistem uygulamalarý öneriliyor.
Britanya’nýn þartlarý
Þartlarý kabul edilirse, Birleþik Krallýk’ýn AB’den çýkmamasý için Cameron’un toplumu ikna edeceði sözü var. Ancak þartlarýn kabul edilmesi oldukça zor. Londra’nýn Brüksel’den kabaca dört talebi bulunuyor.
Bunlar; göçmenlerin sosyal yardýmlardan yararlanmamasý ve Ýngiltere’ye gelen göçmenin en az 4 yýl bu ülkede kalmasý; çalýþma saatleri ve tatilleri düzenleyen AB mevzuatýnýn deðiþmesi ya da Ýngiltere’nin muaf tutulmasý; AB güvenlik politikalarýnýn deðiþmesi ya da Ýngiltere’nin bunun dýþýnda kalmasý ve Ceza Hukuku’nda deðiþiklikler yapýlmasý.
Söz konusu þartlarýn Birleþik Krallýðýn istediði biçimde deðiþmesi demek, AB’nin bugüne kadar kat ettiði ve “derinleþme” olarak ifade edilen ortak politikalarýndan geri adým atmasý demek.
Tüm mevzuatý deðiþtirmeyip sadece Birleþik Krallýðý bunlarýn dýþýnda tutmak da mümkün; ama bu da sonuçta yine sulanan bir bölgesel bütünleþmeye karþýlýk geliyor. Üstelik Birleþik Krallýk’a tanýnacak her muafiyetin baþka üye ülkeler tarafýndan da talep edilmesi söz konusu olabilir. Polonya Ýngiltere’nin yolunu izler, Yunanistan Euro’dan, Fransa Shcengen’den çýkabilir.
Hal böyle olunca, bölgesel entegrasyonun tek örneði olan AB, AB olmaktan çýkar.
AB’nin yaklaþan karar aný
Cameron, söz konusu koþullar karþýlanmaz ise 2017’de referanduma gidileceðini, halk çýkalým derse de çýkýlacaðýný duyuruyor. Birleþik Krallýðýn AB’den ayrýlmasý, muhtemelen AB’ye ekonomik ve siyasi bakýmlardan büyük güç kaybettirir; hiçbiri olmasa AB saygýnlýðýný ve güvenirliliðini yitirir; kredisi azalýr.
Tam da bu nedenle Ýngiltere “dediklerimizi yapýn ki, AB içinde kalmaya devam edelim; riske girmeyin” diyor.
Birçok bakýmdan Almanya’ya yönelik bir þantaj gibi algýlanabilir. Giriþi düzenlenen ama çýkýþý düzenlenmemiþ olan AB mevzuatý bakýmýndan da Brüksel’e yönelik bir þantaj imasý taþýyor.
Cameron’un açýklamalarýna bakýlýrsa, Birleþik Krallýk geri adým atmayacak gibi.
Eðer Londra tavrýný bu þekilde sürdürmeye devam ederse, AB’nin daha az sayýda ülkeyle yoluna devam etme ihtimali artar; ancak o da eski AB gibi olur mu emin olmak zor.
Öte yandan Londra’nýn talepleri kabul edilirse, o zaman da esnek üyelik sistemleri olan, “çok vitesli” ya da farklý yoðunlukta iþbirliklerini kast eden çok halkalý Avrupa modeli hayata geçer.
Umalým ki AB üyeleri ve AB kurumlarý Cameron’un talebine olumlu yanýt versinler; zira ortaya çýkacak yeni AB’ye Türkiye’nin üye olmasý daha kolay olur.