Önce haberi verelim: AB Komisyonu'nun “Geniþlemeden Sorumlu” üyesi Johannes Hahn, Die Welt gazetesine verdiði demeçte Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinin “nihai olarak sonlandýrýlmasý” gerektiðini söyledi.
Hahn, “Türkiye'nin AB'ye öngörülebilecek bir tarihte üye olmasý gerçekçi deðil. Türkiye ve AB için uzun vadede yeni yollara girilmesi ve üyelik müzakerelerinin bitirilmesi daha dürüstçe olur” dedi.
Haberi okuyunca, “Nihayet dürüst bir Avrupalý çýktý” diye düþündüm.
Neredeyse teamül haline geldi:
Biz AB’ye girmek ister gibi yaparýz ama girmeyiz, daha doðrusu içeri alýnmamýz için þart koþtuklarý “yükümlülükleri” (tek yanlý baðýmlýlýða evet dememizi gerektiren yükümlülüklerdir bunlar) pek sallamayýz...
Onlar “almak ister gibi” yaparlar ama almazlar; almayacaklarýný da örtük ifadelerle dile getirirler.
Karþýlýklý bir kandýrmacadýr sürüp gider.
Onlarýn travmasý daha derin elbette...
Çünkü eþit iliþkiye dayalý bir ortaklýða “evet” dememizden korkarlar.
Nitekim eþit iliþkiye dayalý bir ortaklýða inandýrýldýðýmýz dönemler oldu ve kýsa süreli de olsa ülkede bir AB fýrtýnasý esti... Daha doðrusu Türkiye, bir dönem, gerçekten de AB’ye üye olacaðýna inandý. Bu inançla müzakerelere baþladý ama AB tarafýnýn samimiyetsizliðini ve ikiyüzlülüðünü görünce bütün motivasyonunu kaybetti.
Hahn, AB Komisyonu'nun “Geniþlemeden Sorumlu” üyesi...
Þaka gibi...
Geniþlemeden sorumlu ama geniþleme ihtimali karþýsýnda hafakanlar geçiren, etiketinde yazan görevinin tersine “içe kapanmayý” ve “daralmayý” savunan bir üye
Bu da, ikiyüzlü AB’ye mahsus bir hoþluk olsa gerek...
Neyse ki, adam dürüstçe, “Burada yeriniz yok” diyor.
Hazýr yeri gelmiþken, Avrupa Parlamentosu'ndaki en büyük grup olan Avrupa Halk Partisi'nin (EVP) lideri Manfred Weber’den de haber verelim.
Manfred Weber, Avrupa Komisyonu baþkanlýðýna seçilmesi durumunda Türkiye'nin Avrupa Birliði üyeliði sürecini sonlandýracaðý müjdesini veriyor:
“Müstakbel baþkaný olarak, Türkiye'nin AB'ye olasý üyeliði için yürütülen görüþmelere son verilmesi için uðraþacaðým. Sýký bir ortaklýktan yanayýz ancak Türkiye'nin tam üyeliðinin olmayacaðýný da açýkça ortaya koymak zorundayýz.”
Seçim Mayýs ayýnda yapýlacak.
Muhtemelen seçilecek.
Seçilmese de fark etmiyor... Weber gibi düþünen çok sayýda AP üyesi var.
En fazla süreci uzatýrlar, “müzakerelerin devamýndan yanaymýþ gibi” yaparlar ama sonunda bildiklerini okurlar.
Hahn, “Bizim yerimiz onlarýn yanýdýr. Onlar olmadan mütekâmil bir demokrasi kuramayýz, hukukun üstünlüðünü tesis edemeyiz, çünkü Avrupa Birliði bir medeniyet projesidir” diyen muhipleri ve fýrýldak AKP’lileri çok kýzdýracak.
Bugüne kadar verdikleri hiçbir sözü tutmayan... Cumhurbaþkanýmýza konuþma izni vermeyip terör örgütü liderlerine propaganda imkâný saðlayan... Bakanlarýmýzý sýnýr dýþý eden... Terör örgütlerine barýnma imkâný sunan bir “medeniyet projesi...”
Kýzacaklar ama meselenin bu boyutunu tartýþmayacaklar...
Hemen bir “aðlama” tutturup, bazý “hatýrlatmalara” giriþecekler: “Verdiðiniz bütün ev ödevlerini bir tamam yerine getirdik. Niçin bizi aranýza almýyorsunuz?”
Sonuç deðiþmeyecek.
Sonucun deðiþmeyeceðini bile bile mevzun aðlamalarýný sürdürecekler ama þu soruyu sormayacaklar:
Bugüne kadar hiçbir kriteri yerine getirmemiþ, hiçbir “ev ödevini” tamamlayamamýþ ve üstelik ekonomisi yerlerde sürünen Sýrbistan, Arnavutluk, Karadað ve Makedonya en geç 2025 yýlýna kadar birliðe üye yapýlýyor da, hem potansiyeli yüksek, hem ekonomisi düzgün, hem de bölgenin en güçlü ülkesi Türkiye niçin kapýda bekletiliyor?
Sormazlar.
Dürüst bir tavýr sergilediði için Hahn’a kýzarlar!