Bu adama ben de güvenmiyorum artýk!

Esasýnda bize ne! Bizim adamýmýz mý ki? Güvensek ne olur, güvenmesek ne olur! 

Kaldý ki, bu iþin tehlikeli bir tarafý da var. 

Kanaat bildirdiðinizde “militanlarýný” salýyorlar üzerinize... 

Küfrettiriyorlar... 

Bu militanlardan birinin “küfürlü tacizlerine” muhatap kýlýndýðýmý daha önce bu sütunda paylaþmýþtým. 

Hani bir zamanlar “kefere” diye küfrettiði Mustafa Kemal’in devrimlerini “devirmek” için Ýslamcý mahalleden eleman ayartmaya çalýþan, sonra gidip ayný Mustafa Kemal’in partisinde milletvekilliðine tamah eden “müptezel mebus” gibi... 

CHP’nin içiþlerine karýþamazmýþýz... 

Kurultay isteyemezmiþiz... 

Sayýn genel baþkan Kemal Kýlýçdaroðlu’nun koltuðunu sarsacak bir tutum içinde olamazmýþýz... 

Müptezel mebus, CHP’de kurultay istediðim(iz) gerekçesiyle sosyal medya hesabýndan kafa çýkarmýþ, aralarýnda iki hanýmefendinin de bulunduðu gazeteci grubuna “müptezel” diye küfretmiþti. 

Bu tehlikeyi göze alarak yazýyorum. 

Hayýr, CHP’de kurultay istemeyeceðim. 

Bana ne! Bize ne! 

Hiziplerinde boðulsunlar. 

Bu kez, Kemal Kýlýçdaroðlu’na destek çýkacaðým... Müptezel mebus bu durumdan çok hoþlanacak. Sonuçta, kendisine koltuk bahþeden Kýlýçdaroðlu’na destek çýkýyoruz. Hoþlanacak ve küfrettiði için belki de piþman olacak. 

Hayýr, utanmayacak... Çünkü utanmasý olmayan bir adam... 

Konumuz, Muharrem Ýnce... 

Benzetmek gibi olmasýn da, ben bu Muharrem Ýnce’yi, herhangi bir partiden milletvekili aday adaylýðý kapan, sonra bastýrdýðý “aday adaylýk kartvizitiyle” piyasada iþ çeviren “elemanlara” benzetiyorum. 

Muharrem Ýnce’miz de, bulmuþ bir “Cumhurbaþkaný adayý” kartviziti, ortalýkta dolaþtýrýp duruyor. 

Bir defasýnda sormuþlardý: “Ýstanbul Büyükþehir Belediye Baþkaný adaylýðý teklif edilse, kabul eder misiniz?”

Bu soruya sinirlendi: “Ne demek belediye baþkanlýðý? Ben Cumhurbaþkaný adayý olmuþ bir kiþiyim.”

Mütemadiyen bu kimliðini hatýrlatýyor. 

Öyle ki, kartviziti olmadan konuþamýyor, gittiði her platforma taþýyor: “Ben Cumhurbaþkaný adayý olarak...”, “Þu an bir Cumhurbaþkaný adayýyla konuþuyorsunuz...”, “Cumhurbaþkaný adayý olarak elbette benim de söz hakkým bulunuyor...” gibi. 

Önceki gün, ilginç bir geliþme yaþandý. 

CHP Parti Meclisi toplandý. 

Ne mi görüþüldü? 

24 Haziran seçim sonuçlarý... 

Seçimden 66 gün sonra toplanýp “seçim sonuçlarýný görüþen” bir Parti Meclisi... 

Durum yeterince ironik ama Muharrem Ýnce’nin tepkisi daha da ironikti... 

Bu toplantýya davet edilmemiþti... 

Sinirlendi... 

Sonra tutup þöyle bir açýklama yaptý: “Bu toplantýya Cumhurbaþkaný adayýný davet etmemek problem... Bu toplantý seçim sonuçlarýný deðerlendirmek amacýyla yapýlmýþ ise Cumhurbaþkaný adayý davet edilmeliydi. Cumhurbaþkaný adayý hakkýnda yalan konuþmak için düzenlenmiþse vah partimizin ve ülkemizin haline.”

Dikkatinizi çekerim: 

Bir paragraflýk açýklama içinde tam üç kez “Cumhurbaþkaný adayý” ifadesi geçiyor. 

Muharrem Ýnce, kendisinden söz etme gereði duyduðunda “ben” demiyor, özellikle “Cumhurbaþkaný adayý” ifadesini kullanýyor. 

Evde de böyle mi yapýyor acaba? 

Mesela, kapýyý çaldýðýnda, “Kim o?” sorusuna “Cumhurbaþkaný adayý geldi” cevabýný mý veriyor? 

Hane halkýna iþ buyururken de, “Cumhurbaþkaný adayýnýn çayý nerede kaldý?” filan mý diyor? 

Nerden bakarsanýz bakýn, tuhaf bir durum... 

Hatta tuhaf bir “halet...”

Kýlýçdaroðlu geçenlerde þöyle yakýnýyordu: “Ben sonsuza kadar genel baþkan kalmayacaðým. Ýlla ki býrakacaðým. 24 Haziran seçimlerinden sonra da býrakmayý düþünüyordum. Sayýn Ýnce’yi, benden sonra genel baþkaný olmasý için aday gösterdim. Ancak sonrasýnda olanlar maalesef bana güven vermedi. Ýnce’ye güvenmiyorum artýk.”

Kendi adýma, ben de güvenmiyorum. 

Kartvizitiyle yaþayan, kartviziti olmadan konuþamayan bir adama ülke teslim edilmez!