Realite þu: Güçlü ekonomisi, güçlü ordusu, güçlü silahlarý olan, üstelik BM üzerinde yaptýrým gücüne sahip Amerika, Türkiye’yle dalaþmalarýnda yanýnda güçlü bir “refik” bulamýyor.
Bunu nasýl açýklamalý?
BM’deki Kudüs oylamasýnda da gördük:
Koskoca Amerika, Mikronezya diye 20-30 bin nüfuslu uyduruk bir ülkenin desteðine kaldý.
Buradan, dýþ politika baþarýmýza bir hisse çýkarmalý mýyýz?
CHP’nin konsolosluktan dönme milletvekiline göre, “hayýr...”
Öztürk Yýlmaz’dan söz ediyorum...
Musul Baþkonsolosumuzdu. DEAÞ tarafýndan kaçýrýldý ve ülkesinin büyük fedakârlýklarýyla kurtarýldý. Bir de, Baþbakan tarafýndan alnýndan öpülmek suretiyle ödüllendirildi.
Bana kalýrsa, cezalandýrýlmalýydý.
Çünkü Ankara’nýn uyarýlarýný kulak arkasý etmiþ, konsolosluðu boþaltma konusunda atýl (bir diðer ifadeyle gevþek) davranmýþtý. Buna raðmen, ülkesi, bu ataleti takaza konusu yapmadý. Onu (ve refakatindeki vatandaþlarýmýzý) terör örgütünün elinden kurtarýp baðrýna bastý.
Peki, Öztürk Efendi ne yaptý?
Buradan elde ettiði haksýz “ün”le þansýný bir de politikada denemek istedi ve CHP Genel Baþkan Yardýmcýlýðý’na kadar yükseldi.
Hayýrlý uðurlu olsun da, arkasýndan “problemli” bir diplomasi geçmiþi býrakmýþ Öztürk Efendi’nin siyasetçiliði de problemli.
Baþkonsolos olarak görev yaptýðý dönemde FETÖ’cülerle görüþüyordu. Daha doðrusu görüþüyormuþ... Bunun belgeleri ortaya çýktý ama Öztürk Efendi devletin “suç örgütü” kabul ettiði FETÖ’yle niçin irtibat kurduðunu ve bugün hepsi kaçak olan FETÖ üyeleriyle ne görüþtüðünü açýklamadý.
Bunun cevabýný merak ediyoruz...
Þunun cevabýný da merak ediyoruz:
CHP Genel Baþkan Yardýmcýsý sýfatýyla Amerika’ya gitti. Orada bir dizi “temas” gerçekleþtirdi. Kendisine mihmandarlýk yapan salim arkadaþlar arasýnda FETÖ’cü kimliðiyle bilinen kiþiler de var mýydý? Neden bu ziyaretten hemen sonra Zarrab davasýnda olabileceklerle ilgili, havsalamýzý zorlayan birtakým “kuvvetli tahminlerde” bulundu? Neyi sufle ediyordu bize?
Temaslarý ve ilgi alanlarý itibariyle problemli bir siyasetçi portresi çizen Öztürk Yýlmaz, zihniyeti itibariyle de oldukça problemli.
Partisi Afrin operasyonunu destekliyor ama kendisi son derece mutsuz.
Karþý çýkacakmýþ gibi yapýyor ama parti politikalarýna ters düþmemek adýna yutkunuyor. Bu konuda sergileyebildiði cesaretin limiti ÖSO’yu El Kaide’ye yamamak...
Öztürk Efendi’ye sorarsanýz, Esed’e muhalefet eden her ideolojik/siyasal kesim El Kaide’nin sülbünden gelme... Mezhepçi asabiyetlerle mi bakýyor, cehaletinden mi böyle konuþuyor, bilinmez ama FETÖ/Amerika çizgisinin muhaliflere bakýþýyla, Öztürk Efendi’nin bakýþý ayný...
Ben cehaletine ve aymazlýðýna veriyorum.
Ýnsanýn þunu diyesi geliyor:
Be hey Öztürk Yýlmaz, El Kaide’yi (ve nasýl “oluþturulduðunu”) bilmezsin.
Suriye’yi bilmezsin.
Suriye’nin demografik yapýsýný bilmezsin.
Esed politikalarýnýn yarattýðý çatýþma alanlarýný bilmezsin.
Müstevlinin bölgedeki hesaplarýný bilmezsin.
Üstelik, bilmediðini de bilmezsin.
Sonra da çýkýp “ÖSO’nun kökeni El Kaide’dir” gibi sorumsuzluk kokan ve kendi ülkeni (kendi ülkenin yürüttüðü terör operasyonunu) kriminalize eden operasyon cümleleri kurarsýn. Senin söylediklerini Türkiye’yi “savaþ suçlusu” ilan etmeye hazýrlanan FETÖ/ABD çizgisi de söylüyor. Ne farkýn kaldý onlardan?
Kaç zamandýr sormak istiyordum. Vesile oldu:
Bu adam (bu kafayla) nasýl diplomat yapýldý?
Hangi sýnavlarý kazandý?
Nasýl “baþkonsolos” olarak atandý?
Dahasý, ABD’nin PYD’ye yolladýðý binlerce TIR silahý görmeyip, kendi ülkesini terör örgütlerine destek vermekle suçlayan bu adamý CHP çok mu aradý?