Bu ağzı bozuk adam bitsin artık!

Şimdiki hedefleri İçişleri Bakanı Süleyman Soylu...

Soylu’nun “Kılıçdaroğlu sen bittin” sözünün çağrışımları üzerinde oynuyorlar.

Efendim, hiç olur muymuş? Emniyet ona bağlıymış, jandarma ona bağlıymış, istihbarat ona bağlıymış; İçişleri Bakanı’na böyle konuşmak yakışır mıymış?

Niye yakışmasın birader?

Sen birçok şeyi yakıştırıyorsun asrın muhalefet liderine...

Şimdilik elinin altında polis yok, jandarma yok, istihbarat yok ama seçim kazanırsa olacak... Bu araçların “istikbaldeki sahibi” sıfatıyla gazeteci tehdit ettiğinde, dönüp, “Kimin boynuna ne geçiriyorsun Kemal Efendi?” diye sormuyorsun.

Pardon, sormuş... (Hürriyet’in gülünden söz ediyorum.)

Daha doğrusu, Kılıçdaroğlu’nun urgan göndermesini eleştirmiş.

Öyle bir eleştiri ki, okuyanda istikrah uyandırıyor.

Bir özür dilemediği kalmış.

Biraz cesaret bulsa, “Siz neden asrın muhalefet liderini kızdırıyorsunuz, neden adamı urgan göndermesi yapmak zorunda bırakıyorsunuz?” diye gazetecilere çemkirecek.

Ben de Süleyman Soylu gibi düşünüyorum ama rezervle...

Kemal Kılıçdaroğlu başlayamadığı, başlama fırsat bulamadığı, bundan sonra da başlayamayacağı için bitmiştir ve siyaseten “yok” hükmündedir.

Kaldı ki, iki cümlesinden biri “Falancanın altına yatmadınız mı?” olan, elindeki FETÖ dekontlarıyla gösteri yapmak dışında görünür bir başarısı bulunmayan, Türkiye düşmanlarıyla iş tutmayı alışkanlık haline getirmiş biri başlasa ne olur, bitse ne olur?

Biteceği varsa da, bitsin artık.

Daha önce de söylemiştim:

Bu ülkenin (ve tabii CHP’nin) başına gelmiş en kötü, en fena, en talihsiz, hatta en düzeysiz şey...

Pis bir ağzı var.

Neredeyse, küfürsüz cümle kuramıyor.

Bugüne kadar hakkında düzenlenmiş 50 küsur fezlekenin tümü “küfür ve hakaret davası...”

Konuşmaya başladığında, “yine ne çam devirecek?” diye tedirginlikle bekliyorsunuz.

Çoğunlukla korktuğunuz başınıza geliyor; ya birilerine küfrederken, ya yalan söylerken (evet, aynı zamanda Türk siyasetinin en yalancı figürü) ya da bir insana (bir hanımefendiye) söylenmemesi gereken ve bazı yörelerde “cinayet sebebi” olabilecek çirkin benzetmeler yaparken yakalıyorsunuz.

Siz, duyduklarınızdan dolayı utanıyorsunuz ama Kemal Bey sırıtıyor.

Utanması ve özür dilemesi gerekirken, sırıtıyor.

Hiç saygı duymadım, artık saygı duymuyorum ve lütfen bir an önce bitsin...

 

HAMİŞ

Eren Erdem isimli zat, Halk TV stüdyolarına kurulmuş, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun vaktiyle Fetullah Gülen hakkında sitayişkâr bazı sözler sarf ettiğini faş ediyor...

Güya faş ediyor...

Elinde böyle bir dolu belge ve görüntü varmış, bunları açıklamak zorunda kalabilirmiş.

Niye zorundasın ki Eren Efendi?

Bir an önce açıkla... Ama o sözlerin hangi tarihte sarf edildiğini de ekleyiver bir zahmet.

Sonra da Süleyman Soylu’yla “pozisyonlarınızı” karşılaştırıver.

Sen “hizmet” (!) finansmanlı Karşı gazetesinde pizza kutularından çıkan FETÖ tapelerini manşete çekerken, Süleyman Soylu Fetullah Gülen’in “terör örgütü lideri” olduğunu haykırıyordu.

Karşı gazetesini nasıl, hangi finansmanla kurdun?

Kimlerden destek aldın?

Kuruluş toplantılarına hangi FETÖ imamlarını davet ettin?

O toplantılarda asrın muhalefet lideri de “yancı” olarak boy gösterdi mi?

İkide bir “çiğ yemedik ki” diye laflar ediyorsun...

FETÖ’nün bir terör örgütü olduğu tescillendikten ve MGK’nın kırmızı kitabına girdikten sonra niçin örgütle bağını koparmadın, niçin örgütün gazetecileriyle dayanışma fotoğrafları verdin?

Çiğ yemediysen, Ekrem Dumanlı’nın yanında işin neydi?