Brunson’ı verelim de kurtulalım mı?

Bu sokma aklın sahibi Amerika Birleşik Devletleri.. Buradaki işbirlikçileri eliyle oturtmaya çalıştıkları fikir şu; “Sorunun özünde Brunson’ın olmadığı besbelli.. Bence verelim bu papazı ve ABD’nin en önemli kozunu elinden alalım, bakalım n’olcak?…” Uzatmadan arz edeyim, bu fikrin yükselten adam ya Amerikan ajanıdır, ya da çok saftır.. Ben bizim medyada böyle bu kadar saf gazeteciler olduğunu zannetmiyorum! Ne demek, verelim Papaz’ı da ABD’nin elinden bu kozunu alalım?!.. Bakın bizim ABD ile yaşadığımız sorunda Papaz meselesi elbette var.. Ancak bugünün konjonktürü ile baktığımız zaman Papaz olsa olsa ‘Sarı Öküz’dür.. Peki ya sonrasındaki maddeleri ne yapacağız?.. Papaz’dan 2 ay sonra bu defa çıkıp şunu diyecek bu arkadaşlar; “Ya hu bu S-400’lerde bu ısrar neden? Onların istediği üsse kondururuz Patriot’ları, istediğimiz hedeflerde kullanmamıza izin vermezlerse o zaman elimiz kuvvetlenir..” Sonra peki?..  “Ammaaan bu Ruslarla atom santrali çok şart mıdır?..” devamı gelecek, hiç bitmeyecek.. Diyecekler ki; “Arkadaş zaten PYD fiilen Kuzey Suriye’ye yerleşmiş, tanısak devlet olarak ne olacak ki?!..” Bitmeyecek, bitmeyecek… 15 Temmuz bir darbe girişimi değildi.. Anadolu’yu işgal planıydı arkadaş.. Uyan uyan… Papaz verilir yahut verilmez. O bağımsız yargılama neticesinde çıkacak olan bir karar.. Ama hiç değilse, biz millet olarak kuyruğu dik tutalım biraz ya hu.. 

  

Kofi Annan denince ilk aklıma gelenler

Biz Kofi Annan’ı hep, Ada’nın iki yakasında referanduma sunulan ve kendi adıyla anılan Kıbrıs barış planıyla hatırlıyoruz.. Kıbrıs Türkleri için asla kabul edilemez skandal bir plan olmasına rağmen yine de biz ‘evet’ demiştik Rumlar ise hayır.. ‘Evet’ dememiz halinde KKTC üzerindeki izolasyonun kalkacağını vaat edenler sonrasında çark etmiş, ‘biz plan hayata geçerse izolasyonu kaldırırız demiştik’ diyerek milletçe ‘küresel kelek’ ne demekmiş, bize öğretmişlerdi.. Annan sadece ‘Kıbrıs’ demek değildi elbette.. Misal Butros Butros Gali zamanında, BM’de barış harekatlarından sorumlu genel sekreter yardımcısı olduğunda Ruanda’dan sorumluydu.. O yıllarda Hutular, sokak ortasında salam doğrar gibi Tutsiler’i kesiyordu.. Bosna’da Avrupa’nın ortasında müslümanlar katledilirken de Annan yeterli aktif diplomasi işletmemekle suçlanıyordu.. Kofi Annan’ın küresel barış organizasyonunun başında olduğu dünyayı bir getirsenize gözünüzün önüne.. Ne günlerdi.. Sudan'da soykırım, Azerbaycan’da işgal, Filistin’de katliam, Hindistan-Pakistan sınırında acı ve gözyaşı, Doğu Türkistan’da vahşet, Afganistan’da bilmem başka bir hikaye.. Sadece bu da değil.. Irak’ta uygulanan skandal “Petrole karşı gıda maddesi” programını da hatırlıyorum her Kofi Annan dendiğinde.. Bu uygulama anlatılırken Irak petrol gelirleri ile Iraklılar’ın ihtiyacının karşılanacağı söylenmişti.. Ancak ülkedeki uluslararası ambargo nedeniyle yetersiz gıda, ilaç bulunamayışı, gibi çok sayıda olumsuzluk nedeniyle büyük acılar yaşandı.. Vaktin BM Genel sekreter yardımcısı Hans von Sponeck ve Özel Koordinatör Denis Halliday, programı ‘savaş suçu’ olarak ilan edip görevlerinden istifa ettiler.. Annan gün gelip arkasındaki ABD desteğinin gittiğini gördüğünde de ilk kez açıktan Irak işgalini eleştirmiş, ardından akıl almaz bir suçlamanın da hedefi olmuştu.. CIA, Annan’ın oğlunun Saddam’la işbirliği yaptığı iddiasıyla casusluk operasyonu başlattı.. Annan’ın oğlu Kojo Annan, “gıda karşılığı petrol” için tahsis edilen fonları, babasının bilgisi dahilinde çalmakla suçlandı.. Dünyayı işin böyle olmadığına ikna edemeyince yeniden küresel sistemle barışıp, senelerce olduğu gibi ölene kadar sessiz kalmayı tercih etti.. Aksini yazan, onun bir barış güvercini olduğunu falan anlatan çok çıkacaktır.. Ben ise böyle hatırlayacağım Annan’ı..