Laf sokup kaçma Kerem, çocuğum... Bir fikrin varsa yaz... En azından neye itiraz ettiğini açıkla... “Erdoğan yalakalığı” ve “iktidar yandaşlığı” arıyorsan, yanlış adrestesin... Bu işi daha iyi kıvıranlar var...
Örnek mi?
İşte sana örnek (Okuduktan sonra küfür mü edersin? Minder mi yaparsın? Meşrebine kalmış):
Erdoğan’ın “diplomasi bilmediği”, “Kasımpaşalı” olduğu, “kuralları çiğnediği” söylendi.
Bence bazen diplomasi bilmemek, Kasımpaşalı olmak, kuralları çiğnemek de “iyi bir diplomasi” olabilir.
Erdoğan, Ortadoğu’nun saygısını kazandı.
Uluslararası arenalarda bir daha Erdoğan’la karşılaşacak olanlar “saygı sınırlarını” asla zorlamamaları gerektiğini bilecekler.
.....
Ben onu önceki gün Aya İrini’de gördüm.
Bir ödül veriyorlardı.
Ama orada bir ödülden daha başka bir şey gördüm.
Seksen iki yaşındaki bir yazar konuşurken, bir başbakanla (Recep Tayyip Erdoğan) kültür bakanı (Ertuğrul Günay), iki genç delikanlı gibi bir kenara çekilip ayakta dinlediler.
Birçok şey gördüm ama bunu hiç görmemiştim.
Böylesine doğal bir nezaket, böylesine zarif bir saygı...
Belalarla kutsanmış bir hayatın herhangi bir noktasında karşılaşacağımı sanmadığım, bu topraklarda pek rastlanmamış bir sahneydi.
Bundan etkilendiğimi itiraf edeyim.
Nasıl bir ülkede yaşadığımı biliyorum, yazarlara bu ülkede neler yaptıklarını, ne acılar çektirdiklerini biliyorum, onları öldürdüklerini, işkencelerden geçirdiklerini, hapishanelerde çürüttüklerini biliyorum.
Bazen, “hiçbir şey değişmeyecek mi” diye umutsuzluğa kapıldığım da oluyor. Ama önceki gece Aya İrini’de yaşananları izlerken, “bir şeyler değişiyor galiba” duygusuna kapıldım. Yazarları linç ettiren, hapislere attıran başbakanlardan, yazarlara saygı gösteren başbakanlara gelmek az iş değil...
.....
Bir büyük dönüşüm anı, iki lideri alabildiğine parlatıyor.
Biri Erdoğan, diğeri ise Ahmet Türk...
İkisi de isimlerini iki halkın tarihine yazıyorlar. (...) Erdoğan’ın sözlerinde de aynı sıcaklık ve samimiyet görülüyor.
Bu samimiyet, bu “usulluk” (ne demekse! A. K.), insanların vicdanlarına, hakkaniyet duygularına, adalet arzularına hitap ediyor.
Meydan okumuyorlar. Hamaset yapmıyorlar. Ucuzluk peşinde değiller. Samimiyetin çekiciliği sanırım başka hiçbir şeyde yok.
.....
Erdoğan’ın “kalibresine” sahip kim var bu ülkede?
Onun cesaretine ve vizyonuna sahip kim var?
Kimse yok.
Erdoğan, Türkiye’de rakipsiz... Ama artık sadece Türkiye’de değil bence dünyada da önemli liderlerden biri. Başkasını bilmem ama ben Erdoğan’ın bu müthiş girişimini, olağanüstü cesur liderliğini, vizyonunu hayranlıkla selamlayıp bütün gücümle destekliyorum.
Erdoğan, ona her zaman yakıştığını düşündüğüm biçimde şövalyece davrandı. Ve bize çok önemli bir gerçeği gösterdi...
Eğer bu ülkede küçük bir çocuğun başı derde girerse, bu ülkede o çocuğun yardımına koşacak bir başbakan var.
Bu, benim için de, bu ülke için de çok önemli bir güvence.
(....)
Efendim Kerem Altan?
Bu yazıyı yazan adam kim mi?
Bu adam senin baban yavrum! İsmi Ahmet Altan...
Çok değil, iki sene öncesine kadar böyle şeyler yazıyordu.
Kaç yılın yandaşıyım, açıktan Erdoğan’ı destekliyorum, desteğimi de gizlemiyorum. Böyle vıcık vıcık olanını yazamadım.
Kalibre meselesi...
Demek ki “usta yazar” böyle olunuyor.
HAMİŞ:
Bu yazıyı, bir yıl kadar önce, “Ben böyle şeyler yazsaydım, insan içine çıkamazdım” başlığıyla bu sütunda yayınlamıştım. Kerem Altan’ın ricasıyla ikinci kez yayınlıyorum.